Pusu'laMekanGezi

Geceleri Bambaşka: Karanfil Sokak

Bir sokak düşünün başkentin tam kalbinde! Bir sokak düşünün yaklaşık 800 metre uzunluğunda olmasına rağmen hiç boş duramayan ve üzerinden günlük ortalama yarım milyona yakın insan geçen.. Bir sokak düşünün 24 saat olmasa da 18 saat boyunca heyecanını hiç kaybetmeyen ve ne zaman, neresinde, ne olacağını kimsenin bilemediği.. Bir sokak düşünün pasajları, mekanları, fal çığırtkanları bol olan, uğruna şarkılar, şiirler yazılmış olan.. Bir sokak düşünün mesela, her şeyde olduğu gibi seveni de çok, sevmeyeni de ama her şeye rağmen bir Ankara vazgeçilmezi, klasiği olan!

Lavarla - Karanfil Sakin

Sanki “başkentin tam kalbinde” dememiz bile hangi sokaktan bahsettiğimizi bulmanızda yeterli gibiydi. Karanfil Sokak bize göre bir madalyon ve bahsedeceğimiz kısım ise madalyonun ikinci yüzü ama konu “Yaşanılmışlıkların Sokağı” olunca ilk yüzünden de birazcık bahsetmek şart gibi. Önce gündüzü, sonra gecesiyle işte Karanfil Sokak:

Lavarla - Karanfil Kalabalık

Kızılay-Meşrutiyet Caddesi’nin ilk üyesi kendileri. Emsalleri gibi caddenin sol kısmında kalan tarafı Karanfil 1 ve sağ tarafında kalan kısmı ise Karanfil 2’dir. Küçüklüğümüzden beri kendi kendimize yolu Ankara’ya düşüp de Karanfil Sokak’tan geçmeyen var mı acaba diye sormuşuzdur. Galiba yoktur. Ankaralı olanın da Ankaralı olmayanın da yolu en az 1 kere de olsa buradan geçmiştir.

Lavarla - Karanfil Eski

Tek karmaşıklığı eylemler olan eskilerin sakinliği, huzuru, yerini günümüzün kalabalıklığına, çeşitliliğine bıraktığı gibi eskilerin pasajları, güzel mekanları da ne yazık ki kapitalizme yenik düştü. Şimdilerde değişmeyen beş değer kaldı diyebiliriz: 90’ların sonundan bir lezzet esintisi Ata İskender. Diğer ikisi Gama İş Merkezi ve Karanfil Pasajı. Bir diğeri eskiler denince akla hemen onun adı gelir “Olgunlar!” Son olarak da  “Abi bi buluşmasak mı?” Dost Kitabevi.

Lavarla - Karanfil Dost

Sanırız Dost Kitabevi’ne küçük bir tırnak açmamız gerekecek. Sadece sokağın değil Ankara’nın simgelerinden, Ankara’yı yıllardır kitaplarıyla ayrı güzelleştiren, kimilerine göre ise sokağın tek mükemmel yanı ve son yıllarda Kızılay AVM birazcık yardımcı oluyor olsa da hala “Ankara’nın En İyi Buluşma Noktası!”

7’den 70’e her türden insan bulunan Karanfil’in bir köşesinde rockcıları, bir köşesinde rapcileri, diğer bir yanında hippileri, öteki tarafında emoları, bir kenarda LGBT’cileri, ara sıra dansçıları, bazı bazı müzisyenleri, hafta sonu askerleri ve toplumun farklı sosyoekonomik kesimlerinden yüzlerce insanı yan yana yürürken görmek mümkün..

Kimileri işine gitmek için, kimileri okuluna gitmek için, kimileri evine gitmek için, kimileri arkadaşlarıyla ya da sevgilileriyle buluşmak için, kimileri dikkat çekmek için, kimileri gösteri yapmak için, kimileri ise sadece mutlu olmak için geçip gidiyor.. En güzel yanı da bu değil mi zaten? Her kesimiyle, hatıralarıyla iç içe Yaşayan Bir Ankara! Kendisini, 80’lerde 90’larda yaşamış eski topraklar, yeni halini çok sevemese de her haliyle güzel olan bir sokak. Her yerinde bir yaşanmışlık. Her yerinde bir tarih. Her yerinde anılar ve hayat. Farklılaşmanın dakikalar için de olsa ortadan kalkması.

Lavarla - Karanfil 7

Gelelim bizim daha çok belirtmek istediğimiz, madalyonun ikinci yüzüne! Mesaisi bitenlerin tek tek evlerine gitmeye başladığı, dükkanların yavaş yavaş kepenklerini kapattığı, tam hayat bitti dediğimiz bir anda, dakikalardır “Gitti! Gitti Abi!“ haberini bekleyen insanlarla saniyeler içinde yeniden coşup, ortamın aniden bir panayır alanına dönüşmesi .. ve Gecenin Gizemi : Karanfil İşporta Pazarı!

Lavarla - Karanfil 8

Madalyonun öteki tarafında 5 dakika önce bankta oturan, büfenin önünde bekleyen, köprünün merdivenlerinden inip çıkan veya yerde oturan sizin bizim gibi sıradan bir insanın doğru zamanda ve bizim bir türlü duyamadığımız, göremediğimiz “start” işareti ile saniyeler içinde oyuna dahil olup, sergisini yere sererek, poşetinden-çantasından çıkardığı eşyalarını yerleştirdikten sonra “Gel Abi-Abla!“ “3 Tane 5 Lira“ “Batan Geminin Malları“ gibi çeşitli şekillerde bağırmaya başlaması sürecindeki inanılmaz değişimine tanık olabilirsiniz. Bununla birlikte oyunun içinde değilseniz, sıradan insanların anlayamayacakları iletişim ve istihbarat ağları ise takdire şayan.

Lavarla - Karanfil 9

Uzun lafın kısası madalyonun karanlık tarafı aydınlık tarafına göre daha eğlenceli diyebiliriz. Bununla birlikte çerçici dükkanı görünümlü Karanfil Gece Pazarı’nda her zevke, her kesime hitap eden bir şeyler bulmamız olası. El yapımı ürünlerden, imitasyon ürünlere, tablolara, ev eşyalarına ve aklımıza gelemeyecek daha bir çok şeyi bulmamız kaçınılmaz ve oldukça uygun fiyatlardan. Tabi ki bir pazarın olmazsa olmazı seyyar köftecimiz de en leziz haliyle bizlerle.

Çalmadan, çırpmadan, emeğiyle evine üç beş kuruş para götürmeye çalışan gecenin güzel insanlarından bazılarını sizler için seçtik.

Lavarla - Karanfil Köfte

Necati Abi ve Köfteleri 
Ekibi ve Necati Abi yıllardır enfes köfteleriyle sokağa adeta lezzet şöleni yaşatıyorlar. Dünyanın en samimi köftelerinden birisini ucuz fiyattan bulabileceğiniz nadir yerlerden. Bu arada önünde uzun kuyruklar görebilirsiniz şimdiden söyleyelim kendinizi hazırlayın. Kesinlikle ve kesinlikle denemeden geçmeyin. Ayrıca kokoreç ve sucuk da bulunmakta.

Lavarla - Karanfil Neriman Abla

Neriman Abla ve El İşleri 
10 yıldır bu sektörün içerisinde bulunan Neriman Abla, el yapımı ürünleriyle ev bütçesine katkı da bulunuyor.

Lavarla - Karanfil Ankara Bebesi

Bir Angara Bebesi 
Kendisine nereli olduğunu sorduğumuzda bize Ankara Bebe‘siyim diyen Muhammed aslında Senegalli ve 4 senedir Ankara’da yaşıyormuş. Hepsi birbirinden güzel ve özel süs eşyalarını satarak hem Hacettepe Üniversitesi’nde okuyup hem de geçimini sağlıyormuş. Ağzını açtığı andan itibaren güzel konuşmasıyla ortama sıcak ve samimi bir hava hakim oluyor diyebiliriz.

Bu güzel insanlara bol kazançlar ve bol zabıtasız günler dileyip yazımıza burada nokta koyuyoruz. Eğer ki daha önce bu deneyimi yaşamadıysanız en kısa sürede yaşamanız dileğiyle.

Fotoğraf desteği için Işıl’a kucak dolusu sevgiler

Bir Cevap Yazın



Gezi

Trieste: Bora ve nero şehri

Trieste, benim gelmeden önce sadece Susanna Tamaro’nun memleketi olduğunu bildiğim, Slovenya sınırındaki İtalyan kenti. Turistlerin günübirlik durağı, İtalyanlar’ın yolunu bilmediği üvey evladı, benim 1 senelik...

Pusu'la

Gitmenin ve kalmanın müzesi: Baksı

Bu yazıda Baksı Müzesi’nin Bayburt merkezine 45 kilometre uzakta ufacık bir köyün yakınında kurulan, etrafında bozkırdan, dağlardan ve -şimdilerde sessiz akan- Çoruh Nehri’nden başka hiçbir...