Menu Kapat
Kapat
Ara
Close this search box.

Merhaba Üçüncü Yaka!

XPzone Infinia
Okuma Modu

Merhaba. Burası üçüncü yaka. İstanbul’daki gibi ama bir tane fazla.

Bir İhtimal Daha Var, O da İstanbul mu Dersin?

Anadolu’da yaşayan biriyseniz, belirli yol ayrımlarında İstanbul bir ihtimal olarak karşınıza çıkar. Liseye giriş sınavları zamanında kolejleri, üniversite yıllarında iş imkanları ile cezbeder insanı. Bazılarımız için sanki eninde sonunda gidilecek bir yer gibidir: Kimi zaman büyük bir keyifle, kimi zaman ise uzun süren bir alışma (veya alışamama) dönemi ile. İstanbul sanki ilkokulda sınıfın renkli gözlü kızı, herkes bir noktada ona âşık olacak, kesin! Ya da kesin-di.

Bu bir şekilde artık olmuyor. İstanbul yaşanmaz bir hale geliyor. Sanki bütün şehir tıklım tıkış bir metrobüs gibi ve kimse arkaya ilerlemiyor. Potansiyelinin katbekat üzerindeki insana nefes alacak alan tanımıyor. Bu durumda İstanbul’un pabucu dama atılırken Anadolu ve Avrupa yakaları ortadan kalkıyor. Bunun karşılığında kimi yerlerde üçüncü bir yaka doğuyor. Hem gitmeyenlerin kaldığı öteki şehirlerde, hem de gidenlerin kurduğu başka ülkelerde.

Berlin’de Ankara’yı Özle(ye)memek

Bir süredir Berlin’de yaşıyorum. Halimden memnunum. Ve bu deneyimin yurt dışında yaşamak dışında her şeye benzediğini söylemeliyim. İnsan biraz sıla hasreti çeker, biraz aşina bir şeyler görmeyi özler… Yok, olmuyor! Neden? Çünkü bana burada her şey fazlasıyla tanıdık geliyor.

Sanki ben Ankara’dan Berlin’e değil de İstanbul’a ya da Türkiye’de başka bir kente taşınmışım gibi hissediyorum. Kadıköy’e ya da Beşiktaş’a değil de, sanki üçüncü yakasına… Öyle bir tanıdıklık hali. Aynı zamanda da öyle bir yabancılama durumu. Bekleyin, anlatacağım. 

Herkes Burada!

Son yıllarda Türkiye’den yurt dışına bir göç dalgası başladı. Farklı nedenlerle elbette. Adı değişiyor literatürde. “Beyin Göçü” ya da “Beyin Sirkülasyonu”, “Sürgün” ya da nefes alacak bir yer arama hali… Kimileri bu konuda özgür, yüksek eğitim ya da çalışma imkanlarını kovalıyor. Kimileri ise o kadar şanslı değil, mecbur kalıp (ya da bırakılıp) ülkesinden ayrılıyor.

Etrafımdaki sosyal bilimcilerin neredeyse yarısı, (bir anlamda ben de dahil) göç üzerine çalışıyor. Neden Türkiye’nin en iyi ve en parlak zihinleri yurt dışına gidiyor, konu bu. Basın kuruluşları bu konuya dair haberler yapıyor, dernekler raporlar hazırlıyor. Gezi’den, Darbe’den, Seçim’den bahsediyor. Ben bunlardan bahsetmek istemiyorum. Zaten önümüzdeki on yıla yetecek kadar tez ve makale çıkıyor, merak etmeyin.

Pek de fazla odaklanılmayan bir başka mesele var aslında. Göçen insanlar, kendilerine yeni ülkelerinde yeni yaşam alanları oluşturuyorlar. Yeni alışkanlıklar, sosyal hiyerarşiler, konular… Alternatif evrende yeniden bir Türkiye kuruluyor sanki. Bunu izlemek de, en az nedenlerini anlamak kadar önemli.

ücüncü yaka
Branderburger Tor – Branderburg Kapısı

Bir Gece Ansızın 82 Kreuzberg…

Bir süredir Berlin’de yaşıyorum. Berlin, Almanya’da Türkiye’den gelen göçmenlerin en yoğun şekilde yaşadığı şehirlerden bir tanesi. Aslında Türkiye’den ilk gidenler (ya da bana göre konuşacak olursak gelenler) en yoğun şekilde endüstriyel bir merkez olan Kuzey Ren-Vestfalya Bölgesi’ne yerleşmişler. Buradan sonra da Baden-Württemberg geliyor. Berlin ise -kimi mahallelerdeki özel yoğunluğu da belirtilerek- üçüncü sıradan göçmenlerin varış noktası listelere giriş yapmış durumda. Berlin, Türkiye’nin sekizinci büyük kenti!

Berlin’e ilk kez 2017 yılının Eylül ayında Prag üzerinden otobüsle gelmiştim. Otobüs şehre doğru yaklaşırken, biraz merkeze uzak yerlerini göreyim diye gözlerimi yola dikmiştim. Kara yolunun yeşil bir ağaç koridoru içerisinden akmasıyla, terminale girene kadar hiçbir şey göremedim tabii…

ücüncü yaka
Berlin’in pek çok mahallesi grafitti ve duvar resimleri ile kaplı. Bu aralarında en sevdiğim.

İlk ziyaretimde, zaten bir ay sonra uzun süreliğine taşınacağım için, turistik noktaların hiçbirine gitmedim. Sıradan sokaklarda, mahallelerde geçirdim zamanımı. Yeni yaşamların kurulduğu mahalleleri keşfettim.

Berlin’de ilk olarak Kreuzberg ve Neukölln’de bulundum. Bu nedenle kente dair ilk izlenimim, şehrin dev bir Ulus olmasıydı. Nedense o zaman Hermanntraße olduğunu bilmediğim Hermannstraße’de gezerken, gelinlik-abiye dükkanlarının, çeyizcilerin, nargile ve Hac malzemesi satıcılarının, kebapçıların önünden geçerken kafamda bu semt canlanmıştı. O gelişimde gezdiğim her yerin aşırı derecede Türkiye’ye benzemesi beni hayrete düşürmüştü. “Bir gece ansızın 81 Düzce, 82 …” diye giden sözün 82.si Kreuzberg, 83.sü ise Neukölln olabilir gibi gelmişti.

Bir ay sonra tam da Ankara’nın 20 senelik belediye başkanının değiştiği günde Berlin’e taşındım. Kaldığım ilk evin renkli sokağı, ülkemize yakıştırdığım 82. şehre denk geldiği için; Berlin gözümde ev gibiydi. Ancak zamanla Berlin’in nasıl bir şehir olduğunu, daha anlamadığım çok şey olduğunu anlayabildim. 

Üçüncü Yaka

Gelelim üçüncü yaka konusuna…

Buraya kadarı aslında dev bir giriş paragrafıydı. Mesele şu ki Berlin’de bir şeyler oluyor. Belki de 10 senedir. Belki de 1960’lardan beri devam eden bir şeyler ama şimdi ben içine girince fark ediyorum.

Berlin’de paralel ikinci bir toplum kuruluyor. Almanlar, Alman-Türkler ve yeni Türkler. Türkiye’den yeni gelenlerin Berlin’de kurduğu paralel evren, “New Wave” ya da üçüncü yaka, kendine bir yaşam alanı yaratıyor. Bu evrende Alman-Türk toplumu ile yeni gelenler arasında yaşanan kesişmeler, Türkiye’de bir araya gelmeyecek insanları “göçmen olma durumu” üzerinden bir araya getiriyor. Almanlar ise sürekli “Ama sen hiç Türk’e benzemiyorsun” nakaratını yineliyor.

Berlin’de üçüncü bir yakada Türkiye’ye alternatif bir hayat kuruluyor, kurulan bu hayat büyüyor. Yoksa Facebook’ta bile bulamadığım ilkokul arkadaşımla karşılaşmamı nasıl açıklayabiliriz? Ya da son zamanlarda gittiğim en iyi meyhanenin Sakarya’da değil de Spreewaldplatz’da olması nasıl anlamlandırılabilir? Deneyeceğiz işte, bir şeyler anlatmayı…

***

Serinin yeni bölümlerinde:

Doktora öğrencilerinin en büyük derdi: Ezine Peyniri!

Evet, hava bugün de kapalı…

Türkiye’den gelecek var mı?: Bir denklik belgesi sorunsalı.


Kolaj: Berliner Dom – Foto: Naci Aslan

Paylaş:

İlginizi Çekebilir