Ankara… Müptelası da vardır kaçanı da fakat her zaman ucundan köşesinden yakalayıp kendini sevdirmeyi bilir. Biraz hüzün, biraz kahkaha, biraz direniş, biraz merak, biraz terk ediş, biraz kayboluş, biraz huzur… Her birinden tatlı kaşığının ucuyla caddelerine sokaklarına serpilmiştir. *
Hala keşfedilmeyi bekleyen bu kentin her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünen iki kafadar Can Koçak ve Yalım Kartal ile sergileri Ankara En İyisine Layıktır sonrası Ankara üzerine lafladık. Ankara’nın çeşitli köşelerinden ilginç ve bir o kadar da etkileyici karelerin bulunduğu sergide kimi zaman çocukluğumuzun geçtiği Atakule merdivenlerine koşturduk kimi zamansa hikâyesini bilmediğimiz bir balkonda soluklandık.
Sergi 8 Eylül’e kadar Kennedy Caddesi’ndeki Tilki’de, kaçırmayın 🙂
Önce Ankara sever bu iki kafadarı tanıyalım, Can Koçak ve Yalım Kartal kimdir?
Can Koçak: 25 yaşındayım, Galatasaraylıyım.
Yalım Kartal: 27 yaşındayım, üniversitede grafik tasarım eğitimi aldım, genel olarak her türlü sanat ve spor dalıyla ilgiliyim; ama aktif olarak kaykay kayıyorum ve futbol oynuyorum, son bir senedir evimdeki atölyemde ayakkabı yapımıyla uğraşıyorum.
Sergi fikri nasıl ortaya çıktı?
Belli bir plana bağlı olarak çektiğimiz fotoğraflar değildi ama bir araya getirdiğimizde birbirlerini tamamladıklarını düşündük. İlk fikrimiz bir kitapta birleştirmekti ama o olmadı, sergilemek için birkaç yere başvurduk ve Uluslararası Bursa Fotoğraf Festivali’nde ve İstanbul’da Gfi’de sergileme imkânı bulduk. Aradan yıllar geçti, arkadaşlarımız Tilki’yi açtı; biz de zaten Ankara’da da sergilememiz gerektiğini düşünüyorduk. Bunu da Tilki de yaptığımız için ayrıca çok mutluyuz.
Sizce bu kentin, Ankara’nın, cinsiyeti var mı?
Cevaplamayalım 🙂
İkiniz de Ankaralısınız, peki Ankaralı olmak ne demek?
Can: Ego ve kompleks olmadan, bir arada bir şeyler yapmaya çalışan yardımlaşan insanlar bence.
Yalım: Bence bireysel hazlardan çok arkadaşlığa ve yaratıcılığa önem vermek demek.
Ankara bir koku olsa ne olurdu?
Can: Bilemedim
Yalım: Yasemin kokusu olabilir.
Serginizdeki fotoğraflardan da anladığım kadarıyla eski ve de hikâyesi olan yapıların yeri sizler için önemli. Önünden geçerken keşke burada yaşasam dediğiniz, her önünden geçtiğinizde bir ah çekip kendinizi oraya ait hissettiğiniz yapılar var mı?
Can: Cinnah 19
Yalım: Gemi ev (Özkanlar Evi)
Ankara’da en güzel gün batımı nereden izlenir?
Can: Parklarda izlenir.
Yalım: En güzelini bilmiyorum ama Ankara’nın en güzel şeylerinden biri gün batımı…
Sizce şehrin en büyük sorunu ne?
Can: Artan kalabalık
Yalım: Ankara’nın dışına üç beş Ankara daha kurulmuş olması
Ankara keçisi mi yoksa Ankara kedisi mi?
Cevaplamayalım…
Peki, bu büyülü kentin sokaklarına en çok yakışan şarkı ya da şarkılar var mı?
Can: Ian Brown – corpses in their mouths
Yalım: Electrelane – love builds up
Sizce Ankara’ya ait bir sokak kültürü var mı?
Can: Minibar
Yalım: Sadece Ankara’ya ait olan bir sokak kültürü yok bence.
Ankara’da kafa dağıtmak için yapılacak 3 şey?
Can: Acayip bir koşturmaca olmadığı için aman şurada bir kafa dağıtalım gibi bir şey yok bence.
Yalım: Kaykay kaymak, yakınlarda oturan bir arkadaşının evine gidebilmek, gittiğin yeri düşünmeden yürümek.
Şehre özel, belirli bir Ankara ritüeliniz var mı?
Can: Bilemedim.
Yalım: Her jenerasyondan kaykaycının birkaç yıl arayla meclis parkında buluşması
Hatırladığınızda ah dediğiniz, geri getirebilme şansınız olsa tekrardan olmasını istediğiniz, Ankara’ya özel yitip giden bir şeyler var mı?
Can: Dönercilerle dolmadan önceki Tunalı Hilmi, laptop müziği yapan insanlarla dolmadan önceki gitarlı müzik dinleyebildiğimiz barlar, mekanlar ve çift katlı Ümitköy otobüsü
Yalım: Şimdi yerlerine bahçesiz ve ruhsuz apartmanların dikildiği, her ikisi de üç katlı ve geniş bahçeleri olan anaokulum ve ilkokulum.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz…
Fotoğraflar için Işıl’a ve desteği için de Arın’a kucak dolusu sevgiler…
* Bu bölüm gazetebilkent.com’da yazdığım ankara mekanları yazısından alınmıştır.