Bir dünyadan bir bizden!
İki reddedilen öyküsü.
İlk örnek 1863 yılından.
İkincisi 2021’den…
Bir Salona Kabul Edilmeyenler
Fransa, 19. yüzyıl ortaları.
Güzel Sanatlar Akademisi, devlet desteği arkasında, sergiler açıyordu.
Daha sonra yıkılacak olan Endüstri Sarayı’ndaki sergi, adını sergilendiği salondan alıyordu: “Paris Salonu”.
Salon’da yer almak bir sanatçı için ne kadar güzelse, reddedilmek de sanat kariyerinin sona ermesi anlamına gelebiliyordu.
Sergiye başvurular, son sergilerde artan oranda geri çevrilmeye başlamıştı.
Öyle ki, en son gelen tabloların üçte ikisi reddedilmişti.
Şikayetler imparatora kadar gitti.
III. Napolyon, “Halk karar versin!” dedi.
Akademi, sergilemeye ikna olmuştu – mecburen.
Madem zorla sergilenecekti, aşağılanmalıydılar!
Reddedilenlerin eserleri “Reddedilenler Salonu”nda sergilenecekti!
Reddedilenlerin çoğu bu şekilde sergilenmeyi göze alamadı.
Bazıları yolundan dönmedi, “Eserlerim sergilensin!” dedi.
Önceleri alay edildi.
Serginin ilk gününe katılan ve aslında reddedilenleri destekleyen Emile Zola, sergide büyük bir izdiham yaşadığını anlatacak ve kahkaha seslerinin yankılandığını yazacaktı.
En çok alay edilen Kırda Öğle Yemeği tablosuydu.
Olacak şey değildi!
Nasıl olsundu!
Fırça darbelerinin genişliği, farklı ışık-gölge kullanımı gibi pek rastlanılmamış tekniklerin yanında, içerik kışkırtıcıydı.
Resimde çıplak bir kadın giyinik iki erkekle piknik yapıyordu!
Üstelik çıplak kadın izleyicinin gözünün içine bakıyordu!
Ah! Bir de arkada yarı çıplak bir kadın vardı.
Skandal!
Kabul edilemezdi!
Derken…
O tablo, ressamını reddedilenlerin lideri yaptı!
Tablonun ressamı Édouard Manet idi.
Reddedilenlerden farklı bir ses yükseliyordu.
Daha sonraki sergilerde reddedilenlerden bazıları kabul gördüler ama artık onlar için işin tadı kaçmıştı, Salon’da yer almak istediler.
Aslında gelen ses, modern resmin ayak sesleriydi, İzlenimcilik akımı doğuyordu.
Reddedilenler’den Manet ile birlikte Gustave Courbet, Edgar Degas, Claude Monet, Paul Cézanne ve Berthe Morisot isimleri ilk aklıma gelenler…
Derneğe Kabul Edilmeyenler
Türkiye, günümüz…
Birkaç sanatçı…
İşleri, güçleri var, diğer yandan ne yapıp edip sanata zaman ayırıyorlar çünkü sanata ayrı bir tutkuyla bağlılar.
Çalıştıkları kurumda sanat atölyesi kurdular, sanatsal etkinlikler düzenliyor, diğer çalışanları da teşvik ediyorlar.
Tutkularıyla doğru orantılı, büyük bir özveriyle çalıştıklarını biliyorum.
Bir süredir sergilerde yer alıyor, bence harikalar yaratıyorlar.
Ulusal ve uluslararası fuarlardan da davetler alıyor, katılıyor ve beğeniyle izleniyorlar.
Biri akıl verdi sanırım, bir sanat derneğine üye olmak için başvurdular – büyük bir hevesle.
4 kişiydiler, biri kabul edildi.
Üçü de resim yapmaya, üretmeye devam ediyor elbette.
Dün-Bugün-Yarın
Sadece sanat kurumları değil tüm kurumların, hatta elinden bir şey geliyorsa kişilerin, güzel işler yapan azimli, gayretli kişilere destek olmaktan geri durmamaları gerektiğini düşünüyorum ki harika destek örneklerini de görüyoruz.
Neyse…
Aklıma, bugün sanatçıların dörtte üçünün düştüğü bu durum karşısında, dünkü Reddedilenler geliverdi…
Dünün örneği dünyadandı.
Bugününki memleketten.
Yarın?
İşte onu zaman gösterecek 🙂
Kapak: Edouard Manet – Luncheon on the Grass (Kırda Öğle Yemeği)
Yazarın farklı sanat dallarından sanatçılara karantina ve pandemi dönemine dair sorular yönelttiği Pandemide Üretkenlik Meselesi yazı dizisinin ilki: Mustafa Ayaz ve Erdal Reşit Yılmaz