Ankara’nın gayrimüslim aileleri hakkında maalesef az sayıda çalışma bulunuyor. Akla gelen tek kaynak, Katolik Aydınyanlar hakkında ailenin yeni kuşağı tarafından yazılmış incelemedir (Kelleci). Okuduğunuz deneme, Rum Ortodoks Karasuloslar hakkındaki belge ve anıları toparlamaya çalışıyor.
Nüfus ve gelir kayıtlarına göre 19. yüzyılın ortasında Ankara merkez kasabada, 450 ila 670 Rum Ortodoks aile yaşar. Başka bir belgeye göre 1888’de merkezde yaşayan 25 bin kişinin 1.650’si Rum’dur. Ticari faaliyetlerinin kısmen belgelenmiş olması nedeniyle zengin Rum aileler hakkındaki bilgimiz görece fazla. Bu ailelerden Karasuloslar hakkında ise çok daha fazla kayıt bulunur. Bunun nedeni aile üyelerinden 1902 Ankara doğumlu Karasuli-Mastoridu’nun kaleme aldığı hatırattır. 1922’de Ankara’dan ayrılan Bayan Karasuli’nin anıları, dünyadaki ilk sözlü tarih arşivi sayılan ve mübadil Ortodoksların yazı ve ses kayıtlarını tutan Atina’daki Küçük Asya Araştırma Merkezi tarafından arşivlenir, 1966’da yazar tarafından yayımlanır. Anılar Yunanca kaleme alınmış ama özellikle yerel ifadeler, örneğin bazı hitap, atasözü ve dualar Karamanlıca (Yunan harfli Türkçe) olarak bırakılmıştır.
Önsözünde belirttiği üzere, Karasuli bu anıları Araştırma Merkezi’ndeki görevlilerin yönelttiği sorulara cevaben ama bir taraftan da kendi ifadesiyle, “ruhumdan asla silinmeyen maziye dair… anımsama ve acı anlarında gayriihtiyari” kaleme almıştır. Kitap, şehir üzerine önemli bilgiler içeren bir monografi olarak değerlendirilebileceği gibi, bir Ankara masalı gibi de okunabilir. Yaşananlar adeta kadim bir döneme, doğaüstü güçler, keramet ve kehanetler çağına aittir. Biraz uzaktan bakıldığında, kitlesel kıyımlara, savaşlara ve toplu trajedilere sahne olan bir tarihte münferit sağ kalışların mucizelere yorulmaması beklenemezdi. Bu korku tünelinden geçilirken, inanç ve maneviyattan başka sığınacak bir yer kalmamış olsa gerek.
İlk mucize bir doğum öyküsüdür. Aile yadigarı bir el yazmasında Karasulosların kökeni Kayseri, Kermir olarak gösterilir. Kermir önceden Ermeni, 19. yüzyıldan itibaren ise Rum nüfusun ağırlık kazandığı bir yerleşimdir. Yazmaya göre Kermir’de yaşayan varlıklı bir çiftin en büyük dileği çocuk sahibi olmaktır. Karasulu denilen yerdeki mucizevi manastıra gider, kırk gün orada kalır, yakarır ve dua ederler.
Ertesi yıl doğan erkek çocuklarına manastırın adını verirler. Bu çocuk muhtemelen Stavros Karasulos adını alır ve gençlik yıllarında Ankara’ya göçer, Nataroğlu Despina’nın kızıyla evlenir. Dört erkek çocuğundan en büyüğü Simon, ikincisi yazarın büyükbabası Haralambos ve hakkında az bilgi olan diğerleri Yoannis ve Elefterios’dur. İki kız çocuğu hakkında ise neredeyse hiç veri yoktur. 1830 sayımında Eşhor/Eşenhor Mahallesi kayıtlarında baba Karasuloğlu Stavros (d. 1770) ile dört oğlu Simon (d. 1810), Haralambos, Yovannis ve Lefter’in isimleri bulunur. Ailenin başka üyeleri de olmalıdır: 1825’te Bedos Karasulos sipariş üzerine Osmanlı Sarayı’na tiftik ürünleri, şali ve sof gönderir.
Karasuloslar 19. yüzyılda en önemli geçim kaynağı olarak tarım ve ticaretle uğraşır. Simon henüz 25 yaşında iken muhtemelen ticaret için İstanbul ve Zile’ye gider. 1840 ve 1844 kayıtlarına göre Avrupa tüccarıdır. 19. yüzyılın başında oluşturulan “Avrupa Tüccarı” unvanı, Osmanlı tebaası tüccara belirli şartları karşılaması kaydıyla düşük gümrük tarifesi ve benzeri imtiyazlar verir. Simon, 1850-58 senelerinde İngiliz Charles Kumpanyası’nın Ankara acentesidir, İngiltere’ye yapağı ihraç eder. 1878-82’de üyeleri muteber tüccarlardan seçilen Ankara Ticaret Mahkemesi’nin üyesidir. Simon, 1882-88 arasındaki bir tarihte hayatını kaybeder.
Simon Karasulos, tek oğlu Panayiot’a büyük miktarda nakit, aralarında Şengül Hamamı’nın da bulunduğu bir dizi taşınmaz ve Keçiören’deki Aziz Yanni Kilisesi yapımına ayrılmış bağışın da dahil olduğu büyük bir miras bırakır. Panayiot Efendi, Osmanlı Bankası ile ilişkisi olan muteber bir tüccardır, 1893’teki çekirge istilasında Vilayet Meclisi’ne borç verir. 1894’te Vilayet İdare Meclisi üyeliğine seçilir. İstanbul Sümbüllü Han’da yazıhanesi olan Panayiot, muhtemelen ülke içi ve dışı ticaret yapar. 1916 Ankara Yangını’nda Panayiot Efendi’ye ait otuz altı ev ve dükkan yanar. Karasulos Ailesi’nin Ankara’da üç yüze yakın mülkü, elliden fazla dükkanı ve evi vardır. Yunanistan’a göçerken bir gün vatana dönecekleri umuduyla anahtarlarını yanlarında götürürler.
Karasuli Hanım’ın büyükbabası Haralambos Karasulos, 1840’da tüccar yardımcısıdır, torununun anılarına göre altı yedi yabancı dil bilen iyi eğitimli biridir. Kardeşleriyle ortak, içinde birkaç köy olan 60 bin dönüm genişliğinde bir çiftliği ve içinde büyük bir konak olan 80 dönüm bağı vardır. Çiftlik Haymana Pirepınarı’nda, bağ Keçiören’dedir. Şehir içindeki evi ise Anafartalar ile Çıkrıkçılar’ın kesiştiği noktadaki Aziz Klementos Kilisesi’nin avlusundadır. Simon ve Haralambos Efendi, “çorbacı” veya “kocabaşı” olarak hitap edilen, Ankara Rum cemaatinin önderlerindendir.
Karasuli Hanım’ın babası Klementos Efendi, 1858’de Keçiören’deki bu bağevinde doğar ve Aziz Klementos Kilisesi’nde vaftiz olur. Heybeliada Ticaret Lisesi mezunudur. Yunanistan’a gitme hayali varken, babasının ısrarına dayanamayıp Haymana’daki çiftliğin işlerini devralır, zamanın çoğunda İstanbul’dadır.
Adını kiliseye veren Aziz Klementos’un, Ankara doğumlu, keramet sahibi bir hayırsever olduğu ve Hıristiyan katliamları ile tanınan İmparator Diocletianus zamanında öldürüldüğü düşünülür. Kaynaklar Aziz Klementos’la beraber yardımcısı ve iki rahibin de birbirine yakın belki de aynı yere gömüldüğünü iddia eder. Anlatılanlara göre, kilisenin altındaki dehlizlerde yatırlar bulunmuştur. Kilise bazılarına göre Ayasofya’dan daha önce, başka bir iddiaya göre ise 8. yüzyılda inşa edilir (Mimari ve tarihsel ayrıntılar için bkz. Eyice ve Serin).
Kilise ile Karasuloslar arasında tuhaf, adeta fizikötesi bir bağ vardır. Kilise 19. yüzyılın ilk yarısında ibadet için kullanılmamaktadır; avlusu bir Müslüman’a aittir. 1855-1856 yılında Haralambos, Ankara’nın tanınan ailelerinden Karakaşların kızı Sophia ile nişanlanır. Bir sabah Aziz Klementos Kilisesi’nin karşısındaki Yeğenbey Camii’nin üzerinde bulunduğu yokuştan inerken, caminin önünde bir kalabalık görür. Evin sahibi, gece rüyasında evden çıkmasını isteyen bir keşiş hayaleti görmüş; aile evi korkuyla terk etmiştir. Sabah olunca eve girmek isterler ama cümle kapısı açılmaz. Hoca ve imamlar kapıyı zorlarken caminin önündeki kalabalık olan biteni izlemektedir. Kilisenin altındaki yatırların lanetinden şüphelendikleri için kapıyı açmasını Haralambos’dan rica ederler. Haralambos dua eder, adak adar, ıstavroz çıkarır, oğlunu orada vaftiz ettirmeyi taahhüt eder ve anahtarı kilide yerleştirir yerleştirmez kapıyı açar. İkinci mucize böylece gerçekleşir. Evin sahibi evin kendisi için uğursuz olduğuna artık iyice kani olur ve evi Haralambos’a satar. Haralambos Efendi evi onartır ve ardından Sophia Hanım ile evlenir. Torunu, anıların yazarı Karasuli Hanım bu evde doğar.
Belki bu mucize, belki de kutsallığı tüm dinlerce genel kabul gören Klementos Kilisesi’ndeki vaftizi nedeniyle Klementos Efendi Müslümanlarca evliya kabul edilir. Haymana’daki çiftliklerine gidecekleri haber alınır alınmaz, yol üzerindeki köylerde hastalar birikir, beklemeye başlar ve Klementos’a yaklaşarak yalvarırlar: “Aman Kiliman Ağa, kölen olayım ateşimi kes.” Klementos atından iner ve her zaman yanında taşıdığı beyaz, pamuklu bir ipliğe okuyup üfleyerek dokuz düğüm atar, ellerine tutuşturur, geçmiş olsun dileklerini iletir, Aziz Klementos’a dua etmelerini ister.
Kilise ve ailenin yazgısı 1. Dünya Savaşı ile başka bir yörüngeye girer. Kilise 1916 Yangını’nda ağır hasar alır. Günümüzde çevresindeki binaların arasında hapis kalan ve görünmez olan yapıdan geriye duvarlar kalmıştır. Karasuloslar ise Dünya ve Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’daki Rum cemaatlerinin yaşadığı güçlüklere ve yıkıma maruz kalır. Tesadüf ve yine mucizeler sonucu hayatta kalmayı başaran bazı Karasuloslar, 1922’de önce İstanbul’a, oradan da Yunanistan’a kaçar (Esin).
Ankara cemaati 1960’ta Bayan Karasuli’nin kızı Mimika Hanım’ın sekreterliğinde Atina’nın banliyösü Pallini’de, Ankaralılar Derneği’ni ve Aziz Klementos Kilisesi’nin bir benzerini yapmak üzere bir vakıf kurar, arazi satın alır. Bayan Karasuli ve akrabaları da vakfın kurulacağı çevrede elliye yakın arsa alır. Amaçları, Karasuli’nin ifadesine göre, “Allah’ın izniyle, anavatanın yadigarı olan küçük bir ‘Ankara’ kurmak”tır. Karasuli kitabının son satırına “Yeni Ankara” (Nea Galatia) notunu düşer. Bu son mucizedir. Eski Ankara’da başlayan masal Yeni Ankara’da biter.
Kaynaklar
[1] Esin, Taylan. İzler: Ankara Rum Ortodoks Cemaati, Kitap Yurdu, 2023.
[2] Eyice, Semavi. “Ankara’nın Kaybolan Bir Eski Eseri: Klemens Kilisesi”, Ankara Dergisi 1/2 (Mayıs 1991): 5-8.
[3] Karasuli-Mastoridu, Androniki. Kayıp Vatanımdan Hatıralar: Ankara’daki Hayatım [Αναμνήσεις απο τη Χαμένη μου Πατρίδα: Η ζωή μου στην Άγκυρα], Αtina, 1966.
[4] Kelleci (Aydınyan), Aved. “Ankara-İstanbul Arasında Bir Katolik Aile: Aydınyanlar”, AAD 7/1 (2019): 225-53.
[5] Serin, Ufuk. “Bizans Ankarası ve St. Clement Kilisesi”, METU JFA 31/2 (2014/2): 65-92.