Ramazan ne kadar oruç, ibadet, maneviyat ayı ise bir o kadar neşe ve şenlik ayıdır. İftardan sonrası da ne kadar teravih namazı ise bir o kadar Ramazan eğlenceleridir. Nerede o eski Ramazanlar muhabbeti aslında çocukluğumuzda bıraktığımız sahur gecelerinde yayınlanan Karagöz ve Hacivat’tır. Tuttuğumuz tekne oruçlarını, serdeki yiğitlikten ödün vermemek için bir öğlen vakti buzdolabının yanına saklanarak yediğimiz ekmek arası domates peynirle bozmaktır. Babanın yemekten önce kapıdan elinde poşetlerle girmesi ve en sevdiğin tatlıyı getirmesidir. Sofraların kalabalık olması, ev ziyaretleri sıklaştığı için en sevdiğin kuzeninle daha çok oyun oynama fırsatı bulmaktır. Televizyon karşısında son bir dakikayı ayçiçeği yapraklarının tek tek kopmasını izleyerek beklemektir. Bugün bunların hiçbirisi bize eğlenceli ve farklı gelmiyorsa bunun sebebi Ramazan’ın eskimesi değil, bizim büyümemizdendir.
Büyüdük ve bu soruyu soruyoruz çünkü içimizde bir yerde Ramazan’ı yeniden hissetmek istiyoruz. İstemesek bile, televizyon başında orucu bozan durumları bininci defa dinlemektense bunun yerine çıkıp biraz Ramazan ruhu tatmak bünyelere huzur verebilir. Belki bir Bursa veya İstanbul değil ama Ankara’nın Ulus’u, Ramazan’ın en şenlikli geçtiği ve ruhunun hissedildiği yer. Hamamönü yeni haliyle Ramazan’da o kadar güzel ki, oruç tutun tutmayın ama sadece bir ay sürecek bu ortamı bir ucundan muhakkak yakalayın.
Hamamönü’nde bir Ramazan akşamı geçirecekler için birkaç tavsiye verecek olursam, ilk tavsiyem iftardan önce gidilmesi yönünde olacaktır. İftar saatinden sonra daracık sokaklarda yürümek bir eziyet halini alabiliyor. Çok geniş bir alana sahip olmadığından 1-1,5 saat gezmek yeterli olabiliyor.
Ramazan dolayısıyla sokaklarda sıra sıra stantlar var: el işi ürünler, takılar, hint kınacıları, olmazsa olmaz Avoncu amca, çeşit çeşit çerezler, sabunlar, gümüşler, fotoğraf çektirmelik fesler, kıyafetler kısaca aklınıza bir stantta satılabilecek ne gelirse her şey var. Fiyatlar ise ne çok pahalı ne de çok ucuz, herkese hitap ediyor. Benim en çok hoşuma giden çeşit çeşit Ramazan şerbetleri oldu: demirhindi, limon-çilek, zencefil, lavanta, gül… Bir de macuncu elbet, rengarenk macunlar olmadan şenlikli Ramazan tablomuz bir parça eksik olurdu.
Müzik ise bu tabloda eksikliği hissedilmeyecek bir renk sadece benim için. Her kafenin önünde muhakkak bir çalgıcı takımı var: kemanlar, udlar, kanunlar, klarnetler ve haliyle bir gürültü kirliliği. Bu takımın yemek yiyeceğiniz masanın yanı başında olmamasına dikkat etmenizi tavsiye ederim, yoksa eğlenceniz bir baş ağrısına dönüşüp size evin yolunu tutturabilir. Yine de hakkını yemeyelim, müzik kaliteli olduğunda, hele de ılık bir akşama denk geldiyseniz sizi alıp uzaklara götürebilir, zira atmosfer buna ziyadesiyle izin veriyor Hamamönü’nde.
Fiyatlara gelecek olursak, yemeğin kalitesi ve fiyatlar neredeyse tüm Hamamönü’nde aynı. Bu bizim vazgeçemediğimiz bir özelliğimiz galiba, tek tip dükkanlar, tek tip hizmet anlayışı, tek tip dekorlar burayı da sarıp sarmalamış. Fakat atmosfer o kadar güzel ki, bunlara takılıp anın tadını kaçırmak biraz mantıksız. Menüler ortalama 25-45 TL arasında gidip geliyor; köfte, tavuk ve çoban kavurma sanki uzlaşmaya varılmış gibi her kafenin menüsünde sabit. Lezzetler ortalama ama zaten Hamamönü’nün sunduğu en özel lezzet yemek değil, kumda pişirilmiş Türk kahvesi. Tatmadan ayrılmayın.
Biz orucu açtıktan sonra kalabalığa kalmamak için hemen kaçtık, ancak ay boyu sürecek Ramazan etkinliklerini kaçırmak istemeyebilirsiniz. Sanat atölyeleri, Hacivat-Karagöz oyunları, koro, ateşbazlar, sema gösterileri, çocuk oyunları gibi etkinlikler farklı farklı olmak üzere her akşam gerçekleştiriliyor. Etkinliklere buradan göz atabilirsiniz.
Hamamönü bize çocukluğumuzdan bildiğimiz o Ramazan tadını bir nebze olsun yaşatıyor. Ankara’da yaşıyor ve bir tutam olsun Ramazan ruhu istiyorsanız buraya uğrayın, öteki türlü cami mahyalarını seyretmekten başka seçeneğiniz de zaten pek yok.
Ulaşım için Sıhhiye köprüsünden Hamamönü’ne kalkan dolmuşlara, Hacettepe Hastanesi’ne giden herhangi bir dolmuşa binebilirsiniz. Yürümeyi seviyorsanız Sıhhiye köprüsünden 15 dakikalık bir yürüme mesafesi mevcut, ancak biraz yokuşlu, bizden söylemesi.