Ankara’da gündüz güneşin içinizi ısıttığı bir sabah evinizden hırkasız çıktığınız, akşam vakti eve dönerken karşılaştığınız dostunuzla gittiğiniz kafede bir kahve içip dönüş yolunda şifayı kaptığınız an bilirsiniz ki, Ankara’ya sonbahar gelmiştir. Sonbaharda Ankara, yıllık izinleri hastalık yüzünden feda etmek, PTT’de gaz dolumu sırası beklemek, Kızılay’da yürürken metro alt geçidini kullanarak biraz ısınmaya çalışmak, toplu taşımaya gelen zam dönemi, yağmuru protesto eden kanalizasyon sistemi ve bu sistemi protesto eden, ceketinde Mülkiye rozeti olan Ankaralı bürokrat beyefendiler demektir.
Sonbaharda Ankara’da olmak demek, sevdalısı olduğunuz kentin en güzel kıyafetlerini giymiş halini görmek, şehri yüreğinden öpen bir sevgili olmak demektir. Yaz aylarının kuru ama etkili sıcağından sonra, dar ve çehresi bozuk kaldırımların üzerini örten hardal rengi yaprakların hışırtısıyla yürüyüşe çıkmak demektir. Ankara’da sonbahar, akşam vakti evde hazır yemek olmayınca, Ankara simidinin yanında yapılan çayın içinizi ısıtan şefkati demektir.
Ankara’da sonbahar demek, gönüldeki baharı keşfetmek, aşık olmak, sevdalanmak, kendini gelen kışa gönlünü ısıtacak birini arayarak hazırlamak demektir. Ankara, sevmek isteyen biri için kendini en çok sevdirecek koca bir kucaktır.
Ankara’da sonbahar, Mamak’taki sel haberlerini Çankaya’da ince ekranlı bir televizyon ekranından takip etmek demektir. Keçiörenli teyzelere sorsanız, turşu kurulacak malzemeleri temin etmek için pazarın yolunu tutmak, gençler için Seğmenler Parkı’nın son demlerini yaşamak, Ayaş’ta oturan aileler için Kızılay’a gelip çocuklara kırtasiye alışverişi yapmak, yeni üniversiteliler ve tayini Ankara’ya çıkmış taze memurlar için İtfaiye Meydanı’nın yolunu tutmak demektir.
Ankara’da sonbahar oldu mu, her Ankaralının Cinnah yokuşundan Kuğulu’ya yürüyüp Kıtır’dan aldığı kumpiri yemesi, ODTÜ’nün güvenliğini türlü bahanelerle atlatıp bir pazar kahvaltısını Çatı Kafe’de gerçekleştirmesi, kendisini Eymir’in son güzel zamanlarına teslim etmesi zaruridir. Zira şehre kış gelmeden, son nefes alınacak mekânları verimli kullanmak gerekir.
Sonbaharda Ankara, kendini sevmesini bilene tüm güzelliklerini sunmaya hazır bir sevgilidir. Bu şehir eylül-ekim deyince yerlere serdiği rengarenk yaprakları, arada bir yüzünü gösteren güneşi, aynı anda esen buz gibi ayazı ya da ansızın yakalayan sağanak yağmuru gibi içinde inişi de çıkışı da barındıran, ne yaşamış olursa olsun birbirinden kopamayan sevgililer gibi kaldırımlarını adımlayan Ankaralıları kucaklar her sonbaharda.
Aslında Ankara, diğer her mevsim gibi kendi olmaktan vazgeçmez, kendini olduğundan fazlasıymış gibi göstermeye de çabalamaz. Sevmesini bilen tüm Ankaralılara içten sevgilerimle.
Sonbaharda Ankara konulu bir başka yazı için: Eylül Ayının Edimsel Olduğu Şehir ya da Ankara’ya Dönmek
Kapak görseli: Mehmet Kürşat Değer