Menu Kapat
Kapat
Ara
Close this search box.

Tiyatro Güncesinde Ocak Ayı

XPzone Infinia
Okuma Modu

Yılın ilk ayını 4 oyun ile uğurluyorum. Seyrettiğim oyunlar keyifliydiler ve dahası bir şeyler de kattılar hayatıma. Bunun yarattığı bir mutluluk var içimde. Size de fikir vermesi için gittiğim oyunları yorumladım. Şubat ayınız bol tiyatrolu olsun!

Ankara Devlet Tiyatrosu Oyunları:

Gayri Resmi Hurrem

Ocak ayını Özen Yula’nın 98 yılında kaleme aldığı, o zamandan bu zamana birçok farklı şehirde ve ülkede seyirci karşısına çıkan “Gayri Resmi Hurrem” ile açtım. Özen Yula’nın rejisiyle sahnelenen oyun 2 perde 110 dakika. 

Fotoğraf: Kerem Kantarcı

Popüler kültür getirisinde farklı farklı birçok Hurrem gördük son yıllarda. Bu yüzden de aşina olduğumuz bir isim Hurrem. Burada seyirciyi sıkmadan, derdini anlatıp sahneden çekilen bir oyun var, en sevdiğimden. Hurrem Sultan’ın yaşamından kesitleri, herkesten gizlediği benliği üzerinden sarayda gizli bir odada anlatan oyun tarihe ve Hurrem’e yazarın anlattığı hikâyeden bakıyor. Sarayda yaşanan entrikaları, siyaseti ve hırsı oyun içinde oyunla anlatıp seyirciyi özellikle de sonuyla şaşırtıyor.

Benim için tarihe karşı tutarlı olup olmamasından daha önemli olan mesele sahnede canlandırılan oyunun inandırıcılığı. Oyuncuların duruşlarından kostümlerine, makyajlarından salona girmeden önce sizi karşılayan cariyelere, oyunun tanıtım broşüründen afişine dek hepsi uyum içindeydi. Hurrem Sultan’a hayat veren İpek Atagün Gezener ve cariye Hurrem’i oynayıp oyuna destek olan kuklaları da yaşatan Gülin Ersoy son derece başarılıydılar. Keyifli bir oyun, iyi oyunculuklar izlemek isterseniz Gayri Resmi Hurrem’i not edin.

Felatun Bey ile Rakım Efendi

Ahmet Mithat Efendi’nin 142 yıl önce yazdığı “yanlış batılılaşma” konusunu işleyen ve ilk Türk romanlarından biri olan “Felatun Bey ile Rakım Efendi” şu sıralar tiyatro sahnesinde hikâyesini anlatıyor. Türel Ezici’nin oyunlaştırdığı, Levent Süner rejisiyle sahneye konan oyunda kalabalık oyuncu kadrosunu dolu dolu bir müzisyen grubu tamamlıyor. 2 perde 2 saat 45 dakika olan oyun saate hiç baktırtmıyor.

Fotoğraf: Kerem Kantarcı

Oyun içinde oyun biçiminde sahneye konarak; yıllara yenik düşürülmeden, özenli, yaratıcı ve modern bir şekilde seyirci karşısına çıkarılmış hikâye. Geleneksel Türk tiyatrosu detaylarını içeren, yeniyle eskiyi harmanlayan oyun 1875’li yılları konu alsa da hikâye çok tanıdık geliyor seyirciye.

Oyunculuklar da tek tek ha-ri-ka! Aksayan tek yer yok, müzisyenlerse oyunun tuzu biberi. Dekorlar ve kostüm şahane. En sevdiğim yanı tüm oyuncuların hep sahnede kalması oldu. Mutlaka seyredin Felatun Bey ile Rakım Efendi’yi.

Joko’nun Doğum Günü

Fransız yazar, ressam, şair ve aktör Roland Topor’un 1969 yılında yazdığı, Mine Kırıkkanat’ın 96 yılında dilimize kazandırdığı Joko’nun Doğum Günü” İlham Yazar rejisiyle sahnede. 1 perde 90 dakika olan oyun İrfan Şahinbaş Sahnesi’nde kapalı gişe oynuyor. Bu yüzden de bilet almak için biraz çaba biraz da şans gerekiyor.

Fotoğraf: Kerem Kantarcı

Oyunun merkezindeki Joko (Durukan Ordu) bir su fabrikasında işçidir ve bir sabah şehirde kongre için bulunan kongrecilerin garip bir isteğiyle karşılaşır. İlk başta kendisine alışılmadık gelen bu isteğe direnen Joko zamanla bu zalim çarkın kurbanlarından biri olacaktır.

Ezenin ezene uyguladığı baskının normalleştirilmesini ve sömürülmenin sonuçlarını absürt bir yolla anlatıyor Joko’nun hikayesi. Oturduğunuz koltukta seyrettiğiniz sahnelere tebessüm ederken bir yandan da içinize bir sıkıntının çöreklendiği hissediyorsunuz. Oyun oyuncular açısından özellikle fiziksel, seyirciler içinse zihinsel olarak oldukça yorucu. Joko’nun omuzlarına binen yükü kendi omzunuzda hissediyorsunuz.

Dekor sınırlı fakat koreografiyle uyumluydu. Işık tasarımı ve kostümler iyi, anlatım net, konu cesur, oyuncular ne yaptıklarının farkında, koreografiler akışı olumlu etkiliyor Joko’nun Doğum Günü’nde. Seyredin, seyrettirin.

Ankara Devlet Tiyatrosu programını buradan takip edebilirsiniz.

Sadece Diktatör

Onur Orhan’ın yazdığı Caner Erdem’in yönettiği Barış Atay’ın oynadığı Kadıköy Emek Sahnesi’nin 1 perde 60 dakika süren oyunu Sadece Diktatör ayın son haftası Ankara’daydı.

Oyunun sadece afişi bile anlatmaya yetiyor derdini. Sadece Diktatör yalnızca bir tiyatro oyunu değil; üstüne gerçekleri koyan, seyirciyi sözleriyle allak bullak eden gerçek bir tablo. Metin oturduğunuz yerde sizi bir hesaplaşmanın içine sokuyor. Diktatör halk tarafından nasıl başa getirildiğini, şikâyetten başka eylemi olmayan halkla konuşarak anlatıyor. Barış Atay’ın hayat verdiği diktatör sahneden inene dek seyirci rahat soluk alamıyor, nefesi tıkanıyor.

Net bir metin ve iyi bir aktarım ile utandırıcı gerçekleri işliyor Sadece Diktatör. Hem çok cesur davranıyor hem de seyirciye birçok şey katıyor. Gerçek bir diktatör var sahnede, Barış Atay etten kemikten bürünmüş rolüne. Sahne hakimiyeti ayrıca çok iyiydi. Tüm salon avucunun içindeydi oyun boyunca. Bir daha gelirse Ankara’ya kaçırmayın.

Paylaş:

İlginizi Çekebilir