Ankara’da alternatif etkinlikler, yeni hobiler ve yeni insanlar bulabilmek için sokaklarda uzun uzun yürümek gerektiğini düşünüyorum. Güzel olan şeylere ulaşmanın zor olduğu düsturunun asla şaşmadığını şu günlerde bir kez daha deneyimlerken, bu muhteşem yazı serisine ismini veren Güneş’e teşekkür ederim. Sevgili Mehmet Eren Eskikan‘ı en kısa şekilde nasıl tanımlarım diye günlerce düşünsem de bundan iyisini bulamazdım.
Toprağa dokunmanın öze dokunma hissini perçinlediğine dair çok şey duydum ve okudum ama Mehmet Eren Eskikan sayesinde deneyimlemiş oldum. Onun sözlerine kulak vermeden önce bana bu fırsatı verdiği için teşekkür etmek isterim.
Başçavuş Sokak’ta bir apartman dairesinde bulunan atölyesine girdiğinizde muhakkak keyifli bir müzik ile karşılanıyorsunuz. Mehmet Eren Eskikan, bir şeyler öğretmenin ona verdiği heyecanla gülümseyerek kapıyı açıyor. Ben öncelikle üretimde onu besleyen şeylerin neler olduğunu soruyorum. “Tabi ki hayatımın tamamı,” diyor. Beslediği çiçeğin, o gün yaşadığı herhangi bir olayın, hayatın iniş çıkışlarının ve bizlere sunduğu her şeyin onun üretimlerini beslediğini söylüyor.
Etrafa biraz dikkatli bakınca göz göze geldiğim gergedan figürlerinin çokluğunu fark edip soruyorum. Neden kedi, köpek, at, kuş, yılan değil de gergedan? Teknik bir sebebi mi var yoksa, merak ediyorum.
Çok da özel bir nedeni olmadığını söylüyor ve gülümsüyor. Yuvarlak hatlara sahip olması teknik açıdan onu çekiyormuş. Ayrıca vakur yalnızlığı ve tek arkadaşının kuşlar olması Mehmet Eren Eskikan’ın hoşuna gitmiş sadece.
“İyi yoğrulmayan bir çamur fırında paramparça olabilir, objeniz ne kadar güzel olursa olsun en ufak bir sırlama hatası sizin günlerce, bazen haftalarca üzerinde çalıştığınız işi yok edebilir. Kili şekillendirmekle olay bitmiyor, kuruma esnasında her aşamada müdahale edip ona gereken ilgiyi göstermelisiniz çünkü bazen geri dönüşünüz çok zor oluyor.”
Teknik detayları bana deneterek anlatıyor ama tabi onları yazıya dökmek benim için oldukça zor. Fakat Mehmet Eren Eskikan’ın dünyaya geliş amacının insana bir şeyler öğretmek olduğunu şıp diye anlıyorsunuz. “Workshoplar hakkında biraz bilgi verebilir misin? Sana niye gelelim,” diyorum aslında cevabı çoktan öğrenmiş olmama rağmen: “Workshoplar genelde kısa zamanda da olsa insanları rahatlatmak ve kullanabilecekleri veya evlerinde sergileyebilecekleri işler üzerinden yürüyor. Bu bir tabak olabilir, kupa olabilir veya bir duvar panosu olabilir,” diyor ve ekliyor: “Tabii ki hiç seramik yapmayan kişilerle çalıştığımda biraz ön yargılı davranıyorlar. Süreci anlattığımda kafaları karışıyor bazen. Ama başlayıp bitirdikten sonra zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorlar ve atölyeden her defasında rahatlamış ve mutlu ayrılıyorlar.”
Gerçekten de toprağa şekil vererek öğrendiğiniz şeylerden sonra mutlu olmamak, rahatlamamak mümkün değil. Sokağa ve insanlara kavuşacağınız ilk gün birikmiş enerjinizi mutlu bir şekilde atabilmek için çamura sarılmanızı gerçekten içtenlikle öneriyorum. Mehmet Eren Eskikan, çamur ile iletişim kurma konusunda gerçekten usta. Bu meditatif süreçte dingin ve öğretici tavrı size gerçekten rahat ve iyi hissettiriyor.
Mehmet Eren Eskikan‘ı yakından tanımak isterseniz Instagram hesabını ziyaret edebilir, ürünlerini daha yakından incelemek için de online mağazasını ziyaret edebilirsiniz.
Bu güzel fotoğraflar için Emre Şahinkaya’ya teşekkür ederim!
Seramiğin büyülü dünyasından bir başka isim: Seramiği Günlük Hayata Dahil Etmek: Duygu Seramik