Ramazan ayının teşrifiyle sahur ve iftar sofralarına neşe gelmesiyle birlikte camii kubbelerinden bir bir Kur’an’ı Kerim sesleri yükselmeye başladı. Ankara’nın simgesi ve tüm şehri izleyeceğiniz konumdaki Kocatepe dışında Eskişehir yolundaki bir camii dikkatleri çekiyor: Ahmet Hamdi Akseki Camii. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanında bulunup mimarisiyle merak uyandırıyor. Siz de benim gibi yılladır Ankara’da olmanıza rağmen ve her geçişinizde merak ediyor ancak yolunuz düşmüyorsa şu Ramazan vesilesiyle uğramanızı tavsiye ediyorum.
Öncelikle caminin isminden başlayalım. Kimdir Ahmet Hamdi Akseki?
Ahmet Hamdi Akseki, 1887-1951 yılları arasında yaşamış; Saltanat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini görmüş Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü Diyanet İşleri Başkanı’dır. Eğitimini İstanbul’da tamamladıktan sonra Kurtuluş Savaşı’nda Ankara’ya öğretmen olarak tayin edilmiştir. Ömrünün sonuna kadar İslami eserler vermiştir. Bunların yanı sıra hayatının gülümseten bazı detayları vardır. Bunlardan birkaçı: Atatürk’ün isteği üzerine Kur’an’ı Kerim meali yazması, Necip Fazıl Kısakürek’in lise öğretmeni olması, 18 yaşındayken Mehmet Akif Ersoy’dan Arap Edebiyatı dersi alması ve 1946 yılında Ecevit çiftinin nikahını kıymasıdır.
Ahmet Hamdi Akseki Camii, teknolojik açıdan son derece modern bir yapı olma durumunu teşkil ediyor. Mimarisiyle ilkleri barındırıyor.
Erkekler için girişten girmek yeterli. Ama bir kadın olarak namaz kılacağım yere ulaşmam zaman aldı. Çünkü bir camide asansör hiç alışık olduğum bir durum değildi. Dış ve iç mimarisi Türk-İslam kültürünün izlerini taşıyor. Özellikle yıldız sembolü çok işlenen konulardan biridir. Mavi rengin yanı sıra sarı ve beyaz renkli işleme ve süslemelerin ağırlıklı olduğu görülüyor.
Ayrıca Ahmet Hamdi Akseki Camii, Türkiye’nin en büyük kubbe çapına sahiptir. Başınızı kaldırıp kubbeye baktığınızda avizesinin olmadığını da görüyorsunuz. Ne bir ışıklandırma ibaresi ne de mikrofon… Bunların hiçbirinin bulunmadığı bir cami olarak “neredeyim” diye kendinize sormanıza neden oluyor. Kubbedeki “vav” harflerinden sonra gözler kolonlardaki yazılı hadislere kayıyor. Kadınlar bölümündeyse kadın sahabelerin isimleri yazılıdır.
Beni şaşırtan başka bir durumsa ayakkabılıkların sinyalizasyon özelliğine sahip olmasıydı: Yani boş olanlarda yeşil, dolu olanlarda kırmızı ışığın yanması. Bu özelliğiyle Ahmet Hamdi Akseki Camii bir ilk olsa gerek. Tüm bu özellikleriyle erişilebilir cami tabirinin kullanılması yanlış olmaz diye düşünüyorum.
Son olarak caminin alt kısmında bir de sergi salonu bulunuyor. Kitap satışları yapılıyor, farklı hattatlara ait Kur’an’ı Kerim nüshaları sergileniyor ve ayrıca oturup vakit geçirebileceğiniz bir atmosferi var. Ahmet Hamdi Akseki Camii, gerek mimarisiyle gerek sunduğu şartlar göz önüne alındığında hem geleneği hem yeniliği taşıyan bir camidir. Bütün bunları göz önüne aldığımızda Ramazan ayında olduğumuz için mahyasının olmaması buruk bir tat bırakıyor.
Ek olarak Mustafa Kutlu’nun Ahmet Hamdi Akseki Camii hakkındaki gözlemlerini okumak için tıklayınız.