Menu Kapat
Kapat

Lin Pesto: ‘Bu albümde Anne Sexton’ın şiirleri bana söz yazma konusunda çok yardımcı oldu’

Ankara Film Festivali
Getting your Trinity Audio player ready...
Okuma Modu

Bu yıl güzel şeyler de oldu cümlesini kurmamıza sebep olan olaylardan biri de 26 Eylül’de yayımlanan Lin Pesto albümü Kabul. Lin Pesto ile albümün ruh halini, 2 Ekim’de Salon İKSV’de gerçekleştirdiği albüm lansmanını, sahnede kendi sözleriyle var olma durumunu, dinleyicisiyle iletişimini ve üretimine etki eden şeyleri konuştuğumuz bir röportaj gerçekleştirdik.

“Kendi yazdığım şarkıları çok sansürlüyorum”

Yayınladığın dönemde özgün ve dikkat çekici coverlar yaparak müzik yolculuğuna başlamak bugün baktığında sana nasıl hissettiriyor? Başkalarının sözlerini aktarmakla bugün kendi sözünle insanlara seslenmek arasındaki his farkı olduğunu düşünerek bunun sendeki karşılığını sorarak başlamak isterim.

Ben hala coverları açıp dinliyorum. Kendi müziğimde olmayan çok şey var onlarda. Bana o dönem çok şey öğretti. Hala insanlar tarafından dinleniyor olması da çok mutlu edici. Başkalarının sözleriyle seslenmek çok daha rahat çünkü üzerinde çok düşünmeden kaydetme olanağı var. Kendi yazdığım şarkıları çok sansürlüyorum. Bu nedenle sürekli değiştirip duruyorum kayıt sırasında. Fakat kendi yazdığım sözlerle insanların bağ kurabilmeleri ve kendi hayatlarından bir şeyler bulabilmeleri çok daha farklı bir his. O zaman gerçekten çok duygulanıyorum.

Müzik yolunun en başında seslendirmeyi seçtiğin şarkılar kadar onlara hazırladığın videolar da çok beğeniliyordu. Gerçek insanların gerçek anlarını seçiyordun hep videolarda. Bu, uzaktan izlediğin hayatları anlamlandırma biçimin miydi? Şimdi kendini kendi sözlerinle ifade ederken müziğini seven ve benimseyen insanlar aynı zamanda görsel anlatımını da takdir ediyorken şarkılarına klip çekmek/hazırlamakla ilgili ne düşünürsün?

Ailem el kamerasıyla benim küçüklüğümü hep kaydetmiş. Buluntu görüntüler de bana aynı hissiyatı veriyor. Her şey çok gerçek olduğu için çok değerli. Bir insanın anılarının içindeyiz çünkü. Bu videolar, bu projeye ilk başladığımdaki görsel dildi. Bu nedenle kendi şarkılarımda buluntu görüntüler kullanmak yerine daha farklı bir şeyler yapmayı çok istiyorum. Klip çekebilmek çok güzel olurdu. “Sadece Sevilmek İstedim” için aklımda buz pistinde geçen solo bir dansı çekmek vardı ama işte bu klibi çekebileceğim tek yer BELPA olduğuna göre Çankaya Belediyesi’nden mi izin almalıyım ya da Büyükşehir’den mi gibi gibi sorular kafamda çok döndü. Biraz vazgeçtim diyebilirim. Bir de günün ekonomik şartlarında klip için bütçe ayırmak da zor oluyor. Belki bir gün…

Buradan yakın zamanda yayımlanan ve Salon İKSV’de lansmanını gerçekleştirdiğin Kabul albümüne gitmek isterim. Tüm ekibiniz sahnenin hazırlığından (süreci mekanın sorumlusu olarak takip ettiğim için biliyorum) konser başlangıcına kadar her adımda uzun ve özenli bir süreç yürüttü. Kendini yalnızca ve en iyi müziğinle ifade ettiğini düşündüğün oluyor mu? Öyleyse bu doğru anlaşılmakla ilgili bir kaygıya yol açıyor mu ve tüm bunların sahnen için hazırlık aşamasında yansıması nasıl oluyor diye birkaç iç içe sorum var. 

Konuşarak kendimi çok iyi ifade edebilen bir insan değilim. Doğru anlaşılamamak en korktuğum şeylerden biri, bunun da kaygısını çok yaşıyorum zaten. Yanlış bir şey söylersem ve bir anda yuhalamaya başlarlarsa ne yaparım diye bayağı endişelendim. Lansman öncesinde konuşabileceğim konuları not almıştım ama sahnede hepsini unuttum. Yine de seyirciler sayesinde bunun eksikliğini hiç hissetmedim. Bana çok büyük destek oldular. Seyircilerin arada sahneye laf atmalarını da çok seviyorum çünkü bu sayede muhabbet edebiliyoruz. Ben de heyecanımı bu şekilde yenebiliyorum. Kendimi en iyi müzikle mi ifade edebiliyorum, bilmiyorum ama elimden gelen tek şey o. Umarım başarılı olabiliyorumdur.

Lansman günü sahne onlarca çiçekle kaplıydı. Müziğini dark wave, synth-pop türüne yakın diye tanımlarsak – umarım uygun bir tanımdır senin için de – bu karanlığa sahnede rengarenk bir dünya kurmanın motivasyonu neydi?

Sahneyi çiçeklerle süslemek uzun zamandır aklımda olan bir şeydi. Bunu gerçekleştirebildiğimiz için çok memnunum. Sevgili Aylin Kutku’ya bu aklımdaki fikirden bahsettim, o da bunun için büyük bir emek verdi. Hala elimizde o çiçeklerden var ve ne yapacağımızı bilmiyoruz. Başka konser olursa orada da kullanalım istiyorum. Lin Pesto’nun müziğinin dark wave olduğunu düşünmüyorum ama synth-pop oldukça uygun bir tanım. Belki şarkıların sözlerinin oluşturduğu karanlık bir hissiyat vardır tabii. Benim sahnede çiçekler olmasını istememin sebebi yaşadığım kayıptan ötürü. Mezarları nasıl çiçeklerle süslüyorsak sahneyi de aynı şekilde süslemek istedim.

Konserde tüm izleyicilerin bir bütün ve dikkatle sahneyi izlemeleri maalesef artık nadir yakalanan durumlardan. Kabul’ün lansmanı da bu nadir anlardan biriydi. İzleyiciler sözlerini ve sesini onlarla paylaştığın için minnet duyuyor gibi hissettim. Senin için lansman günü nasıldı?

Ben bu kadar iyi geçeceğini asla düşünmemiştim. Çok farklı bir his vardı o gün içimde. Çok endişeliydim, kalbim ağzımdan çıkacak gibiydi bütün gün. Soundcheck yapmayı beklerken de deprem oldu. Bu daha da paniklememe sebebiyet verdi. Fakat bunların hepsi sahneye çıktıktan sonra aklımdan silindi gitti. En son şarkıya nasıl geldik anlamadım bile. Şu yaşıma kadar yaşadığım hayatın belki de en güzel günüydü. Çok şanslı olduğumu hissettim. Umarım benim için olduğu kadar seyirciler için de güzel geçen bir konser olmuştur.

Fotoğraf: Sercan Bıyıklı

“Yıllar boyu kendi konfor alanımdan çıkmamak ve kendimi saklamak için çoğu şeyi iptal ettim, erteledim”

Konser sonrası yaşanan güzel ilgiyi de konuşmadan geçmeyelim. Salon’da upuzun bir sıra ve herkes setlist, plak vb. imzalatma ve seni ne kadar özlediklerini söyleme hevesindeydi. (Buna yakından şahit oldum) Sahnenin sana yaşattığı hissi sordum ancak birebirde dinleyicilerinle konuşmak ve iletişime geçmek nasıldı ve bundan sonraki müzik yolculuğunda bu etkileşimin hikayenin neresinde duracak?

Normalde Lin Pesto gibi bir projenin konser vermesi çok mantıksız ama işte orada ben devreye giriyorum. Bunu aslında sahnede de ifade etmeye çalıştım ama heyecandan çok açıklayamadım kendimi. Yıllar boyu kendi konfor alanımdan çıkmamak ve kendimi saklamak için çoğu şeyi iptal ettim, erteledim. Sonunda hiçbir şekilde güzel anılar biriktiremedim. Belirli bir yaşa gelince bu durum insanın canını daha da sıkıyor. Albümü kaydettiğim beş sene içerisinde dinleyenler beni hiç yalnız bırakmadı. Bana çok motive edici şeyler yazdılar. Güzel yorumlarını ve mesajlarını gördükçe albümü bitirme isteğim arttı. Onlar beni bu kadar mutlu ederken ben de onlara teşekkür edebilmek istedim. Onlar beni ne kadar merak ediyorlar ise ben de onları bir o kadar merak ediyorum aslında. Sahnede güneş gözlüğü taktığım için nereye baktığım çok belli olmuyor ama hep seyircilerin gözünün içine bakıyorum. Küçük odamda yazdığım şarkıların insanlar tarafından bu kadar hissedilerek söylenmesini görmek hayatımdaki en değerli şeylerden biri. Bir de konsere gelen herkes o kadar tatlı, kibar ve anlayışlıydı ki inanamadım. Sahnede beraber çaldığım arkadaşlarım ve ekipten herkes de aynı şeyi söyledi.

Tekrar albüme dönersek, albümün atmosferini de sormak isterim. İçinde sence umut barındırıyor mu? Yoksa kendinden çıksın istediğin sözlerin olumlu bir duyguya (umut gibi) dönüşmesini beklemek beyhude bir istek midir? Albümün dinleyicilerinde uyandırmasını istediğin bir duygu var mıdır?

Albümün atmosferi her ne kadar karamsar olsa da umut her zaman var. Her şeyin düzeleceği umudunu taşımazsak zaten devam etmenin de bir anlamı yok. Dileğim, dinleyicilerin albümdeki şarkılarda kendilerinden bir parça bulabilmeleri ve bu hisleri taşırken yalnız olmadıklarını bilmeleri. Hiçbirimiz birbirimizden o kadar da farklı değiliz.

Bu albümde bazı kayıplarının üretimini etkilediğini konserde söylemiştin. Peki seni genel olarak üretime teşvik eden durumlar nedir? Duygular, yaşananlar dışında etkilendiğin işler de oluyor mu? Dinlediğin bir şarkı, okuduğun bir kitap ya da güzel bir manzara gibi belki. Aklında hatırladığın sende en net yer eden örnekleri paylaşmak ister misin?

Ben daha çok nötr hissederken bir şeyler üretebiliyorum. Çok mutsuz olduğumda elimi bile kaldıracak halim olmuyor. Çok mutlu olduğumda ise maalesef üretebileceğimi düşünmüyorum. Ben mutsuzluğu değil ama melankoliyi seviyorum. Şarkıların oluşumunda faydasının olduğunu düşünüyorum. Bir şeyler ortaya çıkarmak için de “beslenmek” çok önemli. Hoşuma giden şarkılardan, filmlerden, kitaplardan ilham alıyorum. Bu albümde özellikle Anne Sexton’ın şiirleri bana söz yazma konusunda çok yardımcı oldu. Ankara’da yaşadığım için güzel bir manzaraya denk gelmedim.

Röportajı bitirirken albümle ilgili söylemek istediğin bir şey var mıdır? Senin için öne çıkan bir şarkın, şarkılardan hikâyesini dinleyicilerinle paylaşmak istediğin bir cümlen? Albüm özelinde olmak zorunda da değil elbette.

Albümle ilgili söylemek istediğim bir şey yok sadece tüm dinleyenlere zaman ayırıp dinledikleri için çok teşekkür etmek isterim. Bana da bu röportaj ile yer ayırdığınız için sizlere de çok teşekkür ediyorum.

Pusula Banner

Paylaş:

İlginizi Çekebilir

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.