Gazi Üniversitesi’ni kazanmış ve kayıt yaptırmış arkadaşlar, yeni evinize hoş geldiniz. Eğitim Fakültesi ile gönüllere taht kurmuş, Ankara’nın göbeğindeki bu tarihi üniversitede okumak gerçekten bir ayrıcalık. Okul bitene kadar hemen hemen yüz bin kere görüp duyacağınız bu sloganın gerçek anlamını mezun olduğunuzda anlıyorsunuz. Kayıt günü rektörlüğün önünde fotoğraf çektirmediyseniz üzülmeyin sayısız defa önünden geçecek, içindeki çeşitli sergileri gezeceksiniz. Bölümünüz merkez kampüste değilse ve siz okulu bitirene kadar hiç yolunuz düşmediyse yine de üzülmeyin, fotoğrafçınız kesinlikle sizi rektörlüğün önüne o emsalsiz fotoğrafları çekmek için götürecek.
Her kampüsün içindeki yemekhanelerde 1 liraya 4 çeşit yemek yiyebilirsiniz. Bu sizin ayrıcalığınız. Merkez kampüsün el yazması tabelasındaki yazıyı ilk görüşte ‘Kız Evi’ olarak okuyup –Ne Alaka- diye düşünenleriniz olacaktır. Sakin olun ve dikkatli okuyun. O Kır Evi… Kesinlikle patatesli sandviç ve karton bardakta çay içmeden dönmeyeceğiniz, doğa ile iç içe olduğunuz, kar yağarken içinden çıkmak istemeyeceğiniz nadide yerlerden biri burası.
Çoğu zaman kız arkadaşlara ‘sizin okulda mini etek giydirilmiyormuş’ erkek arkadaşlara ise ‘küpe takamıyor, saç uzatamıyormuşsunuz’ soruları yöneltilecektir. Sene olmuş 2017, yer bilim yuvası üniversite, bu sorular 80’lerden mi kaldı, diyeceksiniz sık sık. Bu sorulara hazırlıklı olun.
Eğitimci yetiştirmesi bir yana, ülkemizin en iyi maliye bölümlerinden birisi de Gazi Üniversitesi’nde. Bölümün hemen yanı başında Darphane’nin bulunması para hesabı yaparken işinize yaramayacak ama havasını atabilirsiniz.
Büyük şehir kampüsü olsa da diğer birçok üniversitede olduğu gibi otostop çekme kültürü burada yok. Gazilinin kültüründe otostop çekmek olmaz, gideceğiniz yere kadar bırakalım olur. Yaz kış koyu renk uzun kaban ve elde tespih olan öğrenci arkadaşlarımıza rastlayabilirsiniz, havalardan değil havasından giyenlerden onlar. Türkçülük gününün her fakültede festival havasında kutlandığı nadir üniversitelerdendir. Ankara’nın ayazını en çok Gölbaşı kampüsünde hissedersiniz, büyük bir ova üzerine kurulu gibi görünen Gölbaşı kampüsünde bulunan fakültelerin araları birbirine 1’er km uzaklığında. Bir fakülteden diğerine geçerken veya a-b-c kapılarından fakültenize yürürken ayazın tam ortasında kalabiliyorsunuz zira fakültelerin kat sayısı 2 veya 3 arasında değiştiği için ayazı kesmiyor. Lakin ayazdan sonra kar yağar ve kar yağdıktan sonra fakültelerin önünde sanat eseri denilebilecek kardan figürler yapılır. İlk kar Fen Edebiyat fakültesine düştü ise aşağıdaki görseldeki gibi bir kardan figür yapılması gelenektir.
Gazi Üniversitesinde her fakültenin kantininde uzun, bol sandalyeli, Türk bayraklı ve Türklük ve millet temalı kitapların bulunduğu bir masaya rastlarsınız. O masalara 1. sınıftayken ve henüz fakültenin kültürünü öğrenmemişken oturmayın derim. Zira o masalar reislere tahsis edilmiştir. Hemen belirtmek isterim ki ilk aklınıza gelen kelime anlamı ‘tekne kaptanı’ olan reis değil bu.
Amfileri buram buram tarih kokan, hocalarını televizyondaki tartışma programlarında sık gördüğünüz, Ankara’nın ayazında sevdasını kabanının iç cebinde ısıtmaya çalışan, kaytan bıyıklı, siyah sırma saçlı tabiri caiz ise bir çınar ağacıdır Gazi Üniversitesi. ‘Türkiye’nin Başkentinde, Başkentin Merkezinde Bir Şehir Üniversitesidir’.
http://www.gazitanitim.gazi.edu.tr/
Yazar: Sevgi Melek Yiğit