Ankara’nın başkent olmasından sonra Ulus ve civarındaki yapılaşmanın ilk ürünlerinden biri Posta ve Telgraf binasıydı. Yapının bir girişi de yandaki sokağa açılırdı. Bankalar Caddesi’nden (Atatürk Bulvarı) girilen sokağın sağ köşesinde postane, sol köşesinde Lozan Palas yer almıştı. Dar sokak, biraz ileride Kızılbey Caddesi ile birleşiyor, sonrasında cadde Uzun Çarşı Sokak ile buluşuyor, böylece yol hattı Balıkpazarı Caddesi’nde (Anafartalar Caddesi) noktalanıyordu. Yolun adı, daha sonra “Posta Caddesi” oldu.
1940’lı yıllarda caddede inşaat büroları, emlak komisyoncuları, nakliyat şirketleri, inşaat malzemesi satıcıları, otomobil, kamyon, traktör acenteleri yer edinmişlerdi. Devlet Hava Yolları Genel Müdürlüğü, Ankara Ticaret ve Sanayi Odası buradaydı, Baytarlar Cemiyeti binası da. Başkent Oteli, Devrim İlkokulu, Belediye Sebze Hali, 16. yüzyıldan kalan Sulu Han’la Cadde sona ererdi.
1940 yılında Posta Caddesi’nin Sanatlar Sokak ile kesiştiği noktada bir apartman bulunuyordu. Yüzbaşıoğlu Apartmanı yeni yapılmıştı. Üç katlıydı. Apartman’a Maarif Vekâleti’nin bazı daireleri taşınmıştı. Zemin kata Neşriyat Müdürlüğü, üst kata Talim ve Terbiye Dairesi yerleşmişti. Orta kata gelince, orası da Tercüme Bürosu’na ayrılmıştı. Burası, beyaz kapaklı klâsiklerin, Tercüme dergisinin yayıma hazırlandığı, Hasan Âli Yücel’li bir “çağ” ın karargâhı oldu. Tercüme Bürosu, dünyaya açılan bir pencereydi. Nurullah Ataç, Saffet Pala, Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Bedrettin Tuncel, Nusret Hızır, Yaşar Nabi Nayır, Vedat Günyol, Erol Güney, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli ve daha başkaları gelip çalışırlardı. Aralarındaki konuşmalar, çıkan tartışmalar küçük odalara sığmazdı. Başka mekânlarda da sürerdi. Gecenin ilerleyen saatleri, Cadde’nin Yeni Hayat, Şükran, Şen Ankara lokantalarında geçerdi. Şairler, yazarlar, ressamlar, gazeteciler buralarda buluşurlardı. Yeni şiirler okunur, dergiler hazırlanır, tartışmalar, kavgalar yaşanırdı. Peyami Safa bir yazısında, “Asıl edebiyat tarihini yapan, fakat onun içinde yer almayan toplantılar ve zapta geçmemiş konuşmalar…” diyerek, bu buluşma noktalarının önemini vurgular.
Ne var ki, akan zaman bir yanıyla acımasızdır. Mekânlar, insanlar, hayattan çekilir, giderek, bir süre sonra unutulur, toplumsal bellekten silinirler. Posta Caddesi’nde de zamanın ilerleyişi farklı olmadı. O lokantaların yerini, halıcı dükkânları, yedek parçacılar, banka şubeleri aldı. Tercüme Bürosu geçmişe karıştı. Cadde’nin adı da değişti.
Turan Tanyer