Edebiyat tarihinin en meşhur fotoğrafı hiç kuşkusuz Orhan Veli Kanık, Şinasi Baray, Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet Anday’ın çektirdikleri bu fotoğraftır. Fotoğrafın en önemli özelliği, Türk şiirine bambaşka bir yorum getirerek devrimsel bir harekete imza atan Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’in aynı karede bulundukları tek fotoğraf olmasıdır. Garip akımına atfen kullanılan ve akımla bir anlamda özdeşleşen fotoğraf, ününü Melih Cevdet’in bu kareye bakarak yazdığı şiire borçludur.
FOTOĞRAF
Dört kişi parkta çektirmişiz,
Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi…
Anlaşılan sonbahar
Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
Yapraksız arkamızdaki ağaçlar…
Babası daha ölmemiş Oktay’ın,
Ben bıyıksızım,
Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış.
Ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
Oysa hayattayız hepimiz
Bir “merak” şiiridir, Fotoğraf. Mısralarda adı geçen kişiler ve onların betimlenme biçimi, okurların zihninde birçok sorunun belirmesine neden olmuştur. Mesela kimdir Süleyman Efendi? Şinasi’nin bu üç şairle aynı karede yer alacak kadar yakınlığı nedir? Yoksa o da şair midir? Oktay Rıfat’ın babası ne zaman ölmüştür? Şiirin yazıldığı sırada dördünün de hayatta olmasına rağmen ölümü hatırlatan hangi duygudur? Şiir üzerine bugüne kadar kaleme alınan yazılarda, bu soruların tamamına yanıt verilmiştir. Sadece bir sorunun yanıtı yoktur çünkü o soru şimdiye kadar yeteri kadar sorulmamıştır. Acaba dört arkadaş bir sonbahar günü bu fotoğrafı hangi şehirdeki hangi parkta çektirmiştir?
Cevap için geçmişe bir yolculuk yapalım. Dört arkadaş Ankara Atatürk Lisesinde birlikte okudukları ve hayatlarında Ankara dışında başka hiçbir şehirde bir arada olmadıklarına göre, fotoğrafın çekildiği şehir Ankara’dır. Oktay Rıfat’ın babası Samih Yalnızgil 1932 yılında vefat ettiğine göre, fotoğraf 1932 yılından önceki bir tarihte çekilmiştir. Fotoğrafın sol tarafında üç tane bina, binaların arkasında boş olarak gözüken iki tepe, fotoğrafın sağında diğerlerine göre daha yakın bir konumda duran bir apartman, bu apartmanın solundaysa duvar ya da merdivene benzeyen bir yapı gözükmektedir. Ankara’nın o dönemki parkları dikkate alınıp fotoğraf, kartpostal ve resimleri incelendiğinde, fotoğrafın o zamanki ismiyle Yenişehir’de bulunan Zafer II, günümüzdeki ismiyle Atatürk Bulvarı’nda yer alan Zafer Parkı’nda çekildiği anlaşılmaktadır.
Fotoğrafın 90 yıl önce çekildiği yere benzer noktadan ve açıdan bugün yeniden bir fotoğraf çekmek istersek karşımıza gürültülü bir bulvarın ardındaki beton bir alan, dükkânlardan ve apartmanlardan ibaret bir manzara çıkmaktadır.
Oysa bu beton alan, bir zamanlar etrafı kavak ağaçlarıyla çevrilmiş bir parktır. Zafer I Parkı olarak bilinen alan, 1927 yılında açılan Mareşal Atatürk Anıtı’nın iki yanında düzenlenen ve içlerinde birer süs havuzu barındıran parklardan birisidir. Yaklaşık 40 yıl boyunca park olarak kullanılmaya devam edilen alan, 1968 yılında bugün de mevcudiyetini sürdüren Zafer Çarşısı’nın yapımı nedeniyle bu hüviyetini kaybetmiştir. Bir yer altı çarşısı olan Zafer Çarşısı’nın üzerinin yeşillendirilme projesi ise günümüze ulaşmamıştır.
Zafer I Parkı’nın karşısında yer alan kardeşi Zafer II Parkı’na da şehrin değişen koşulları gerekçe gösterilerek türlü projelerle göz dikilmiştir. Bu girişimlerin en ses getireni 28 Mart 1986 günü yaşanmıştır. Ankara Belediyesi, parkın bulunduğu alana otopark yapmak için sabah saatlerinde ağaç kesim işlemi başlatmıştır. Çevreden geçen insanlar, ağaçların kesilmesine büyük tepki göstermiş, 2.05 metre boyundaki milli basketbolcu Gülseren Gönül bu alanın, dedesi tarafından park olarak yapılması şartıyla bağışlandığını belirterek kendini ağaçlardan birine zincirlemiştir. Yaşanan kargaşayı parkın hemen yanında yer alan Danıştay binasındaki üyeler fark etmiş ve 200 üyenin imzasıyla kısa sürede proje hakkında yürütmeyi durdurma kararı çıkartılmıştır. Bu sayede, karar çıkana kadar kesilen üç ağacın dışındaki ağaçların canı kurtulmuştur.
Zafer Parkı bugün metro inşaatı nedeniyle büyük oranda kullanım dışında olsa da inşaat tamamlandıktan sonra alan düzenlenerek yeniden park hüviyetine kavuşturulacaktır. Hazır park yeniden düzenlenirken bir zamanlar Ankara’da yaşamış bu dört değerli insanın, çektirdikleri fotoğraf ilham alınarak heykelleri yapılsa, parka gelenler o heykelle fotoğraf çektirse, şehrin güzelim tarihine bir göz kırpılsa hoş olmaz mı? Her ne kadar böyle bir heykelin yapılması ile ilgili bir düşünce daha önce dile getirilse de bugüne kadar eyleme dönüşmemiştir. Günün birinde o heykel yapılacaktır ancak asıl konu heykelin nereye yerleştirileceğidir. Heykelin Zafer Parkı dışında başka bir yere yerleştirilmesi, “fotoğrafı” eksik bırakacaktır.
Kaynakça
[1] Oral, H. (2015). Bir Roman Kahramanı Orhan Veli. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
[2] https://xfs-1.ikon-x.com.tr:8880/mulkiye/2015/09/6.pdf
[3] http://aliinandim.blogspot.com/2012/03/zafer-degil-maglup-meydani.html
[4] https://jag.journalagent.com/jas/pdfs/JAS_3_1_105_136.pdf
[5] @ankarafili
Yazarın bizleri Metin Altıok’un evine götürdüğü yazısı için: “Yandığımın Resmidir”