KentHafıza

Bruno J.F. Taut’tan Bir Ankara Senfonisi

‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ cümlesini alnında taşırken, adını Atatürk’ün koyarak Türk dili, tarihi ve coğrafyasının araştırılması ile özgür düşünceli bireyler yetiştirilmesi gibi özel görevler yüklediği bir bilim yuvası: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (D.T.C.F.).

Berlin ve Tokyo’da önemli görevlerde bulunan Alman Mimar Bruno J.F. Taut 1936 yılı sonbaharında, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimari bölümünün ilk başkanlığı için Türkiye’ye davet edilmişti. Aralık 1936’da, geliştirilen bir fakülte projesini tekrar incelemesi için görevlendirildi. Yeniden tasarlayıp geliştirdiği projeyi 15 Şubat 1937’de teslim etti ve tasarımı Atatürk tarafından onaylandı.

Taut, herhangi bir mimari yapı olarak görmediği ve ruhunun derinliklerine işleyen binanın yapım coşkusunu Japon meslektaşı Isaburo Ueno’ya gönderdiği 1937 tarihli mektupta şu şekilde dile getiriyor: “Şimdi Ankara Üniversitesi’nin büyük yapısı Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin yapımına başlanıyor. Bu yapı bir dil ve tarih kurumu olarak yeni Türk kültürünün odak noktası olacağından, yapı için çok iyi taş malzeme tahsis edildi. Beni özellikle sevindiren tarafı, sanatsal bakımdan bana tam bir özgürlük tanındı. Bu işin ayrıntılarını çalışma arkadaşlarımla adeta çeşitli çalgılarla icra edilecek bir senfoninin notalarını yazarcasına işliyorum.” Oğlu Henrich’e yazdığı mektupta ise; hislerini şiirsel bir ifadeyle anlatır: “Ben ölüme yaklaşıyorum; kelime anlamıyla değil, anlıyor musun? Henüz yaşarken ulaşılan büyüklüğe…”

Görkemli taş yapı, birbiri üzerine katmanlaşan kütlesel dört bloğun bileşiminden oluşmuş, ortasından çıkan kavisli alınlıkla vurgulanmış, bu bölümde mimari dekorasyona doğrudan “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” yazısı katılmıştır. Tek sütunla taşınan ve yuvarlak gövdeye bağlanan giriş yapısının çatı kenarı kavisli yapılmış olup, giriş kısmının duvar örgüsü ve pencereleri ise diğer kısımlardan farklı olarak oluşturulmuştur. Ana blok yumuşak ve açık renkli taşlarla çevrelenen ve kendi içinde karelere bölünen kare formlu pencereleriyle yatay ve dikey dengelerin görkemli etkisini yansıtır. Ön cepheler almaşık duvar işçiliği ile Osmanlı sanatına göndermeler yaparken, fuayede yüksek ayaklarda sıralanan seramik plaklar Selçuklu sırlı tuğla işçiliğini anımsatır. İç dekorasyonda mimarın bizzat etraflıca uğraştığı detay çizimlerin sayısı 300 civarında olup, merdiven tırabzanları ise Japonya’da gerçekleştirdiği düzenlemelerin esintilerini taşımaktadır.

Taut; Türkiye’de bulunduğu iki yıllık dönemde bilgi üretimi ve iletiminin kurak olduğu bir ortama ‘Mimari Bilgisi’ adlı kitabını armağan etmiş, okulların projelendirilmesinde baş danışman olarak Cumhuriyet döneminin özgür ortamında özgün okul binaları yaratmıştır. Ankara’da D.T.C.F., Cebeci Ortaokulu, Atatürk Lisesi; İzmir’de Cumhuriyet Kız Lisesi; Trabzon’da Trabzon Lisesi gibi yapılar onun mimari yeteneğinin simgeleridir. Trabzon Lisesi’nin yapım projesini uygulamaya geçireceği zaman gözüne çarpan manolya ağacını kesmek yerine projesini ona uydurmayı tercih eden mimardır.

Atatürk’ün ölümünden sonra kendisine verilen katafalk hazırlama gibi zor ve hassas bir görevi kabul etmiş, hastalığına rağmen gece yarılarına kadar çalışarak 10 gün içerisinde tamamlamayı başarmıştır. Ulusun belleğine ‘büyük ölüm’ü resimlemiş ancak emeği karşılığında para teklif edildiğinde bunu geri çevirerek böyle bir öneriye üzüldüğünü, Belediye başkanının kendisine yazacağı küçük bir teşekkür mektubunu almaktan şeref duyacağını ve bunu çocuklarına değerli bir miras olarak bırakabileceğini belirtmiştir.

Ne yazık ki bir senfoni gibi detaylandırdığı büyük eseri bitmeden yaşama veda etmiştir. Öldüğü 24 Aralık 1938 tarihinde cenaze masraflarını karşılayacak birikimi olmadığından hocalık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisindeki dostlarının yardımıyla toprağa verilmiştir. Tüm bu sebeplerdendir ki ülkemize ve insanımıza büyük emeği geçmiş olan bu seçkin mimar Edirnekapı Mezarlığında (Şehitlik) yatan tek Avrupalı olarak bilinir. En önemli eseri olan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi ise hala Sıhhiye’de tüm heybetiyle yapayalnız durarak, yılların hatıralarını her bir taşında hissederken, önünden geçenleri seyre dalan bir bilim merkezi ve sanat eseri olarak varlığını sürdürmektedir.


KAYNAKÇA

  • Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi 66.Kuruluş Yıldönümü Anı Kitabı/Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Kuruluyor (2003)
  • Foto 1
  • Foto 2
  • Foto 3
  • Kapak Fotoğrafı

 

Bir Cevap Yazın