Kent

Ankara’da Simit Kokan Uzun Yolculuklar

Türkiye’nin yüzölçümü itibariyle en büyük üçüncü ili olan Ankara, bize şehir içinde saatlerce yolculuk yapma imkânı sağlıyor. Yirmi beş ilçesinden merkeze uzak olanları yaşamak için tercih etmiş insanlar için bir saati aşan yolculuklar rutin haline geldi denebilir. Keçiören’den Eymir Gölü’ne, Batıkent’ten Mogan Gölü’ne veya Sincan’dan Seğmenler Parkı’na gitmek, güzel bir pikniğin yanında günün birkaç saatinin yolda geçmesini kabullenmek anlamına geliyor.

Göze korkutucu ve çekilmez gelen bu yolculuklara alışınca aslında o kadar da kötü olmadığını görmek çok zor değil. Tek yapmanız gereken Ankaralı insanların sıcak aurasına kendinizi bırakmak. Bir süre sonra bu yolculukların size vakit kaybı, mide bulantısı ve sinir hastalıklarını göz ardı edebileceğiniz miktarda katkıları olduğunu fark ediyorsunuz.

Ankara’da uzun yolculuk, kahvaltı yapamayacak kadar erken çıkıldığı için metro girişlerindeki simitçi amcalardan telaşla alınan simitle metro merdivenlerine yönelmek anlamına geliyor. Bazen erken saatte kalkmanın iştahsızlığı ile simitçi amca es geçilirse metrodaki diğer kişinin elinden gelen Ankara simidinin kokusuyla mideniz “Bir daha simidi es geçme!” dercesine gurulduyor.

Metroda yapılan ya da yapılmadığı için pişmanlığı duyulan kahvaltı sonrası ele kitap, gazete, telefon alınıyor. Uzun yolculukları verimli geçirmenin en iyi yolu elbette kitap okumak. Özellikle kitap okumaya vakit bulamayacak kadar yoğun insanlar için bu her gün en az iki saat okuma yapabilme fırsatı anlamına geliyor.

Ancak şöyle bir durum var ki, toplu taşıtlarda kitap okumanıza engel olabilecek birtakım olaylar gelişebiliyor. Akla gelen ilk şey taşıtın çok dolu olması, çok sıcak olması, havasız veya kötü kokuyor olması gibi negatif durumlar olabilir ancak genelde asıl sebep bunlar değil. Yanınıza oturan ve konuşmaya istekli yaşlı teyze ve amcaların “Ne okuyorsun” sorusunu yönelterek başlattığı sohbet yolculuk sonuna dek devam edebiliyor. Ev kiralarını çıkarabilmek adına müzik yapmak için izin isteyen birkaç insanın müziği taşıtı doldurabiliyor. Tam karşınızda oturan üç yaşındaki çocuğun annesiyle muhabbeti herkesin ilgi odağı olabiliyor. Karşılaştığınız bu durumlar sonucu kitabınızı okumaya fırsat bulamıyorsunuz ancak güne son derece pozitif başlıyorsunuz.

Araçtan indiğinizde hiç tanımadığınız ve bir daha görmeyeceğiniz bir insanla sohbet etmenin mutluluğuna sahip oluyorsunuz. Ağzınıza dolanan şarkıyı mırıldanarak ve adımlarınızla ritm tutarak yürüyorsunuz. Küçük çocukla annesinin sohbetini düşünerek gülümsediğiniz güvenlik görevlisi, kendisini biraz daha iyi hissediyor.

Göze korkutucu gelen toplu taşıtlardaki uzun mesafe yolculukları Ankara’nın kitlesiyle yakınlaşmayı sağlayan en büyük etkenlerden birisi. Her gün farklı yüzlerle saatlerce vakit geçirmek, zamanla Ankara’nın insanlarını tanımak anlamına geliyor. Bu da insanı Ankara’ya daha çok yakınlaştırıyor. İnsan kendisini Ankara’nın her köşesinde evinde gibi hissedebiliyor.

İşin romantizmini bir kenara bırakırsak, uzak semtlerden yapılan yolculuklar “Sınavdan birkaç saat öncesine alarm kurar, erkenden kalkar çalışırım” düşüncesinin ister istemez uygulamaya konmasını sağlıyor. Sınava gidene kadar yolda çalışabilecek kadar vaktin olduğu için çalışmayı yolculuğa bırakabilmenin rahatlığına sahip oluyorsun.

Belki toplu taşıtlarda uzun süre yolculuk yapmak sevilesi değildir. Belki insan zamanla içinde bulunduğu durumun pozitif yönlerini görmeye başlıyordur. Belki de birçok insana eziyet gibi gelen bu uzun yolculuklar Ankara’da böyle tatlı bir hal alıyordur.

Ankara içerisindeki uzun seyahatlerimizde dinlediğimiz şarkıları listeledik, Gölbaşı’ndan Batıkent’e arkadaşınız olsunlar.

Bir Cevap Yazın