Güzel bir öğleden sonra ve Ankara ayazı kendini artık hissettirmeye başladı. Aklımda bir sürü düşünceyle yoldayım. Çünkü kent hafızasında sağlam bir yer edinmiş, sanatla, müzikle iç içe, bana anlatacak çok şeyi olan bir mekâna gidiyorum: Siyah Beyaz. Şili Meydanı’nda bulunan, Sade ailesine ait olan apartmana girerken Siyah Beyaz Bar’ın ve Galeri Siyah Beyaz’ın otuz altı senelik öyküsünü dinleyecek olmanın heyecanı var içimde. Sara’nın güler yüzüne Fulya Hanım’ın hoş sohbeti de katılıyor ve kahveler geliyor. İşte başlıyoruz.
Faruk Sade, ODTÜ’deki mimarlık eğitiminin devamı olarak arkadaşı Güllü Aybar’ın da ısrarıyla Paris’e gidiyor. Mehmet Nazım, Münevver Andaç, Mübin Orhon, Komet, Mehmet İleri, Sinan Bıçakcıoğlu gibi sanat camiasının önemli isimleriyle aynı apartmanda yaşıyorlar. Uzun sanat sohbetleriyle geçen yılların sonunda, Faruk Sade bir sanat galerisi açma fikriyle Türkiye’ye dönüyor. Babası Süreyya Bey’in de onayıyla 4 Şubat 1984’te aile apartmanlarında Galeri Siyah Beyaz kuruluyor.
Siyah Beyaz Bar, kaynak yaratmak için kuruluyor
Sanat galerisinin oto galerisiyle sıkça karıştırıldığı ve seksenli yılların her türlü zorluğunun yaşandığı o dönemde galerinin devamlılığını sürdürebilmesi zor oluyor. Bu sebeple galeriye kaynak yaratabilmek amacıyla güzel dost sohbetlerinin de eşlik ettiği bar kısmı hizmete giriyor. Yani Siyah Beyaz denilince çoğu Ankaralının aklına ilk gelen, duvarları siyah beyaz fotoğraflarla kaplı olan bar aslında galeriye sponsor olması, sanatı desteklemesi için açılmış. Eskiden tek kat olan mekân, 1994 yılında alt katın da açılmasıyla iki kata dönüşmüş. Şu an üst katta Siyah Beyaz Sanat Galerisi, alt katta ise Özel Şeyler Galerisi ve bahçe ile bitişik Siyah Beyaz Bar bulunuyor.
Galeri, Türkiye’de işlemeye devam eden en eski çağdaş sanat galerisi. Şu zamana kadar 800 kadar sergi yapılmış. Yurtdışı ortaklıkları, uluslararası sergiler ve yurtdışı fuarları devam ediyor. Sergiler ayda bir değişiyor. Özel Şeyler Galerisi proje alanı olarak kullanılıyor, yeni mezun olmuş sanatçıların ilk sergileri açılıyor ve mekana özgü yerleştirmeler de burada yapılıyor. Üst katta ise otuz beş yıldır beraber çalışılan sanatçıların eserleri birer sene arayla sergileniyor. Sohbetimiz esnasında alt kat galeride Umut Kambak’ın Palimpsest sergisi, üst kat galeride ise Bihrat Mavitan’ın Bikonalar sergisi devam ediyordu.
Londra’da sanat tarihi ve küratörlük eğitimi alan Fulya ve Faruk Sade’nin kızları Sera 2010 yılında Türkiye’ye dönmüş ve galeri ile barın yönetimini devralmış. Sera’nın gelişi burası için taze kan olmuş. Genç sanatçılarla olan çalışmalar artmış ve hem galeride hem de barda ikinci ve üçüncü kuşaklar devreye girmiş.
Siyah Beyaz isminin nasıl ortaya çıktığını, galerinin 30. yılının kutlandığı 2014’te çekilen Simsiyah Bembeyaz adlı belgeselde Faruk Sade şu şekilde anlatıyor: “İstediğim, duvarlarda siyah beyaz fotoğrafların olmasıydı. Yirmi ya da elli tane siyah beyaz fotoğrafımız vardı. Biz onları koyduk fakat isim de koymamıştım. Dışarıdan duydum, millet şömineyi görmüş ve siyah beyaz diye anılmaya başlanmış. Benim de çok hoşuma gitti. Çünkü ben griyi hiç sevmem.” Tüm katlarda aynı yerde bulunan siyah beyaz renkli özel şömine insanların dikkatini çekmiş ve isim bu şekilde kendiliğinden ortaya çıkmış.
Yine 2014 yılında mekânın tarihini anlatan Orası Kamusal Alan adlı bir kitap yayımlanmış. Bu yerinde tabir Ahmet Boyacıoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı, Tuncel Kurtiz, Nejat İşler, Şevval Sam, Erkan Can, Taner Birsel, Derya Alabora gibi ünlü isimlerin rol aldığı 2010 tarihli Siyah Beyaz filminde geçen bir replik. Barın duvarlarında hepsi çok özel olan 1086 tane siyah beyaz fotoğraf var. Bir duvar ünlü Hollywood oyuncularının, diğer duvar Türk oyuncuların, gazetecilerin, sanatçıların ve yazarların, diğer iki duvar ise Sade ailesinin dostlarının fotoğraflarına ayrılmış. Artık aramızda olmayanların fotoğraflarını ise arkadan beyaz bir ışık aydınlatıyor, unutulmadıklarını hatırlatmak için. Bu kısım çok hüzün verici. Işığı yanan fotoğraflara dalıp gidiyorsunuz. Nevzat Sayın’ın 30. yıl belgeselinde anlattığı gibi, “Orası hakikaten yaşayan, canlı bir enstalasyon. Dünyevi ve ruhani arasında olan şeyin aydınlatılması müthiş bir yol.” Anıların, özlemin ve hüznün eklendiği canlı bir duvar.
En üzücü olan şey barın duvarlarında asılı fotoğrafların kameralara rağmen izinsiz bir şekilde alınıp götürülmesi ve bu özel karelerin çoğunun temininin mümkün olmaması. Duvarlarda “İstediğiniz fotoğrafı bize söyleyin, çoğaltıp çerçeveletip size verelim” uyarısı bulunmasına rağmen ne yazık ki son yıllarda artan bir duruma dönüşmüş. Bu, aslında Siyah Beyaz’ın ruhunun da parça parça koparılması demek. Hem de her parçasına saygı gösterilmesi gereken bir kent kültürüne, değerine dönüşmüşken. Mekânda ihtiyaç duyulan mecburi tadilatlar dışında hiçbir değişiklik yapılmamış. Her şey hâlâ aynı tutuluyor. Çünkü burası her bir parçasıyla çok kıymetli bir bütün. Otuz yıl önce buraya gelen bugün de gelse yine aynı duyguları hissedeceğini biliyor.
Emektar çalışanlarıyla birlikte tam bir aile olan Siyah Beyaz’da sanat, müzik iç içe. Mekan ilk açıldığında yapılan canlı müziğe daha sonra bir süre ara verilse de 2000 yılında Blues ve Rock ile tekrar başlanmış. Sadık Sağlam (Bass Gitar), Nusret Gürs (Davul) ve Gürbüz Barlas’tan kurulu “Exit” Siyah Beyaz Bar için çok önemli. Grup on beş yıl boyunca her hafta sahne almış. 2015 yılında kaybettiğimiz müzik dünyasının değerli ismi ve Exit’ın usta gitaristi Gürbüz Barlas’ın gitarı sahnenin arkasındaki duvarda asılı duruyor. Aynı sahneyi paylaştığı müzisyenler ve sanatçı dostları tarafından her sene barda yapılan özel bir gece ile anılıyor.
Başınızı ne tarafa çevirseniz kendinizi ya göz göze geleceğiniz bir fotoğraf karesi ya bir heykel, sanat eseri ya da incelenecek başka bir objeye bakarken buluyorsunuz. Gezerken hikâyelerini dinlediğim fotoğraflar, gördüğüm eserler bende bir müzede dolaşıyormuşum hissi yaratıyor. Mekânı incelerken 2016 yılında kaybettiğimiz Faruk Sade’ye ayrılmış duvarın önünden uzun süre ayrılamadım. Dünyaya gelmiş bazı insanlar vardır ya hani hayata karşı bakış açısı ya da yaratıcılığıyla iz bırakan… İşte o insanlardan birisi. Keşke tanışmış olsaydım dediğimiz, farkını çabucak görünür kılıp erkenden gidenlerden…
Faruk Sade Sanat Fonu
Galerinin sanata en önemli katkılarından birisi de Faruk Sade Sanat Fonu (FSSF) aracılığıyla kültür ve çağdaş sanatı desteklemesi; sanatçıları, sanat yazarlarını ve farklı disiplinlerden gelen bireylerin yetenek ve yaratıcılıklarını geliştirmelerine fırsat vermesi, hayallerini gerçekleştirmesi. Fon, bireylerin teorik edinimlerinin öteye taşınmasını amaçlıyor. Ayrıca yeni kültürlerle etkileşime geçmenin, şehirleri deneyimlemenin, paylaşmanın, tartışmanın yetenek ve ilgi alanlarını geliştirdiğini düşünerek yeni dünyayı tanımanın önemini vurguluyor. 2017’de Sanat Fonu’nun ilk desteği, Seymenler Parkı’ndan çalınan İlhan Koman Heykeli‘nin orijinal alçı kabından yeniden üretiminin yapılmasına yönelik açılan bağış kampanyasına aktarılmış. 2017’nin ikinci desteği, Ali Şentürk’ün 2000’li yıllardan günümüze kadar kamusal alanda ya da iç mekânda kırılan, yıkılan, saldırıya uğrayan ve tartışmalı bulunan heykeller için belgeleme çalışması yaptığı “Operasyon: Kamusal Alan” isimli düzenleme ve araştırmasının kitaplaştırılmasına aktarılmış. Fon, 2018 yılında da iki dönem halinde Özge Topçu’nun “Art Night London Agora Çalıştayları” ve Duygu Demir’in “Türkiye’de Sanatlar Sentezi” projelerine aktarılmış. Başvurular her sene mart ayında kabul ediliyor.
Fulya Hanım sohbetimizde mekân için “Faruk burayı oğlu olarak görürdü. Onun bir kızı ve bir oğlu vardı,” demişti. Burası; hakkında film, belgesel çekilmiş, kitap yazılmış, anlatılmış, yaşanmış, gerçek, sağlam karakterli bir mekân. Faruk Sade’nin mimari bir projesi ve Sade ailesinin ruhunu kattığı bir sanat eseri olarak kent hafızamızın kültür parçalarından birisini oluşturuyor. Ve bana kalırsa griyi hiç sevmeyen Faruk Sade, yüzünde güzel bir gülümsemeyle oğlu olarak gördüğü bu özel mekânda, hâlâ bir kenarda oturup dostlarıyla siyah beyaz sanat sohbetleri yapıyor.
“Kadehler kalksın aşka, dostluğa
Siyah beyaz fotoğraflar gülümsesin yine geceden Ankara’ya…”
Kaynaklar
Orası Kamusal Alan-Siyah Beyaz tarihine Kişisel ve Kolektif Bakışlar, 2014.
Simsiyah Bembeyaz, Murathan Özek, Belgesel, 2014.
Siyah Beyaz, Ahmet Boyacıoğlu, Film, 2010.
Siyah Beyaz Bar ve Galeri Siyah Beyaz için paylaştıkları anılar ve katkılarından dolayı, Fulya Sade ve Sara Adıbelli’ye teşekkür ederim.