Sinema tarihinin en ikonik dans sahneleri düşünüldüğünde akla ilk gelenlerden biri Pulp Fiction’da Uma Thurman (Mia Wallace) ve John Travolta’nın (Vincent Vega) yaptığı twist dansıdır. Bu meşhur sahne “Jack Rabbit Slim’s” isimli bir restoranda geçer.
Mia’nın Vincent’a “Burası Jack Rabbit Slim’s, Elvis seven birinin bayılması gerekir,” şeklinde betimlediği restoran sahnesi birçok referans içermektedir.
Vincent restorana girdiği an, ilk olarak Marilyn Monroe’yu görür.
Monroe’nun ardından James Dean görünür.
Biraz ilerlediğinde Dean Martin ve Jerry Lewis’in yanından geçer.
Zorro!
O sırada sahnede de Ricky Nelson…
Birçok referansın olduğu bu sekans Steve Buscemi’nin bir garsonu canlandırdığı sahneyle son bulur.
Buscemi’nin kısa bir süre göründüğü -sinema jargonuyla cameo yaptığı- bu sahnede canlandırdığı kişi ise rock ‘n’ roll müziğin öncü ismi Buddy Holly’dir.
Buddy, Vincent’ın siparişini aldıktan sonra Mia Wallace’a “Peggy Sue” şeklinde hitap eder. Bu da aynı isimli kendi şarkısına bir göndermedir.
Söz konusu sahnede bahsi geçenlerin çoğunun -belki de hepsinin- ismi bugün Buddy Holly’den daha çok bilinmekte, bilakis bunu en çok hak eden isim Buddy olmasına rağmen. Onu tanımak için zamanı biraz geriye saralım.
That’ll Be The Day
1930’larda Lawrence ve Ella Holley çifti Lubbock, Teksas’a yerleşti. Teksas doğumlu bir sanatçı olan Joe Ely, Lubbock’u şöyle hatırlıyor: “Lubbock, pamuk tarlasının ortasında büyük bir şehirdi. Lisedeyken zamanımın çoğunu nasıl dışarı çıkacağımı düşünerek geçirdim. Lubbock müzikal olarak yaratıcı bir alandı, belki de bunun nedeni yapacak başka bir şey olmamasıydı.”
Holley çiftinin dördüncü ve son çocukları Charles Hardin, 7 Eylül 1936’da dünyaya geldiğinde, Lawrence terzi olarak haftada 12 dolar kazanıyordu. Elektriği ve telefonu olmayan evleri birkaç odadan ibaretti. Ella, “Charles Hardin Holley”i küçük bir çocuk için büyük bir isim olarak gördü ve ona -onun için mükemmel bir isim olan- Buddy adını verdi.
Buddy 12 yaşına geldiğinde kardeşleri Larry ve Travis ona gitar çalmayı gösterdiler ve 1949 yılında Buddy My Two-Timin’ Woman isminde bir şarkıyı evde kaydetti.
Buddy sonraki yıllarda, KDAV radyo istasyonunda, genellikle arkadaşı Bob Montgomery ile bluegrass seslendirdi. Birlikte paten pistlerinde ve radyo istasyonlarının tanıtımlarında çaldılar. Buddy 18 yaşındayken, Elvis Presley ile tanıştığında onun yaptığı müziğe âşık oldu.
Buddy’nin repertuvarı, Shreveport’ta Stan’s Record radyo programında çalınan rhythm and blues parçaları dinledikçe genişledi. Müzisyenleri ve prodüktörleri kayıt yapma fırsatı için kolluyordu. Bu girişimleri sonuç verdi ve 1956 yılında Decca plak şirketinden Owen Bradley prodüktörlüğünde üç şarkı kaydetti. Sonuçlardan memnun değildi; muhtemelen çok az girdiye sahip olduğu ve gitar çalmasına genellikle izin verilmediği için Decca çok az promosyon yaptı. Ancak sonuçlar yine de başarılıydı. Blue Days, Black Nights ilgi çekici bir tekliydi.
Sonny Curtis’in yazmış olduğu Rock Around With Ollie Vee şarkısında Buddy ilham verici bir rockabilly performansı sergiliyordu.
Ve Midnight Shift bir seks işçisi hakkında bir şarkıydı ve o güne dek görülmemiş birkaç alışılmadık vokal barındırıyordu. (Holly’nin “car” ve “for” kelimelerini nasıl söylediğini dinleyin; Bob Dylan’ın 10 yıl sonra aynı şeyi yaptığını duyabilirsiniz.)
17 Haziran 1956’da Lubbock’un gazetesi Avalanche-Journal, rock ‘n’ roll‘un kötülükleri üzerine bir yazı dizisi başlattı. Holly’nin sahne aldığı Bambu Kulübü’ndeki dansçıları hedef gösterdiler. Gençler dirty bop dansı yapıyorlardı. Gazete, “Gitarist, anlaşılmaz ve boğuk bir şekilde ‘Hound Dog’un sözlerini bağırdı,” diye yazdı. Ella Holley, gazeteye gençleri savunmak için bir mektup yazdı, ancak mektubu yayımlanmadı.
Yine Haziran 1956’da John Ford’un yönettiği ve John Wayne’in oynadığı bir western olan The Searchers, Lubbock’ta prömiyer yaptı.
Holly’nin yeni davulcusu Jerry Allison da oradaydı ve o gün hakkında şunları söyleyecekti: “Buddy ve ben The Searchers’ı görmeye gittik ve John Wayne’in ‘That’ll Be The Day’ repliği aklımıza kazındı.”
“Sonra şarkıyı yazdık ve ilk kez Decca Records için Nashville’de kaydettik. 1956 yazıydı. Yapımcı, ‘Bu hayatımda duyduğum en kötü şarkı,’ dedi. Hayat… Bu duygularımı incitti çünkü yazdığım ilk şarkıydı!”
Country yıldızı Webb Pierce, Buddy’ye “bir hit istiyorsa yüksek sesle şarkı söylemesini” tavsiye etmişti. Bu korkunç bir tavsiyeydi, ama Buddy’nin neden That’ll Be The Day‘i olabildiğince yüksek sesle söylediğini açıklıyor. Evet, şarkının kaydı pek iyi olmamıştı ama yine de Owen Bradley şarkının potansiyelini fark etmeliydi.
1957’de Holly, Decca Records’tan ayrılmak istedi. Norman Petty’nin, New Mexico’daki stüdyosunu duymuştu; çünkü Petty, Buddy Knox’un hit şarkısı Party Doll‘un yapımcısıydı. Holly, gençliğin verdiği güvenle Petty’ye gidip “Buddy Knox’a bir hit yaptıysan, bana da bir tane yapabilirsin,” dedi.
(Menajerleri ve yapımcıları olacak olan Petty, genellikle bir villain (kötü adam) olarak tasvir edilir ve örneğin, That’ll Be the Day için şarkı yazarı olarak kendi adını da ekler. Ancak Holly’nin yeteneğini takdir etti ve züğürt tesellisi olacaksa eğer günün diğer menajerlerinden daha kötü değildi.)
Buddy Holly ve 1957 yılının ocak ayında kurmuş olduğu grubu The Crickets, aynı yılın mayıs ayında That’ll Be The Day’i Norman Petty ile yeniden kaydetti. Şarkı potansiyelini ortaya çıkardı ve hem İngiliz hem de Amerikan listelerinde zirveye oynadı.
Buddy’nin popülerliği ve etkisi o günden sonra Birleşik Krallık’ta ve Birleşik Devletler’de giderek arttı.
O Bir Arketipti
Buddy, şarkılarının çoğunu kendi yazdı ve besteledi. (Dönemin en büyük yıldızı Elvis’in neredeyse hiç şarkı yazmadığını hatırlatalım.) Hem şarkı yazan hem de yazdığı şarkıyı söyleyen bir figür, başta Bob Dylan ve The Beatles olmak üzere müzisyenlere ilham veren en büyük şeydi.
Buddy’nin kurduğu The Crickets grubu dört kişiden oluşuyordu. Buddy vokal ve baş gitaristti; Niki Sullivan ritm gitarda, J.B. Mauldin bas gitarda ve Jerry Allison da davuldaydı. Bu dört kişilik ekip “klasik anlamda müzik grubunun” öncüsüydü. The Crickets’ten sonra çoğu grup bu enstrümanlardan oluştu (The Beatles, The Beach Boys, Led Zeppelin, The Who, Creedence Clearwater Revival ve yüzlercesi).
Buddy Holly ve The Crickets 1958 yılında İngiltere’ye gittiğinde Paul McCartney ve John Lennon, onlardan çok etkilendi – grubun ismine kadar. The Beatles’ın isminin “beetles” yani “böcekler” olmasının tek sebebi “crickets” yani “cırcır böcekleri”ydi. Dört kişilik grup ve kendi şarkılarını yazma fikrini o gün benimsediler. Buddy’nin aynı anda hem gitar çalıp hem de şarkıyı söylemesiyse onları büyüledi. Lennon sonraları, “İngiltere’de aynı anda hem çalıp hem de şarkı söyleyebildiğini gerçekten bildiğimiz ilk kişi Buddy’di, sadece tıngırdatmakla kalmayıp aynı zamanda notaları da çalabiliyordu. Harika ve çığır açıcı bir müzisyendi,” diyecekti. (Beatles ayrıca 1964 yılında bir Buddy Holly şarkısı olan Words of Love‘ı da coverladı.)
Buddy, Fender’in Stratocaster modelini kullanan ilk gitaristlerden biriydi. Bu gitarla özdeşleşen, tarihin en büyük gitaristlerinden Eric Clapton otobiyografisinde, Holly’yi ve Fender’ı ilk gördüğü anı şöyle anlatıyor: “Öldüğümü ve cennete gittiğimi sandım. Uzaydan gelen bir enstrüman görmek gibiydi ve kendi kendime şöyle dedim: İşte bu müziğin geleceği – işte istediğim şey!”
Taktığı gözlüklerle özdeşleşen ve gözlükleri imzası hâline gelen İngiliz müzisyen Sir Elton John’un gözlük takmaya başlamasının sebebi Buddy Holly’e bir saygı duruşuydu. Keza aynı şekilde Elvis Costello’nun da.
The Rolling Stones’un ilk hitlerinden biri olan Not Fade Away bir The Crickets coverıydı.
60’ların en büyük pop rock gruplarından The Hollies’in ismi, grup üyelerinin Buddy Holly’e olan hayranlığından gelmekteydi. Grup 1980 yılında Buddy Holly isminde, tamamen Buddy coverlarından oluşan bir albüm de yayımladı.
Günümüzün başarılı indie rock gruplarından The Raveonettes de ismini bir Buddy Holly şarkısı olan Rave On ve 60’ların popüler kız grubu The Ronettes’in bileşiminden aldı.
30 yıldır yoluna doludizgin devam eden alternatif rock grubu Weezer, 1994 tarihli ilk albümü için Buddy Holly isminde bir şarkı kaydetti ve şarkı o günden beri grubun en büyük hitlerinden biri oldu.
Müzik tarihinin en büyük söz yazarlarından biri olan ve 2016 Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Bob Dylan, ödül konuşmasına şu cümlelerle başladı: “Her şeyin doğuşuna geri dönseydim, sanırım Buddy Holly ile başlamam gerekecekti. Onu ilk duyduğum andan itibaren kendimi ona yakın hissettim. Bir ağabey gibi, akraba gibi. O bir arketipti. Olmadığım ve olmak istediğim her şey.”
Dylan konuşmasında Buddy’yi “Winter Dance Party Tour” kapsamında, 31 Ocak 1959’da Minnesota’da gördüğü günden de bahsetti: “Onu sadece bir kez gördüm. Güçlüydü, heyecan vericiydi ve büyüleyiciydi. Sadece altı metre uzaktaydım. Sonra birdenbire en esrarengiz şey oldu. Tam olarak gözlerimin içine baktı ve bir şey aktardı. Ne olduğunu bilmediğim bir şey.”
Müziğin Öldüğü Gün
Bu, Buddy’nin son turnesiydi. Turneye The Crickets katılamamıştı ve Buddy’nin beraber sahne alacağı müzisyenlere ihtiyacı vardı. Buddy, davul için Carl Bunch ve gitar için de Tommy Allsup ve Waylon Jennings ile anlaştı. Jennings, daha sonraları otobiyografisinde, Buddy’nin bir gün ona bir bas gitar uzattığını ve “O şeyi çalmayı öğrenmek için iki haftan var,” dediğinde çok şaşırdığını yazacaktı.
Winter Dance Party Tour’a Buddy ile beraber; La Bamba’yı dünya çapında bir hite dönüştüren Ritchie Valens, Chantilly Lace ile tam yirmi iki hafta boyunca listelerde kalan The Big Bopper ve I Wonder Why ile üne kavuşan Dion and The Belmonts katıldı.
Turnenin ismi “kış dansı partisi” olmasına rağmen müzisyenler için pek de bir parti sayılmazdı. Buddy ve diğer müzisyenler, günlerinin ve gecelerinin çoğunu, tıka basa dolmuş buz gibi bir otobüste, yolculuğa hiç ara vermeden bir sonraki konsere doğru yola çıkarak geçiriyordu.
Tur otobüsü, 31 Ocak’ta gerçekleşen Minnesota’daki konserin akşamında, Wisconsin’e doğru giderken bozuldu. Otobüste ısınmak için gazeteleri yakan müzisyenler saatlerce yardım bekledi. Carl Bunch donmuş ayakları nedeniyle hastaneye gitmek zorunda kaldı.
2 Şubat 1959 Pazartesi sabahına tüm vücudu ağrıyarak uyanan ve koşullardan bıkan Buddy bir uçak kiralamaya karar verdi. Beraber sahne aldığı arkadaşları Jennings ve Allsup; şehre erken varış, hotelde konaklama ve çamaşırlarını yıkama fırsatı bulacakları için bu fikre katıldı. Ancak, Clear Lake’deki sahneleri sırasında, Perry “The Big Bopper” Richardson, Jennings’i kendisine uçaktaki yerini vermesi için ikna etti. Oldukça iri biri olan Big Bopper, halihazırda bir otobüs koltuğuna zar zor sığabiliyordu ve ağır geçirdiği griple savaşmak için biraz uykuya ihtiyacı vardı. Jennings, “Buddy için bir sakıncası yoksa benim için sorun değil,” dedi. Ritchie Valens da Allsup’a aynı teklifle gitti, hatta uçağa binebilmek için neredeyse yalvardı. Allsup başta bu teklife yanaşmasa da uçaktaki son koltuk için yazı tura atmayı kabul etti. Valens “tura” diyerek kazandı ve “Vay canına, hayatımda ilk kez bir şey kazandım,” dedi.
Buddy konserin ardından, Jennings ile son konuştuğunda, Jennings uçak yolculuğundan kaçtığı için ona takılıyordu. Gülümseyerek “Umarım kahrolası otobüsün tekrar donar,” dedi. Jennings, o günden sonra bir daha peşini hiç bırakmayan sözlerle cevap verdi: “Umarım eski uçağınız düşer.”
Dylan, Buddy’yi gördükten üç gün sonra, 3 Şubat 1959’da; Buddy Holly, Ritchie Valens ve The Big Bopper’ı taşıyan uçak, kalkışından birkaç dakika sonra yere çakıldı. Modern müzik tarihini en çok etkisi altında bırakan isimlerden biri olan Buddy, hayatını kaybettiğinde henüz sadece 22 yaşındaydı. (The Big Bopper 28 ve Ritchie Valens da yalnızca 17’ydi.)
Bye Bye Miss American Pie
Kazadan on iki yıl sonra, 1971 yılında, Don McLean, American Pie isminde bir şarkı yazdı.
Yaklaşık 9 dakikalık bu şarkı, zaman içinde tarihin en büyük kültlerinden birine dönüştü. Şarkıda üstü kapalı şekilde kimleri ima ettiğini ve atıfta bulunduğu kişilerin kim olduğunu McLean hiçbir zaman açıklamadı. James Dean’den ödünç aldığı paltoyla kral ve kraliçe için şarkı söyleyen soytarı kimdi? Zevkle gülen şeytan kimi temsil ediyordu? Yosun tutan yuvarlanan taş derken neyi kastediyordu? Bunlar hakkında yüzlerce yazı yazıldı, sırf bu şarkıyı incelemek için web siteleri bile açıldı. Çoğunluk, hangi isimlerin hedef alındığına dair fikir birliğine de vardı. Yine de McLean bu soruları her zaman geçiştirdi.
Şarkıda kesinliği bilinen tek şey var: McLean’in -sonraları literatüre geçecek olan- “the day the music died” yani “müziğin öldüğü gün” ifadesini, 3 Şubat 1959 tarihinde gerçekleşen uçak kazası için kullanmış olduğu.
I can’t remember if I cried
When I read about his widowed bride
But something touched me deep inside
The day the music died
Bugün Google’a “müziğin öldüğü gün” (the day the music died) yazdığınızda karşınıza gelen tarih 3 Şubat 1959 oluyor. Don McLean, Buddy Holly’nin ölümünü müziğin öldüğü gün olarak adlandırmış olabilir, ancak belki de onun ölümü, müziğin doğduğu gün olmasını sağladı. Cause that’ll be the day when I die (çünkü o gün öleceğim gün olacak) diyerek öleceğinden bahsettiği şarkıyla kariyerinin doğuşu gerçekleşen biri için hiç de garip değil ha?
Mike Batt’in sözleriyle bitirelim: “Well, i feel like Buddy Holly ’cause it’s raining in my heart.”
Kaynakça
[1] The Independent, Oh boy: Why Buddy Holly still matters today
[2] Udiscovermusic, Buddy Holly
[3] Nobelprize, The Nobel Prize in Literature 2016
[4] Faroutmagazine, John Lennon sing Buddy Holly songs 1972
[5] Biography, The Day the Music Died: Rock’s Great Tragedy
[6] Biography, Waylon Jennings’ Close Call on ‘The Day the Music Died’
[7] Waylon Jennings, Lenny Kaye – Waylon: An Autobiography
[8] Rollingstone, How Waylon Jennings Survived the Day the Music Died
Kapak fotoğrafı: Liveabout
Buddy Holly’nin başlıca eserlerini ve yazıda bahsi geçen diğer şarkıları dinlemek için: