Flora Araştırmaları Derneği başkanı, dostum Tuğrul Körüklü davet etti. Prof.Dr. Mecit Vural Hocam ile gittik, okuyacağınız yazı çıktı! Konusu bir müze ve sergi.
Müze de, sergi de tür olarak pek rastlanan cinsten değil. İki duyguyu aynı anda yaşamak söz konusu. Gezerken insanın ve yeryüzünün zenginliklerine hayranlık duymak, hayranlık duyulacak zenginliğinin tadını çıkarmak mümkün. Mümkün derken, ikinci duyguya gelelim hemen! Bir yüzleşme bu kez. İnsanın yeryüzüne yaptıkları ve yapmayı ihmal ettikleriyle bu sahip olunan zenginliğin aslında kaybedilebileceğinin, nasıl bir tehlike altında olduğunun farkındalığı…
Biyosfer Müze
Gen merkezleri, nesli tükenmekte olan canlıları korumak için kurulan önemli kaynaklardır. Önce çiftçiler ve bilim insanları, sonra da elbette tüm insanlık için son derece değerlidirler. Özel ve son derece yüksek bedellerle kurulan ve işletilen merkezlerin yanında bir doğal gen merkezleri vardır ki, yeryüzündeki sayısı (8) iki elin parmaklarını geçmez. Şimdi hazır olun! Anadolu, yerkürenin iki önemli gen merkezine sahip.
“Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nün öğretim elemanları, bu zengin toprakların verdiği ilham ve sahip olduğu çeşitliliği koruma kaygısıyla, üniversitemizde bir Biyoçeşitlilik Müzesi kurmak için kolları sıvamışlar.”
Üstteki cümleler Biyosfer Müze’nin resmi web sitesinden.
Aynı kaynaktan aktarayım ve müzenin jeoloji, biyoloji ve antropoloji bilim dallarından oldukça zengin bir koleksiyonun 6.500 m2 alanda, doğal taştan kendisine özgü tasarlanmış, üç katlı binasında açıldığını duyurayım.
Müzenin görsel zenginliğine bir de 22 Şubat’a dek gezilebilecek sergi eklenmiş durumda. Bitki ressamlarının Anadolu’nun Çiçekleri sergisi. Önce bitki ressamlığına değinsek mi?
Ressam vs Bitki Ressamı!
Bitki ressamlığına (veya bilimsel bitki ressamlığına) değinirken bilinenden gidelim, birkaç örnek de verelim. Karşılaştırma öncesi, iki sanatçı grubunun da sanat ve estetiği çok önemsediklerinin altını çizelim.
Ressam
Doğada, saksıda, vazoda hatta masada bir çiçek görür yapıverir. Çiçeğin canlı veya yapma olması önemli değildir. Benzetir, benzetmez, renkleri değiştirir veya değiştirmez. İsterse vazosunu da yapar, çiçeğini, süslü belki de gerçekte olmayan bir vazo içinde resmederken, istemez, vazoya su bile koymaz!
Ressam Yaşar Çallı geldi aklıma. Dolmabahçe Sarayı’nın en güzel manolyaları toplanmış önüne gelmiştir, vazoya yerleştirir koyar masa üstüne, kompozisyon yaratmak ister, bir de nar kırar masanın üstüne!
Ressam Nurettin Şahin, susuz, kıt toprakta, zor koşullarda yetişen ve sanatçılara benzettiği hatmileri öyle bir boyar ki, bayılırsınız.
Ressam Sezai Kara… Zarif çiçekler, zarif bir vazoda olmalı mutlaka! Vazoya kondurduğu o güzelim çiçeklerine bir de kadın kondursam, şöyle yan dursun, omuzları da açık olsun diyebilir.
Ressam Hasan Pekmezci hatmileri de ünlüdür ama karanfilini anarım hep. Karanfilinin öyküsü, daha 7 yaşında kaybettiği, “70 yıldır acısı dinmedi” diye andığı rahmetli anacığına dek gider -ki bilenlerin onun karanfillerine bakarken gözlerinin dolması içten bile değildir.
Ressam, resmini bitirdiğinde elbette herkes beğensin ister ama beğeni ölçüsü ressamın kendisinde saklıdır. Bitti derse resmi biter!
Bitki ressamı
Doğada veya herbaryumda bir bitki görüverir ve hemencecik yapıvereyim der belki ama bu bir başlangıçtır onun için. Bitkinin en güzel yanı çiçeğinin yanında yaprağı, tohumuyla en tepesinden kökünün ucuna dek yapar. Vazo-kadın eklemek ne mümkün, bitkinin ölçülerini değiştiremez, bire bir yapmalıdır. Biçimi bozamaz, değiştiremez, tıpkısını çizmelidir. Boyamak mı istedi, aynı kurallar tavizsiz geçerlidir. Bitmedi! Soğanlıysa soğanını da, başka özelliklerini de eklemelidir yaptığı resme.
Doğanın mucizesi olarak aslında pek gözümüze hoş gelmeyen bir bitki bile 4K ekran görüntüsüne dönüşüverir. Çiçek bu, mucize! Ayrıntılarına girdikçe ayrı güzellik kazanır. O bitkiyle ilgili bildikleriyle yetinmez bilimsel adı, yetiştiği yer veya tehlike durumu gibi bilgileri de almayı ihmal etmez. Mutlaka benim bilmediğim ayrıntılar da vardır, işte bunların hepsinden sonra bir bitki ressamı resmini tamamlamış sayabilir. Yani bitki ressamının önünde elbette kendisinin beğenmesi vardır ama bir de aslının aynısı kuralı her zaman geçerli olan ve sanatını bilimsel yapan bir çizgidir.
Daha geniş bilgi için biri benim yazım, üç bağlantı vereyim:
ngbb.org.tr/bitki-ressamligi-roportaj.pdf
ngbb.org.tr/bitkiressamligi.html
hurriyet.com.tr/herbaryumlarda-bulusmalar-40500551
“Anadolu’nun Çiçekleri” sergisi
Bitki ressamlığını biliyorsanız zaten bu sergiyi kaçırmak istemezsiniz. Bilmiyorsanız tam bir tanışma şansı. Bence bitki ressamlığını tanımlaması, çiçek, bilim ve sanatın titiz bir buluşması!
Sergiyi, sergide eserleri olan bitki ressamlarıyla gezelim…
Bitki ressamı Deniz Bozok
Bitki ressamı, Flora Araştırmaları Derneği Bitki Ressamları Komitesi (BİRET) Başkan Yardımcısı. Serginin açılış konuşmasını yaptı. Bayıldım! Rica ettim, kırmadı açılıştaki metni iletti. Sergiye gidecek olursanız o konuşmadan en azından haberdar olun diye bir-iki paragraf paylaşalım.
“Bilimsel bitki ressamlığı, sanat ve bilimin eşsiz bir birleşimidir. Bu sanat dalı, bitkilerin doğal güzelliklerini detaylı bir şekilde yakalamak, belgelemek ve bilimsel anlamda kaydetmek amacıyla gerçekleştirilen titiz çalışmaları içerir. Sergimizde, sanatçılarımızın bitkilerin morfolojik özelliklerini nasıl hassas bir şekilde resmettiklerine tanık olacaksınız.
40 sanatçımızın her bir resmi, bir bitkinin benzersiz özelliklerini ortaya çıkarmak için yapılmış bir bilimsel keşfin izlerini taşımaktadır. Ressamlarımız, renk paletleri, gölgeler ve ince detaylar aracılığıyla bitkilerin yaşam döngülerini ve özel karakteristiklerini sanat eserlerine dönüştürme konusundaki ustalıklarını sergilemektedirler.
Sizleri bu benzersiz yolculuğa çıkarırken, Anadolu’nun Çiçekleri sergimizin, doğa tutkunlarına, botanik severlere ve sanatseverlere bir araya gelme ve doğanın muazzam güzellikleri karşısında hayranlık duyma fırsatı sunacağına inanıyorum.”
Bitkinin çizim öyküsü 2020’nin kasım ayına dek gidiyor. Kars Peynir Rotası Projesi’nde tanıtımı düşünülen 20 çiçekten biri de sadece Türkiye’de yetişen Algül (Rosa pisiformis) olmuş. Kars Peynir Müzesi’nde sergilenen resim şimdi sergide görülebilir.
Bitki ressamı Dr. Golshan Zare
Ana canavarotu (Orobanche anatolica Boiss. & Reut. ex Reut.) asalak olarak tanımlanıyor ve yeşil yapraksız bir bitki. İç Anadolu, özellikle Ankara civarının bitkisi. Adaçayı üzerinde yaşamayı pek seven bu bitki, adaçayından beslenerek arılar için nektar deposu haline geliyor. Bitkinin göremediğimiz harika ayrıntılarını Zare’nin verdiği resme bakarken, bitkiye hayran olmamak elde değil. Aklıma Ankara balının tekrar yaşatılması için çabaları geliyor, bir de bitkinin canavar diye adlandırılması.
Bitki ressamı Nurcihan Kahraman
Nurcihan Kahraman, lisans eğitimini resim öğretmenliğinden almış.
“Resim ve doğa benim tutkum. Canlı bitki örnekleri ile çalışmayı, bitkilerin karmaşık ve muhteşem detaylarında kaybolmayı seviyorum.”
Sergideki resmi ayı pençesi (Acanthus mollis). Bu güzel çiçeği Ankara’nın ahşap camileri turu yaparken görebilirisiniz, şaşırmayın! Bahçede değil antik sütun başlıklarında ama. Antik Yunan ve Roma mimarisinde, sütunlar üç ana klasik düzen var. Korint, en son gelişeni ve en süslüsü. Bu düzenin süsü ayı pençesinden geliyor.
Bitkinin döngüsüne eşlik eden, ona ayak uyduran, onunla uzun süre zaman geçirir ve tüm detaylarına hakim olma sonucunda çizdiği sergideki çiçeğin öyküsü, Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi ziyaretiyle başlamış. Devamını Kahraman’dan dinleyelim:
“İlk ziyaretimde canlı bitkiden genel kompozisyon ve renk eskizlerini yerinde tamamladım. Bu aşamada bitkiyi yakından inceleyerek gerekli tüm detaylarının çizimini yaptım ve keserek çiçek parçalarını tek tek ölçülü bir şekilde resmettim. Eskizlerimin bilimsel açıdan doğru olması için bitkinin tüm parçalarını canlı örnekten yaptım. Ardından pozlandırarak fotoğrafladım ve evde çizimimi tamamlamak için de bir örnek aldım. Ekim ayına kadar bitkimin detaylı suluboya eskizlerini fotoğraf destekli olarak tamamladım. Ekim ayında çiçeği geçen bitkimin kökünü almak için tekrar bahçeyi ziyaret ettim. Kökümün de detaylı çizimini yapıp renk eskizlerini tamamlayınca artık tüm parçaları çalışmış oldum. Sırada kompozisyonu oluşturma, çizimin orijinalini detaylı çizme ve nihayet boyama aşaması geliyor. Resmin boyamasının tamamlanması da yaklaşık 6 ay sürdü.”
Bitki ressamı Sevgi Yarman
Sevgi Yarman’ın sergideki bitkisi kurayla ancak büyük bir şansla kendisine çıkmış. Kurada Yarman’a Torosakçaağacı (Alnus glutinosa subsp.antitaurica Yalt) çıkmış. Bu ağacı isimlendiren kişi memleketin öncü botanikçilerinden Prof.Dr. Faik Yaltırık, Yarman’ın babasıymış. Hal böyle olunca Yarman ile eseri arasında tam bir sevgi bağı kurulmuş. Yarman’ın sözleriyle bitirelim.
“40 yıllık hayalim bilimsel bitki ressamlığında bana atanan hedeflerin önemini görmeme vesile oldu. Babamın isim verdiği bitkilerle çalışırken, canlı ya da herbaryum örneğini elime aldığım zaman sevgi bağım oluşuyor ve bana nereden başlayacağımı gösteriyor. Çalışma zamanlarımda keyif ve mutlulukla, yılmaz azmimle bu yoldaki çalışmalarıma devam ediyorum. Benim için bilimsel bitki ressamlığı, bilim ve doğanın aşk ile buluşmasıdır.”
Bitki ressamı Gülderen Yılmaz
Gülderen Yılmaz’ın çizdiği, Apiaceae familyasından Heptaptera cinsinden bir bitki. Dünyada 10 türü varken, belli ki bizim toprakları seviyor, bizde dört türü birden yetişiyor.
Bitkinin adı, Mersin çakşırı (Heptaptera cilicica) ve çok dar alanda görülen bir endemik. Apiaceae familyasına ait olan Heptaptera cinsinin Mersin çakşırı Yılmaz’ın doktora tez konusuymuş, bitki ressamlığı kursunda yaptığı bitki olmuş.