O sabah saatini son bir kez daha ertelemenin pişmanlığı içindeydin. Botlarının bağcıklarıyla uğraşıp uğraşamayacağının muhakemesini çarçabuk yapmış, bez ayakkabılarınla evden çıkmıştın. Kanalizasyon fakiri, yağmur cimrisi Ankara, sana o sabah küçük şakasını yapmış, sularını üzerine salmıştı. “Barajlar dolacak, yazın su sıkıntısı çekmeyiz” düşüncelerini, ayaklarından çıkan “vıç-vıç” sesleri bölüyordu. Ankara’da çevreci olmanın Eymir Gölü’ne gidip, Instagram paylaşımları yapmak olduğunun sen de farkındaydın aslında. Gözlerin taksi aradı; cebin, açılışı dört kilometresi üç lira olan aracın sana azıcık lüks kaçtığını fısıldadı.
Dörtyol’a vardığında yağmur dinmişti, Ankara çabuk parlayan bir baba gibiydi işte. Üzerine ne zaman ne şekilde geleceği belli olmuyordu. Şimdi otobüse binerken, teorik temellendirmelerin pratiğe dökülme zamanıydı. Dörtyol’dan dönen otobüslerin, durağa yanaşana kadar geçen zaman aralığı 12 saniye idi. Bu süre, paralı otobüsün geldiğini görünce elini çantasına atıp para ayıklamaya başlayanların önünden ustaca sıyrılıp, hareket halinde olan otobüsün hangi noktada duraklayacağını hesaplamak için yeterli bir zamandı. Dolu olan bir otobüse biniş sırasındaki konumunun da önemi vardı –aslında Ankara’da konumunun her daim bir önemi vardı. Otobüse öncelikli binmek, orta sıralarda durmana, Kızılay’da inerken kolaylık yaşamana yarıyor; sonlarda binersen, kalçan şoför koltuğunun kapısına dayalıyken, “manzaralı” ön cam seyahat keyfiyle, otobüsün arka tarafından çıkan kavgadan uzak, ruhundan burjuva öpmüşçesine gidiyordun. Orta tarafta olmak zordu ve beceri gerektiriyordu. Ön sıralardakilerin muavine yolladığı paraların aktarımı görevi onlardaydı. Tıklım tıklım otobüste tutunacak zar zor bir yer bulmuşken, otobüsün ani fren yapmayacağı anı kollayıp, parayı alıp muavine iletmesi gerekirdi orta sıradakilerin. Gönderilen para üstünün yerine ulaştığından emin olması, aynı zamanda durakta inecek olanların omuz atmalarından sakınmak için ustaca akrobatik hareketler içinde bulunması yine onların görevi idi. Otobüsün orta sırası emekçi idi. Onlar kendi halinde görevlerini yapar, kolay kolay ne ön sıralara geçer, ne de arka sıralarda boşalan koltuklara göz koyarlardı. Sen, otobüse ilk binenlerdendin. Kızılay’da otobüs boşalınca bulduğun ilk boş koltuğa oturmuş, fark ettirmeden, ayakkabının içerisinden ayaklarını oynatıyor, ıslanan çorabını kıpırdatıyordun. İşte o an, otobüs Sıhhiye köprüsüne yanaştığında, ezbere bildiğin tüm tecrübelerine rağmen otobüste canından can kopartacak bir üst güç devreye girmişti: Otobüs Teyzeleri.
Kaç yıllık toplu taşıma tecrübesine sahip olursan ol, tüm o müzik dinleme, uyuma, otobüsün en ücra köşesine oturma taktiklerine hâkim de olsan, otobüs teyzelerinden asla kaçamazdın. Nitekim, ununu eleyip eleğini asmış, o unla da sana kurabiye yapmış otobüs teyzeleri sana senin kim olduğunu söylemek için mutlaka bir gün otobüste seni bulacaklardı. Paralı otobüslerde 65+ kartın kabul görmesi ile birlikte, artık her türlü otobüste rast gelebileceğini en başta belirtmek ister, herhangi bir inkâr ve kaçış yolu aramadan beni okumaya devam etmeni temenni ederim.
Sıkı bir EGO kullanıcısı isen sen zaten çok iyi bilirsin ama, yine de söyleyeyim: Otobüs teyzeleri güvercinler gibidir, dünyanın her bir ucunda yaşayabilen, kesinlikle bulunduğu habitata adapte olmayan ama kendisini seninle yaşamaya ikna eden kıymetli ama ender olmayan bir türdür. Dolayısı ile Ankara dışında da rast gelebileceğin bir otobüs teyzesi ile karşılaşman hep olasılık dahilinde olacaktır. Fakat bilmen gereken önemli bir nokta var ki, otobüs teyzeleri de çeşitlerine göre ayrılmaktadır. Örneğin 304-114-427-317-160 numaralı otobüs hatlarında sıkça karşılaşacağın, Küçükesat’ın, Aşağı Ayrancı’nın ve Tunalı’nın kadim sakinleri olan otobüs teyzeleri, yetişen yeni nesil gençlerini “biz onları düzgün yetiştiremedik” tadında, daha ılımlı, döpiyesi ile döven, daha çok kulaklıkla müzik dinleyip çevresi ile yüksek sesle konuşan gençlere eleştirel gözlerle bakan bir türdür. Gençler yerine orta yaşlı beyefendilerin verdiği yere otururlar. Bir alt jenerasyonları ile sosyalleşir, bu sosyalleşme ortamı yok ise, 70 cm yarıçapındaki, nispeten onayladığı gençlerin eğitim durumunu bir sosyolog edası ile araştırmaya başlarlar ve genellikle sohbetin sonu kendi biyografisi ile son bulur, nadiren kendi yaşadıkları semtin yarım yüzyıllık tarihi, gelişimi, Melih Gökçek öncesi ve sonrası hali de konuşma konuları arasında yer alır. Bu otobüs teyze modeline rastlar isen sakin ol, kibarca yerini ver, sohbet etmekten kaçınıyorsan, kıvrak bir hareket ile düğmeye bas ve orta kapıya doğru ilerle. Senin baş edemeyeceğin insanlar değildir zira onlar. En cevval olan model olan, ki kendilerine sıklıkla 482-540-582-242-577 no’lu hatlarda rastlanır, Eryaman’a, Sincan’a, Demetevler’e zamanında gelin olarak gitmiş, şimdilerde kendilerine gelin almış bu hattın otobüs teyzeleri, seni yolculuğun süresince asla yalnız bırakmayacaklardır. Bu modelde olan otobüs teyzeleri, daha otobüse biner iken, koltuğundan kalkıp kapıya yönelmeni tavsiye ediyorum. Nitekim, sen o koltuktan kalktığında, koltuğa hangi otobüs teyzesinin oturmasının doğru olacağının hakemliğini tutan bir otobüs amcası olacaktır yakınlarda. Otobüs teyzeleri, sen gözünü dışarlara çevirsen dahi hissedebileceğin 4. boyuttan bir ışınla süzer her daim otobüsün içini. Daha sonrasında rezerve edilmiş koltuğuna oturur ve yaklaşık 150 cm yarıçapındaki insan kitlesini (bu modelin etkin bölge alanı daha geniş) hedef grubu yaparak, hayatı boyunca kendisine öğretilmiş mutlak doğruları bakışları ile sana da öğretmeye başlar. Kendini bir anda, eteğini çekiştirir, sevgilinin omzundan başını çekmiş bulursun. Zaten otobüs teyzelerinin istediği noktaya gelmez isen, onlar diğer otobüs teyzeleri ile örgütlenir, ellerini kavuşturur ve toplumun seni teğet geçtiği her bir nokta ile sana dokunurlar. “Dokunmak” demişken, bunu alt anlamı ile almamalısın. Çünkü otobüs teyzeleri sana gerçekten dokunurlar. Hiçbir özel alan kavramı olmayan otobüs teyzeleri, çantalarını bacağına koymaktan, telefonuna gelen mesajları okumaktan, kendisini senin koluna yaslamaktan asla çekinmezler. Bu gibi durumlarda, sakin kalmayı dene, otobüsteki hacmini küçült, kendini güvence altına alacağın minik bir alan yarat, Bülten’de, Ayrancı’da yeni açılan kafeleri keşfet, kendine bir pikap al. Ankara sana güzel şeyler sunacaktır.
Otobüs teyzelerine saygılarımla.