Pusu'la

Satranç: Kitabı, Tiyatro Oyunu, Müzesi

“İnsan bekler, bekler, bekler; şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür,” satırlarının altını çizmiştim Stephan Zweig’ın Satranç isimli uzun öyküsünü okurken. Tek oturuşta bitirdiğim ve ayırdığım kısa sürenin bile karşılığını fazlasıyla aldığım bir kitap olarak kitaplığımda yerini almıştı uzun zaman önce. Hiç satranç oynamamış beni, bu tutkusu sebebiyle beyin hummasına yakalanan birinin öyküsü gerçekten etkilemişti. Zweig’ın kitabı yazmayı bitirdikten birkaç ay sonra intihar etmesi yani aslında kitabın bir veda mektubu oluşu kült eserlerden olmasının en önemli sebeplerinden bana kalırsa.

Pinterest’ten alınmıştır.

Geçtiğimiz günlerde gitme fırsatı bulduğum Gökyay Vakfı Satranç Müzesi ise Satranç’ı kitaplığımın tozlu raflarından çıkarıp yeniden okumama sebep oldu. Akın Gökyay’ın 412 satranç takımı içeren koleksiyonu dünyanın en büyük satranç koleksiyonu olarak 2012 yılında Guinness Rekorlar Kitabına girmiş. “Bir koleksiyoner miyim? Yoksa güzel şeyleri toplayıp seyretmeyi seven biri miyim? Bilemiyorum,” diyor. Müzede Gökyay’ın seyahat ettiği 109 ülkeden getirdiği 617 takım sergileniyor. Müzenin; Çocuklar, Tasarımlar, Medeniyetler, Savaş&Barış ve Ülkeler adlı bölümleri var. Hem şaşkınlık hem de hayranlıkla gezdiğim müzede Harry Potter, 11 Eylül saldırısı ve Ankara temalı takımlar en çok beğendiklerimden oldu.

Satranç takımları dünya tarihinde dönüm noktası olan olayları temsil edebilir, ülkelerin kültürlerini de yansıtabilir, hatta bizi çocukluğumuza bile döndürebilir. Müzede gördüklerim bana bunları düşündürdü. Siz müzede koleksiyonu dikkatle incelerken her an Akın Gökyay yanınıza gelip koleksiyonu beğenip beğenmediğinizi sorabilir, hazırlıklı olun. Müzeyi gezmeyi bitirdikten sonra içerisindeki Chaturanga Cafe’de güzel bir Türk kahvesi içebilirsiniz. Chaturanga, satrancın ilk ismi.

Kitabı yeniden okuyup müzeyi gezmek, Ankara DT’nin yeni oyunlarından Satranç’ı hala izleyememiş olduğum gerçeğini bana bir kez daha hatırlattı! Oyuna bilet bulmak çok çok zor. Kitaplardan uyarlanan tiyatro oyunlarını izlemek bana her zaman zevk vermiştir. Okurken hayalimde canlandırdıklarımı canlı canlı izlemek, bir karakter ya da herhangi bir detay tam hayal ettiğim gibi çıktığında çok mutlu oluyorum. Bu yüzden Satranç da çok merak ettiğim oyunlardan. Eğer oyuna bilet bulabilirseniz, kitabını okuyup müzesini de gezerek bu kış bir satranç hat trick’i yapabilirsiniz.

Pascal “Satranç tahtası insan zihninin jimnastik salonudur,” demiş. Gerek kitabın hissettirdikleri olsun, gerek müzedeki takımların temsil ettikleri olsun satrancın sadece zihnin kullanıldığı bir zeka oyunu olmadığını bir kere daha hissetmiş oldum! Sizce de öyle değil mi?

Gökyay Vakfı Satranç Müzesi ile ilgili detaylı yazımız için buraya bakabilirsiniz.

Öne çıkarılmış görsel Pinterest’ten alınmıştır.

Eliçe Kılıç
Çok gezerken çok okuyanlardan.

    Bir Cevap Yazın