Getting your Trinity Audio player ready...
|
Fikret Muallâ’nın yaşamı ve sanatına dair yeni bir bakış açısı sunan Zihnin Sınırlarında Bir Rota: Fikret Muallâ sergisi, yalnızca bir sanatçının eserlerini izleyiciyle buluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda onun iç dünyasına, yaşadığı dönemlere ve iz bıraktığı kentlere de ışık tutuyor. Serginin küratörü Doç. Dr. Ebru Nalan Sülün ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, serginin küratoryal çerçevesini ve hazırlık sürecini daha yakından tanırken hem Muallâ’nın sanat serüvenini hem de Türkiye’de koleksiyonculuk anlayışına dair zihin açıcı bir rotada yol alıyoruz.

Ebru Hocam merhaba, röportajımıza öncelikle sizi tanıyarak başlayabilir miyiz?
Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden 1998 yılında mezun oldum. Resim Bölümü’nde yüksek lisans, sanat tarihi alanında doktora eğitimimi tamamladım. “Batı Sanatı ve Çağdaş Sanat” bilim alanında doçentliğimi aldım. 2000 yılından itibaren akademik çalışmalarıma paralel, sanat tarihi alanına katkı sunmaya odaklı küratöryel faaliyetlerimi sürdürmekteyim. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Temel Eğitim Bölümü’nde öğretim üyesiyim. Batı sanatı, çağdaş sanat ve güncel sanat dinamikleriyle ilgili dersleri yürütmekteyim.
Odak noktamıza geçecek olursak, serginizin temel fikri ve “Zihnin Sınırlarında Bir Rota” başlığıyla anlatılmak istenen nedir?
Zihnin Sınırlarında Bir Rota: Fikret Muallâ sergisi, Bor Sanat ve Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi işbirliğiyle Hancan Sanat Koleksiyonu’nda yer alan Fikret Muallâ eserlerinden bir seçkiyi izleyenlere sunuyor. Sergi, sanatçının yakınlarının tarih anlatıcılığı ve eleştiri metinleri yoluyla hem geçmişi hatırlatmayı, hem de yazılı arşiv aracılığıyla Muallâ’nın yaşamına dair dönemsel bir analiz yapmayı hedefliyor.
Fikret Muallâ’nın eserlerini anlayabilmenin en önemli yolunun -tüm diğer sanatçılarda olduğu üzere- yaşam öyküsünü içselleştirmek olduğunu düşünürüm. Sergi başlığında da ifade edilen “rota”; “görüş veya tutuma göre gidilen, izlenen yol” olarak tanımlanıyor. Fikret Muallâ’nın yaşam öyküsüne yönelim, tam da bu noktada önem kazanıyor. Sanatçının hem yaşadıkları, hem yaşanılanların ruhsal yansımaları hem de 1939’da Paris’e gidene dek uğradığı ülkeler/kentler/deneyimler ve tüm bu sürecin yaşamında yarattığı değişimler bu yolda çizilenlerin/üretilenlerin önemli bir parçası olma özelliğinde. Onun yaşadığı her olay ve yol aldığı her kent, farklı imkanları/imkansızlıkları aralar. Fikret Muallâ; belli zaman aralıklarında yaşamının ivmesini bozan, sarsıcı olaylara/durumlara maruz kalır. Sanatçı; dirençli ruhu, talepkarlığı, dostları ve alışkanlıklarıyla bu durumların üstesinden gelir. Hatta bu yolculuk; 1967’de Paris Kimsesizler Mezarlığı’na defnedilmesinden, 1974’te naaşının Türkiye’ye getirilmesine dek sürer.
Bu başlık; Muallâ’nın yaşamında yol aldığı rotalardan çok ötede, bütünsel bir yaşam rotasını bizlere referanslamakta. Sergide, bir sanatçının yeniden keşfine davet eden bir küratoryal kurgu, bu rotanın takibinde kılavuz olma özelliğinde.

Serginin hazırlık sürecini de merak ediyorum. Koleksiyonun değerlendirme, seçim ve düzenleme süreçleri hangi kriterler göz önünde bulundurularak, kimlerle gerçekleştirildi?
Bor Holding Yönetim Kurulu başkanı Özgür Cem Hancan’ın kişisel koleksiyonu olan “Hancan Sanat Koleksiyonu”, sergi öncesinde de incelediğim bir koleksiyondu. Koleksiyonda Fikret Muallâ eserleri oldukça önemli bir paydayı oluşturuyor.
Öncellikle koleksiyonda bulunan 44 Fikret Muallâ eserini inceledim. Küratoryal kurguma referans olacak özelliklere sahip eserlerden oluşan bir seçki oluşturdum. Sergide bir tanesi çift yönlü olmak üzere toplam 25 eser izlenebiliyor. Bu seçimleri küratör olarak ben yaptım. Fakat; diğer tüm süreçlerde Bor Sanat ve Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi yetkilileri, sergi ekibinde yer alan ekip arkadaşlarım ile hep birlikte bu projeyi gerçekleştirdik.
Bu seçimde guaj eserler dışındaki üretimler, özellikle çizgi çalışmaları ana eksenimde yer aldı. Bu sergideki amacım, Fikret Muallâ ve sanatına dair yeni bir okuma önerisi sunmaktı. Bu öneride “izleme” eylemine “okuma” eylemini de ekleyen bir yaklaşım öncelikli olarak yer alıyor. Sergide yer alan koleksiyon eserleriyle dönem eleştiri metinleri, kitaplar ve gazete arşivi eşit öneme sahip. Dolayısıyla seçilen yapıtlar aslında sergide yer alan metinlere referans olma görevini de üstleniyorlar.
Peki, Fikret Muallâ’nın sanatı ve kendisi bu sergide nasıl bir çerçevede ele alınıyor?
Sergi kurgusu; Muallâ’nın ruh durumlarının en etkileyici örnekleri olarak ele alınması gereken “Çizginin – Tinin Ötesinde” bölümü ile başlıyor. Sanatçının St. Anne çizimleri ve en erken çalışmalarının yer aldığı Yeni Adam dergisinin tanıtıldığı ve görünür kılındığı bu ilk bölümde izleyicilere bir hatırlatma ve keşfetme parantezi açılıyor. Bu bölümdeki parantezde; İsmail Hakkı Baltacıoğlu tarafından 935 sayı yayımlanan Yeni Adam dergisinde yer alan Muallâ çizimleri “Bir Hatırlatma: Varoluşçu Bir Adam/Yeni Adam – 1936/1937” başlığıyla sunuluyor. Yayımlandığı dönemde değerli şair-yazar ve sanatçılara alan açan dergi, Muallâ’nın eğitim sürecinden sonra İstanbul’a geldiğinde çizimlerini görünür kılma şansını elde ettiği ilk dergiydi. Bu bölümde sanatçının Yeni Adam’da yer alan çizimleri de izleyenlere bir dijital ekran yoluyla sunuluyor.

Sergilemenin ikinci bölümü Fikret Muallâ’nın 1939 sonrası Paris sürecine odaklanıyor. “Bir Gidiş / Bir Paris / Bir Fikret Muallâ – 1939/1967” başlığı altında izlenecek bölüm; sanatçının Paris yaşamından guaj çalışmalarına odaklanan olgun dönem eserlerini barındırıyor. Bu bölümde; Muallâ’nın Paris sanat piyasasında maruz kaldığı zorluklara dair de bilgiler bulunuyor.
Sergide ayrıca; deneyimi önceleyerek tasarlanan “Arşiv Alanı”, 1967-1989 yılları arasında Fikret Muallâ’ya dair yazı ve yorumları barındıran gazete arşivini kapsıyor. Fikret Muallâ’nın vefatının ardından gazetelerdeki haberlere odaklanan bu bölüm, aynı zamanda dönemin diğer kültür-sanat haberlerine ve ülke kültür gündemine dair de okuma/analiz yapmayı sağlıyor.
İzleyicilerin sanatçıya dair yayımlanmış kitapları okumalarına olanak tanıyan “Okuma Alanı” ise bir inceleme/düşünme köşesi oluşturabilme önceliği ile tasarlandı. “Okuma Alanı”, sergi kurgusunda benim için eserleri sergilemek kadar önemli bir bölüm. Bu bölümde, Fikret Muallâ tarafından kaleme alınan Schiller’in de dahil olduğu ve bulunması/okunabilmesi günümüzde artık zor olabilecek eski basım kitaplar, çalışma-düşünme alanı olarak kurgulanmış bir çalışma masası üzerinde sunuluyor.
Merak ettiğim bir başka konu, serginin Türkiye’deki sanat tarihi ve koleksiyonculuk anlayışı açısından önemi.
Serginin küratoryal kurgusu yeni bir sanat tarihi okumasını da öneriyor. Bu okuma, Fikret Muallâ’nın yaşamı ve karakterine odaklanmaktan öte onun yaşam öyküsüne paralel sanatsal dönemlerini farklı perspektiflerden yeniden analiz ediyor. Zihnin Sınırlarında Bir Rota: Fikret Muallâ, hafızalarda yer alan Fikret Muallâ’yı yeniden düşünmeyi ve okutmayı öneriyor. Bu okuma, sergiye paralel yayımlanan kitap yoluyla da geleceğe aktarılmış olacak. Kitapta Fikret Muallâ’ya dair geçmişte yazılmış metinler (Youki Desnos- Muallâ/ Zeynep Yasa Yaman – Nakkaş) tekrar okunabilecekken ayrıca akademisyen, sanat tarihçilerden oluşan yazarların bugünden okumaları yoluyla da sanat tarihine yeni bir literatür kazandırılmış olacak.
Serginin koleksiyonculuk açısından önemi, edinilen koleksiyondaki bilinçli alım bağlamında olacaktır. Tek bir koleksiyonda bir sanatçının önemli dönemlerinden edinilmiş, bu denli geniş bir paydanın yer alması oldukça önemli. Koleksiyonların kendi içinde geniş parantezlere sahip olması o koleksiyonun bilinçli bir alımla oluşturulduğunu gösterir. Hancan Sanat Koleksiyonu’nu önemli kılan unsur, tek bir sanatçı olarak Fikret Muallâ eserlerinden oluşan, sanatçının çeşitli dönemlerini barındıran bir yapının koleksiyondaki varlığı.

Röportajımızı bitirirken, oldukça zengin olduğunu gözlemlediğim ve sergi süresince düzenlenecek yan etkinlikleriniz hakkında da bilgi almak isterim.
Sergi kapsamında eylül ayına dek söyleşiler ve atölyeler yoluyla Fikret Muallâ, izleyenlere anlatılmaya devam edilecek. Öncelikle Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nde Fikret Muallâ’yı farklı yönleri ile öğretmeye odaklı çocuklara (2 yaş üzeri), ailelere ve yetişkinlere yönelik sanat atölyeleri devam ediyor.
26 Nisan’da müzede “Zihnin Sınırlarında Bir Rota: Fikret Muallâ” başlıklı bir panel gerçekleştirilecek. Oturumda aynı zamanda kitap yazarları arasında da yer alan Dr. Nedim Gürsel, Doç. Dr. Zeynep Yasa Yaman, Doç. Dr. Seda Yavuz, Dr. Necmi Sönmez’in katılımı ile Fikret Muallâ’yı farklı perspektiflerden ele alıp analiz edeceğiz. 26 Nisan’da panel paralelinde sergi kitabımız da okuyucularla buluşacak. Ayrıca 4 Mayıs tarihinde de değerli sanat tarihçi meslektaşlarım Prof. Dr. Burcu Pelvanoğlu ve Doç. Dr. Ayşe Nahide Yılmaz’ın katılım sağlayacağı “20. Yüzyılın İlk Yarısında Paris-İstanbul Hattı” başlıklı bir konuşma gerçekleştirilecek.
Kapak fotoğrafı: Fotoğraf: Oğuz Karakütük