Gerçek bir hayat hikayesinden başlayarak günümüz etik ikilemleri ile feminist tartışmalara uzanan Ölü İkizler, sizi psikolojik sınırlardan kapitalizmin doruklarına taşıyacak. Amazon Prime yapımı olan dizinin orijinal ismi, birbirinin kopyası anlamına gelen “Dead Ringers”, aynı zamanda ölüm kelimesini de bir metafor olarak kullanıyor. Hikaye başarılı jinekolog ikizler Stewart ve Cyril Marcus’un 1975 yılında evlerinde ölü bulunmasının ardından kaleme alınıyor. İlk önce bilimkurgu ve korku yazarları Bari Wood ve Jack Geasland tarafından 1977’de “İkizler” (Twins) ismiyle kitaplaştırılıyor, ardından 1988 yılında yönetmen David Cronenberg kitabı psikolojik gerilim türünde beyazperdeye aktarıyor. Filmde Beverly ile Elliot Mantle ikizlerini canlandıran ünlü oyuncu Jeremy Irons, bu rolüyle pek çok ödül kazanıyor.
Geçtiğimiz yıl, Alice Birch (Normal People ve Succession’ın senaristi) tarafından dizi olarak uyarlanan kurguda bu kez jinekologlar kadın olarak tasvir ediliyor ve Oscar ödüllü Rachel Weisz’in usta oyunculuğuyla ikizler can buluyor. Korku sinemasının bir alt türü olan body horror tarzında çekilen dizi, özellikle kadın bedeni üzerindeki baskı, şiddet, kontrolsüzlük ve değişim unsurlarını distopik biçimde ele almasıyla öne çıkıyor. Sinematografi dalında Emmy adayı olan yapım ekranlarda iz bırakacak gibi görünüyor.

İkizlerin yin yangı
Not: Yazının buradan sonraki bölümleri irili ufaklı spoiler içermektedir.
Dizinin konusunu özetleyecek olursak, son derece zeki ve alımlı tek yumurta ikizleri Beverly ve Elliot (Mantle kardeşler), birbirine zıt karakterlere sahip, mesleklerinde hayli başarılı kadın jinekologdurlar. Hayalleri -amaçları birbirinden farklı olsa da- kendi doğum merkezlerini açmaktır ve bunun için zengin yatırımcı Rebecca Parker ve tuhaf ailesi ile anlaşmaları gerekmektedir. Dışa dönük, çapkın, esprili ve uyuşturucuya yatkın olan Elliot, kısır kadınların tedavisinde çığır açmak için sınırları zorlarken; içe dönük, kontrollü, daha muhafazakar olan Beverly, iyi bir doktor olmayı hedeflemektedir. Zaman zaman bu ayrılıklarının birbirlerini dengelediğini görsek de Beverly’nin hastası ve aynı zamanda ünlü bir kadın oyuncu olan Genevieve ile yakınlaşması ikiz kardeşlerin ilişkisinde bozulmaya neden olur. Üstelik Beverly sevgilisinden bir bebek sahibi olmayı planlamaktadır. Hayatındaki her şeyi Beverly için yapmış olduğunu söyleyen Elliot bu yakınlığa tahammül edemez ve psikolojik sorunlar yaşamaya başlar. Beverly ise giderek Elliot’tan ve onun aykırı hayatından uzaklaşmaktadır.
Hikaye bu kurguda devam ederken önemli nokta ikizlerin temsil ettiği toplumsal değerlerdir. Elliot radikal yöntemleri kullanmaktan çekinmeyen, cesur, yenilikçi, eğlenceye düşkün, hovarda, cinselliğini dilediğince yaşayan ve girişken kişiliğiyle teknolojinin üstünlüğü, siborg, mutant ve olası türlerin oluşumuna sıcak yaklaşan fütüristtik görüşleri temsil etmektedir. Özellikle, alaycı bir şekilde “Kapitalizm çok mu kötü?” diye hayli nahif bulduğu kardeşine sorarken, Beverly ise dizi boyunca önemli olanın insanların sağlığı ve etik değerler olduğunun altını çizer. Elliot kadınların doğurganlık şeklini değiştirmek isterken Beverly insanlara yardım amacıyla bu mesleği seçtiğini söyler. Bununla birlikte, Beverly daha insancıl görüşleri temsil ettiği halde, Elliot’un yaklaşımı aslında kadın bedenini özgürleştirecek uygulamalara ışık tutmaktadır. Dizi boyunca hamileliğin, doğumun, doğum sonrasının zorlukları ve kadınlar üzerindeki olumsuz etkileri gösterilir. Elliot ise tüm bunların dışında kalarak, annelik ve doğurganlığı bir deney gibi görmektedir. Beverly ondan uzaklaşana dek halinden gayet memnundur.

Psikolojik açıdan ele almak gerekirse, Freudyen bakış açısına göre Elliot id, Beverly ise süperego olarak temsil edilmektedir. İd bireyin kaba, ilkel tutkuları, cinselliği, arzuları, saldırganlığı yani çocuksu tarafıdır. Elliot dizi boyunca iştahla yemek yerken görülür, cinsel arzuları güçlüdür, tutkuyla dans eder ve zaman zaman saldırganlaşır. Hatta bir sahnede Beverly ve Genevieve seviştikten sonra masaya bir kediyi andırırcasına çıkarak artan yemekleri yer. Bir keresinde de onların kapılarının önüne tıpkı bir köpek gibi kıvrılarak hüzünle yatar. Tüm bunlar ve açık saçları Elliot’un hayvani tarafını temsil eder. Yazar Silas’la sohbet ettiği sahnede ahlaki normların yıkıldığı “Cesur Yeni Dünya” kitabına gönderme yaparak “Bugünlerde kimsenin kimseyle sevişmesine izin verilmiyor,” der.
Süperego ise bireyin ahlaki, doğru, toplumun olmasını istediği şeklidir, ebeveyndir. Beverly de her zaman normlara ve ahlaki değerlere uygun davranır. Arzularını bastırır, öteler, kendini hep kontrol eder. Toplanmış saçları, başarılı olma, hastalara yardım etme, topluma faydalı olma, aşık olma, aile kurma, anne olma isteği de bunu temsil eder. İş yatırımcıları Rebecca ise, yemekte Beverly’nin maddi değil yardım odaklı düşünmesini “çok çok sığ” olmakla eleştirir.
Daha fazla spoiler içerir
Dizinin ilerleyen bölümlerinde Elliot, Beverly’nin hayali olan bebeği dünyaya getirmek için bilimin ve etiğin sınırlarını zorlar; bir nevi Frankeştayncılık oynar. Dizide bir can yaratmanın tanrıcılık olup olmadığı fikri sorgulanır. Ancak Beverly, Genevieve ile yakınlaştıkça, kardeşinden uzaklaşmak Elliot’u daha bencil ve mutsuz hale getirir. Babasının kucağına kıvrılıp bir çocuk gibi titreyerek ailesiyle (Genevieve’yi rol yaparken) televizyon izlemesi ve babasının yatağında ona sokularak uyuması kadının içinden geçtiği acıyı anlatmak için yeterlidir. Ancak Genevieve ile Beverly’nin araları bozulduğunda seve seve bebeğe bakmayı kabul eder. İkiz kardeşler normların dışında bir aile olmaya hazırlanıyordur. Mutlu sona doğru yaklaşırken, Elliot kadın bedeninin sınırlarını ihlal eden zengin yatırımcı adam ile itaatkar kızına uyguladığı beden zorbalığına isyan ederek çizgiyi aşar ve Beverly’den hiç olmadığı kadar uzaklaşır. Ancak asıl ilginç olan ise sonunda Beverly’nin Elliot’dan ayrı olmak istemediğini fark etmesidir.
Aşırı spoiler içerir
Dizinin sonu gelecekte bizi nelerin beklediği resmetmektedir. Beverly ölmüş, Elliot onun yerini almıştır. Yani muhafazakarlık bitmiş, kapitalizmin dişli çarkları işlemiştir. Bencillik kazanmış ve kadın bedeni doğurganlıktan sonsuza dek kurtulmak üzere özgürleşmiştir. Kadınlık artık yeniden tanımlanmaktadır. Evlilik, annelik, doğurganlık, evcimenlik ve çocuk bakımı ile özdeşleştirilen cinsiyetçi ideoloji Beverly’nin ölümü ile birlikte toprağın altını boylamaktadır. Elliot ise haz, özgürlük, cesaret ile eşleştirilen yeni kadınlık idolünü doğurmaktadır. Dizinin sonunda Beverly istediği her şeye (başarı, aşk, çocuk) sahip olduğu halde mutlu olamadığını, anlam bulamadığını söylerken; kutsallaştırılmış annelik, başarılı süper kadınlık ve idealize edilmiş aşk kavramı alaşağı edilmektedir. Bu çöküşü son bölümde sürekli titreyen ancak hiç açılmayan telefon sesi etkili biçimde anlatır. Bu vaatlerin yerini artık sert gerçeklik, kapitalizm, teknoloji ve haz almaktadır. Özetle, dizi bir yandan kapitalizmi eleştirirken bir yandan da kazanmasının kaçınılmaz olduğunu ve doğurduğu olumlu sonuçları (kadın bedeninin özgürleşmesi vb.) vurgulamaktadır.

Sırları çözen spoiler
Bütün bunların yanı sıra bence Ölü İkizler‘in en kilit noktası Beverly’nin yas terapi seanslarına katılarak kız kardeşini kaybettiğini ancak bunun hayatı için iyi olduğunu aktardığı sahnelerdir. Bir önceki bölümde anlatıldığı üzere dizinin sonunda Elliot, Beverly’i öldürmüş gibi görünse de benim bakış açıma göre asıl ölen henüz bir çocukken deniz kazasında kaybettikleri Elliot’tur. Dizi boyunca görünen Elliot ise Beverly’nin hayalinde yaşattığı ölü ikiz kardeşidir. Zaten bundan önce de bazı sahnelerde (Beverly hastanenin arka kapısında beklediği sırada Elliot basamaklardan hızla inip çıkarken, ikizler Rebecca ile toplantıdayken, yatırımcılarla aile yemeğindeyken ve yemekten ayrılırken, doğum merkezi açılışındayken) sadece Beverly’nin konuştuğu, Elliot’un arka planda kaldığı (bazen sadece siluet halinde) ve üçüncü kişilerin direkt onunla konuşmadığı görülmektedir. Buna ilaveten, halüsinasyonla alakalı çekimler Elliot’un aslında şizofrenik bir hayal ürünü olduğu fikrini güçlendirmektedir.
Genevieve de bir bölümde en azından kendi partisinde bu ikizler saçmalığını kapatmasını ister. Beverly ve Elliot arasındaki diyaloglar ve fikir ayrılıkları tıpkı bir bireyin iç konuşmasına benzemektedir. İd ve süperego arasındaki çatışmalar sıklıkla resmedilmekte, birbirini dengelemektedir. Burada metinler arası diyalogla sanki “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde”a gönderme yapılmaktadır. Hatta doğum laboratuvarı araştırmacısı Tom bile Beverly’nin hayal ve fantezi dünyasının bir parçası olabilir. Dizi boyunca kendisi dışında fazla kimseyle konuşmaz ve Elliot’un bütün gizli işlerini o yapar. Beverly’nin yas terapisine gitme sebebi de kendisine zarar verdiği gerekçesiyle bu şizofrenik iç karakterden kurtulma isteğidir. Onun öldüğünü söyleyerek bunu kabullenmeyi planlar çünkü o artık bir anne olacaktır. Ancak sanılanın aksine nahif Beverly, annelik stresi, hayatının değişimi ve bilinmezliğiyle mücadele edemeyecek ve sonunda kendini yok ederek dizginleri tamamen Elliot’un ellerine bırakacaktır. Zaten Beverly’nin annesi de doğum sonrası depresyon yaşamıştır ve onun iyi bir anne olamayacağını söylemektedir.
Çözülmesi gereken son nokta ise Beverly’nin kardeşini kaybettiğini söylediği teknedeki yüzme olayıdır. Büyük ihtimal doğduğunda gerçekten ikiz kardeşi olan Beverly, bu tekne gezisinde kardeşini kaybetmiş ve ölenin hep kendisi olması gerektiğini (terapide söylediği üzere) düşünmüştür. Bu travmanın ardından da çılgın ikiz kardeşini şizofrenik olarak hayalinde yaratmış ve doktor olup başarılara imza attığı sürece onu içinde taşımıştır. Bir diğer deyişle Elliot, Beverly’nin kurduğu fantezilerin başrol oyuncusudur. Ancak annelik ve Elliot’tan kurtulma isteği Beverly’nin (şizofrenik olarak) sonunu getirmiştir.

Bedeninden özgürleşen kadınlar
Sonuç olarak gerilimli ve kanlı sahneler, yükselen tansiyon, çarpıcı görseller ile farklı hayatlara ayna tutan bu çalışmanın vurucu noktası kadın bedenine odaklanması. Üstelik 2023 versiyonunda doktorların kadın olması farklı eğilimleri vurgulaması bakımından diziyi daha ilginç ve anlamlı hale getirmiş. İkiz kadın kardeşlerle dolu aileye ait sahneler yapay döllenme biçimlerini yansıtırken yakın gelecekte bizi nelerin beklediğinin habercisi niteliğinde. Güçlü kadın başrol oyuncularının yanı sıra, dizinin kadın yapımcısı, yatırımcı ve sevgilisi rolündeki kadın karakterler; olayların hep güçlü kadınlar etrafında dönerek kadın bakış açısını yansıtması ve ekranları erkek egemenliğinden kurtarması bakımından önem taşıyor. Weisz’in muhteşem oyunculuğu, etkileyici sinematografik sahneler, zekice tasarlanmış bir kurgu ve teknolojinin getirdiği etik felsefeyle birleşince ortaya lezzetli bir eser çıkmış. Ölü İkizler, feminist, aykırı, isyankar ve bir o kadar iz bırakan, yeni nesil üreme biçimlerinin getirdiği etik ikilemleri sorgulatan ve sonu itibarıyla yoruma açık bir yapım olmasıyla geçtiğimiz yıla damga vuran yapımlardan biri.