Menu Kapat
Kapat
Ara
Close this search box.

30 Yıldır Aynı Yerde: Selim Sevim ve Kitapları

XPzone Infinia
Okuma Modu

“Kitabı seven insanı sever, insanı seven doğayı sever. Ben de araştıran insanları severim. Buyur hanım kızım konuşalım,” diyor Selim Sevim, sohbetimiz başlıyor.

Kızılırmak Sokak üzerinde, Kocatepe Otoparkı’nın tam karşısındaki kitap tezgahı yıllardır hafızama kazınmış. İnsan öykülerine merakım olduğundan peşindeydim bir süredir. Ancak yoğun yağmurlar izin vermedi ve bir türlü denk getiremedim kitap tezgahının açık olduğu zamanı.

Selim Sevim, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi – Edebiyat Bölümü mezunu. 70’li yıllarda mezun olmuş ama 60’ların ortalarından beri kitapların içinde ve kitap işinde. Mezun olduktan sonra öğretmen olarak atanmış ancak o dönemlerin siyasi olaylarının karışıklığı içinde isminin, atandığı yere kendinden önce ulaştığını haber alınca vazgeçmiş gitmekten. Başına bir şey gelecekse kitapların içinde gelsin istemiş. Bir kamyon dolusu kitap toplayıp kütüphane kurulsun diye memleketi Hatay-Kışlak’a götürüp teslim etmiş. Sonradan öğrenmiş ki; 80 ihtilali olunca kitapların bazılarını seçmiş ve geri kalanını toprağa gömmüşler. Anlatırken hâlâ üzülüyor kitapların başına gelenlere.

Bir ara Zafer Çarşısı’nın üst katında bir dükkan açıyor. Güzel zamanlar geçiyor orada. Tüm eserlerini bildiği Türk edebiyatının üstatlarıyla orada tanış oluyorlar. Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Orhan Kemal ve daha niceleri… Misal; bir gün, işine yaramayan dergileri, dükkanın önünde satılır belki diye istifleyip Köşem Çay Evi’nde çay içmeye gidiyor. Bir de bakmış Aziz Nesin, dergileri koltuğunun altına sıkıştırmış “Bunlar kimin?” diye soruyor. Her ne kadar hediye etmek için uğraştıysa da parasını ödüyor Nesin. O dönemin Ankara’sında edebiyat ve sanat dünyasının birçok ismiyle gün içinde sık sık karşılaşırlarmış. Gündüz kitabevlerinde, akşam da lokantalarda… Birçok değerli yazar ile güzel anılara sahip ve yine Vedat Dalokay, Osman Bölükbaşı gibi devlet adamlarına kitap sattığını anlatıyor. Yüzünde bir tebessümle geçmişe dair çok anısı olduğunu söylüyor ancak bunların çoğunu kendisine saklamayı seviyor.

Zafer Çarşısı’ndaki dükkanı kapatınca oradan kalan kitapları alıp Mamak’taki evine götürüyor ama şanssızlık peşini bırakmıyor. Ne yazık ki Ankara’da yaşanan sel felaketinde kitapları da büyük zarar görüyor. Sonrasında da 30 yıldır aynı yerde olan bu tezgahı açıyor. Derslerini aksatmaması şartıyla yanında çalıştırdığı bir üniversite öğrencisinin şimdi Marmara Üniversitesi’nde profesör olduğunu anlatıyor. Hayat herkesi farklı yerlere sürüklüyor.

Tezgahtaki kitap satışı dışında bir de yaşlılık maaşı varmış. 2 oğlunu da okutup meslek sahibi yapmış. Yaşı ilerlediği için zaman zaman babalarına yardıma geliyorlar. Kitap satışı çok fazla olmuyormuş. (Sohbetimiz meraklılar ve yol soranlarla arada bir bölünüyor. Kitap soranlar da yok değil ama…) “Gençlerin yüzde 5’i kitap alsa yeter ama ya dershanedeler ya da kafede…” diye anlatmaya devam ediyor. Tezgahta satılan kitaplar ikinci el ve ücret istemeden getirip bırakanlar oluyormuş. Hava şartları el verdiğince, tezgahı düzenlemek ve toplamak da uzun sürdüğünden her gün 07.00’de açıp akşam 18.00’de toplamaya başlıyor. Kitapların içinde olduğu zamanlarda büyük mutluluk duyuyor. Çünkü kitaplar artık onun hayatı olmuş. Belediye eskiden çok sıkıntı yaratsa da artık bir şey demiyorlarmış, “Dedeleri oldum,” diyor. Sonuçta kendisi de Ankara’ya özgü bir değer.

Bana da kitap önermesini istiyorum. İnce ince anlatarak Fakir Baykurt, Pınar Kür ve William Styron’dan kitaplar çıkarıyor. Kütüphaneme 3 harika kitap daha eklemenin mutluluğunu taşırken fonda Selim Sevim’in sesi duyuluyor. “İnsan okumalı… İlk emir ki ‘Allah’ın adıyla oku!’ yeter ki sen oku…” diyor.

Şimdiki gençlerin “kendine iyi bak” ifadesini doğru bulmuyor ve esprili üslubuyla eleştiriyor. “Kendime iyi bakıp bakmayacağımı ben zaten bilirim. Kimsenin söylemesine gerek yok ki!” Eksik olmayan neşesi ve umursamaz kahkahalarına özenmemek mümkün değil. Belki bir gün bizim de kitabevi açma hayalimiz gerçek olur, kim bilir…

En güzeli şimdi “Bir çay ya da kahve doldurmak, bir kitap seçmek ve dünyayı sessize almak.”

Selim Sevim’in dediği gibi; “Sağlıklı, huzurlu, esen kalın.”

Paylaş:

İlginizi Çekebilir