Mekan, yazının olmadığı sözlü edebiyat döneminden beri olayları -hikayeleri- anlatabilmek, gerçeklik kazandırabilmek dinleyici ya da okuyucuyu inandırabilmek için ihtiyaç duyulmuş, edebiyatın önemli bileşenlerinden biridir. Yazarın (anlatıcının) tasvirleriyle okuyucu (dinleyici) mekanı hayal etmekte ve o hayali mekanı kahramanın gözünden deneyimlemektedir. Bu yüzden de mekan, okuyucu (dinleyici) ile kahraman arasındaki ilişkiyi kurmakta büyük önem taşımaktadır.
Yazar mekan betimlemeleriyle döneminin ve yaşadığı toplumun mekansal anlayışından ve mimari dilinden ipuçları taşıyan bir eser ortaya koyar. Böylece okuduğumuz eserle aynı dönemde olmasak dahi o dönemde yaşıyormuşcasına zamanda yolculuk yaparak dönemi ve dönemin mekanlarını gözümüzde canlandırmamız mümkün olmaktadır.
Özellikle okuduğumuz eserler yaşadığımız topraklarda geçiyorsa, uzun uzun tasvirlenen sokaklarda yürüyorsak, kitabın kahramanıyla aynı yapının önünde arkadaşlarımızla buluşmayı bekliyorsak ya da belki de her gün önünden geçtiğimiz ağacın farkında bile değilsek ve yazar bize onu gösteriyorsa betimlenen mekanlardan ayrı bir tat alırız. Siz de yaşadığınız şehirde geçen bir kitabı okurken bildiğiniz bir sokağın ismi geçtiğinde, gölgesine sığındığınız bir parktan bahsedildiğinde, kahraman sizin de gittiğiniz bir cafede yemek yediğinde heyecanlanıyorsanız bu projeyi mutlaka incelemelisiniz.
Görsel iletişim tasarımcısı olan Ayşenur Göğebakan’ın bireysel olarak hazırladığı ve geçen haftalarda erişime açtığı Türkiye Roman Haritası ile yaşadığımız gezdiğimiz ve merak ettiğimiz şehirlerde geçen kitapları edebiyat meraklıları için bir araya getirmiş. Şimdilik 52 şehir ve o şehirlerde geçen birer kitaba yer verilmiş. Harita üzerinden istediğiniz şehre tıklıyorsunuz, o yerde geçen romanın ismi, yazarı, basım tarihi, kısa bir alıntı ve eser hakkında yazılan eleştiriye ulaşıyorsunuz.
Türkiye Roman Haritası yayımlandıktan sonra Twitter’da kendisine yöneltilen “Neden o değil de bu?” benzeri sorulara Ayşenur Göğebakan “Romanlardan alıntıları okuduğunuzda neyi neden seçtiğimi bence daha iyi anlarsınız. Merak edilmesi normal, alt alta alıntılar okununca bir bütünlük oluşturduğunu düşünüyorum,” şeklinde cevap verdi.
Haritayı incelediğinizde aklınızda yukarıdakine benzer sorular oluşabilir. Twitter’dan projeye yöneltilen diğer sorulara verilen cevaplar aşağıda, belki içinde sizin sorularınızın da cevabı vardır. Yoksa da Ayşenur Hanım, Türkiye Roman Haritası projesinin geliştirilmesine açık; fikirlerinizi, sorularınızı ve henüz kitap bulunamamış şehirler ile ilgili önerilerinizi kendisine iletebilirsiniz.
“İnce Memed’in yokluğu herkesi derinden etkilemiş. Görüldüğü gibi ilk taslağa ben de İnce Memed’i koymuştum fakat Yaşar Kemal haritada Ağrı Dağı Efsanesi ile var dolayısıyla Çukurova’yı Orhan Kemal’e bırakmak gerekti.”
“Kars’ta Orhan Pamuk’un Kar’ı yerine, Kars’ta doğmuş, Cilavuz Köy Enstitüsü mezunu, halkçı, ilerici -ve bu sebeple katledilmiş- Ümit Kaftancıoğlu’nun Yelatan’ınını tercih ettim çünkü tanınmayan bir cevher olduğunu düşünüyorum. Ki Orhan Pamuk Sessiz Ev ile var.”
“İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde birçok başka roman olabilirdi, neden Tutunamayanlar değil de Huzur çünkü bana öyle geldi. Ben bu konuda bir otorite değilim, ne edebiyatçıyım ne edebiyat tarihçisiyim ama haritayı ben yaptığım için benim tercihlerimi yansıtması normal.”
“Doğu Karadeniz’de geçen roman olamamasına ben de inanamıyorum, özellikle Artvin’e.”
“Yozgat’ı küçümsemeyi bırakın. Abbas Sayar Yozgat’ın unutulmuş bir değeri, Yılkı Atı’ndan başka Yozgat’ta geçen Can Şenliği, Dik Bayır gibi kitapları da var. Yozgat’ta ayrıca Yusuf Z. Bahadınlı’nın Güllüceli Kazım ve Güllüce’yi Sel Aldı isimli kitapları da geçiyor. Yozgat birçok şehrimize göre bayağı iyi durumda.”
“İlk taslakta Samsun’da Ayfer Tunç’un Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Tarihi vardı mesela. Ama sonra Asım Bezirci’nin kitabında Dinamo’nun Savaş ve Açlar’ıyla karşılaştım. Asım Bezirci’dir Samsun’a onu yerleştiren, ben değil.”