Birçoklarımız gün doğmadan çıkıyor evden, akşam da ancak ortalık karanlıkladıktan sonra dönüyor. Malum iş güç var, okul var. Kış ayları, geceler uzun, saatleri geri almamak konusunda ısrarcılar var. Mesai çıkışı buluşmaları, pazar uykuları, hafta sonu sözleri derken kendimize vakit ayıramıyoruz çoğunlukla. Koştur koştur, gün ışığı tenimize değmeden, somurtarak ya da resmi gülümsemelerle geçiştiriyoruz haftaları. Sahi kaç ay olmuş, hiçbir şey anlamadık değil mi? Arta kalan zamanlar için ciddi kasvetli filmlere, ağır okumalara da cesaret edemiyoruz. Şimdi size iki saatlik bir öneri, sırtınızı geriye yaslayıp, doya doya gülüp eğlenmek, en önemlisi dinlenmek için: Radyo-yu Hümayun.
Ankara DT’nin prömiyeri 28 Aralık’ta yapılan oyununda, metin Özlem Lale’ye ait, reji İlham Yazar’a emanet. Oyuncu kadrosu ışıl ışıl: Serdar Karaokay, Tolga Tekin, Şirin Giobbi, Ahmet Burak Bacınoğlu, Feray Darıcı ve dahası. Üçüncü zil çalmadan orkestra müziğe başlıyor, dekorun yukarısında yer alan çerçevelerde II. Meşrutiyet dönemi İstanbul’u bizi selamlıyor. Türk Sanat Musikisi ile beraber yavaş yavaş havaya giriyoruz.
Kurgunun dışına çıkan iki kadın karakterimiz var, üstkurmacanın bazen nazende bazen cazgır iki figürü. Başlangıçta, böyle giriş mi olur diyerek müdahalede bulunuyor, yer yer sufle veriyor, seyirciyle konuşuyor, oyuncularla alay ediyor, dekorların yerini değiştirirken birbirlerine cevap yetiştiriyorlar. Daha ilk sahneden, güldürünün hazzına ereceğinizi hissediyorsunuz.
Hayri tiplemesinin kendisi, kız kardeşiyle olan ilişkisi, erkeklik vurgusunun gülünç kalması, üstüne bir de aptal aşık olması onu merkeze alıyor. Özellik içermeyen cümlelerinde bile, sadece konuşmasına dahi gülüyorsunuz. Hayri’nin aksine kız kardeşi Hayrunnisa, güzelliği ve zekasıyla ön planda, aile içerisinde baskın konumdadır. Evin kaç yıllık kalfası da onu desteklemektedir. Hayri, sultan hanımlardan birine aşık olması sebebi ile giriştiği bir kavgadan sonra işinden olur. İki kadın Hayri’yi bir güzel pataklar, paylar sonra kara kara düşünmeye başlarlar. Babadan kalan mal mülk satıla satıla kuş kadar kalmıştır, tek çare, Hayrunnisa’nın gün aşırı kapı aşındıran kısmetleridir. Taliplerinden biri de ud hocası Mehmet Bey’dir, Hayrunnisa konuyu Mehmet Bey’e açtığında, ikiz yumurta kardeşi Kenan’ın radyo adında bir icadı olduğunu, sermaya bulurlarsa bundan gelir elde edileceklerini ileri sürer. Cümbüş de o sıra kopar. Beşliden üç erkeğin hayali: “Radyo-yu Hümayun kurulunca belki başına beni geçirir padişah, paşa yapar.”
Tolga Tekin’i en son yıllar önce Yastık Adam’da seyretmiştim. Genelde oyunlar hakkında tek bir şey okumadan gitmeye özen gösterdiğim için sesini duymak şaşırttığı kadar gülümsetti. Her bir oyuncu rolünün hakkını fazlasıyla verdiği, yeteneklerini ziyadesiyle ortaya koyduğundan Tekin’in performansı ayrıca parlamıyor ama onu özlediğimiz bir gerçek.
Radyo-yu Hümayun tanıdık ve absürt tiplemeleri, orkestrası, ince ince dokundurmalarıyla göz dolduruyor. Kusur adına tek bir parantez açamıyorsunuz. Kahkahalar atarken, gülmeyi unutan yüzünüzde bazı kasların yeniden çalıştığını hissediyorsunuz. İhmal etmeyin, gidin, doyasıya gülün, eğlenin.