Menu Kapat
Kapat
Ara
Close this search box.

Tarihin katmanlarında bir hafıza mekanı: Atatürk Ankara Milli Mücadele Müzesi

Pusula Banner
Getting your Trinity Audio player ready...
Okuma Modu

Keçiören Belediyesi tarafından Cumhuriyet’in 100. yılında açılan Atatürk Ankara Milli Mücadele Müzesi, Ankara’nın Milli Mücadele’deki son derece önemli rolünün, yerel ve ulusal kahramanlarının ve Anadolu Ajansı’nın kuruluş sürecinin yanı sıra yapının çıkış noktasındaki tiftik keçisinin Ankara’dan dünyaya uzanan hikayesini çok katmanlı bir anlatımla ziyaretçilerine sunuyor. Çoban Mektebi olarak da bilinen, Keçiören’e kara yoluyla Çankaya tarafından gelen ziyaretçileri adeta kapıda karşılayan ve sadelikteki güzelliğiyle öne çıkan bu kıymetli mekanı, müzenin sorumlusu Özge Zengil ile konuştuk.

Merhaba Özge Hanım, röportajımıza başlarken ilk olarak sizi tanıyalım.

Öncelikle Lavarla’da müzemize yer verdiğiniz için teşekkür ederiz. Ben Ankara Üniversitesi DTCF sanat tarihi mezunuyum. Meslek hayatına Alanya, Kaleiçi ve Tersane kazılarında başlayıp daha sonra müzelerde görev aldım. Keçiören Belediyesi’ne ise Atatürk Ankara Milli Mücadele Müzesi’nin kurulma projesiyle dahil oldum. Müzesinin açılışıyla birlikte müze sorumlusu olarak görevime devam etmekteyim.

Atatürk Ankara Milli Mücadele Müzesi’nin kuruluş amacını ve hikayesini anlatır mısınız?

Milli Mücadele tarihi, siyasi ve askeri başarıların yanında il il, kaza kaza, köy köy Türkiye’nin her yerinde bu döneme özgü fedakârlıklarla, tepkiler ve kahramanlıklarla doludur. Milli Mücadelenin yerel boyutları Ankara özelinde de büyük bir paya sahiptir.  Milli Mücadele döneminde Ankara’da kurulan gizli örgütler, çıkarılan gazeteler, işgallere karşı protesto mitingleri, Namazgâh Tepe’de kurulan Milli Alay, seymenlerin hazırlanışı, Atatürk ve silah arkadaşlarına –katli vaciptir- fetvalarına karşı fetvalar çıkartmaları, Hilal-i Ahmer Kadınlar Şubesi’nin çalışmaları, Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin çabaları gibi pek çok yerel boyut kolektif çabaya katkıda bulunmuştur.

Müzemiz, Ankara’nın Milli Mücadele’deki bu yerini yansıtmayı amaçlıyor.

Milli Mücadele tarihinde Keçiören ilçesi de çok büyük bir öneme sahip. Bu önem Atatürk ve Temsil Heyetinin Sivas’tan Ankara’ya geliş tarihi olan 27 Aralık 1919’da Keçiören Ziraat Mektebi’nin 118 gün boyunca Kurtuluş Savaşı’nın karargahı olmasından kaynaklanır. 1919 Aralık ayında Milli Mücadelenin merkezinin Ankara olmasıyla birlikte Ankara, savaş yıllarında zulüm gören, baskı altında ezilen, vatanın farklı köşelerinden göçmek zorunda olan insanların, kapatılan postanelerin ve silah ambarı çalışanlarının, harbiye okullarından henüz mezun olamamış subay adaylarının ve yaralanan Mehmetçiğin de yuvası olmuştur. Milli Mücadeleye inanan, katkıda bulunmak isteyen herkes Ankara’ya, üstelik de çok zorlu şartlar altında yolculuk yaparak gelmiştir.

Müze binamız da bu yıllarda Ankara’ya gelip mücadeleye katılan sivil kahramanların, konaklama ve çalışma yeri olmuştur. Bunların arasında: Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar, Yunus Nadi, Cami Baykurt, Refik Saydam, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi isimler vardır.

Atatürk Ankara Milli Mücadele Müzesi, burada kalan isimlerle Ankaralıların Milli Mücadeleye ve cephe gerisindeki katkılarına yakın bir perspektiften bakmıştır. Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Milli Mücadele liderlerine duyulan saygı ve güven Türkiye’nin her coğrafyasında yaşanırken Ankara’da neler olduğunu müzemizi gezerken görebiliyoruz. Bu kapsamda Atatürk Ankara Milli Mücadele Müzesi, Milli Mücadelenin Ankara’daki yerel boyutlarını ele alan tarihsel ihtiyacı doyurmak için kurulmuş bir müzedir.

Müzenize ev sahipliği yapan binayı, yani eski adıyla Çoban Mektebi’ni de başlı başına kıymetli bir değer olduğu için sizden ayrıca dinlemek isterim.

Ankara tiftik keçisinin tüyleri kullanılarak yapılan sof kumaşı 16. yüzyıl ve sonrasında hem Osmanlı coğrafyasında hem de ülke dışında büyük bir üne sahiptir. Bu ün, Ankara keçisinin “tiftik” olarak adlandırılan tüyünün sağlamlığı, su geçirmezliği, ısı iletkenliğinin düşük olması ve görünüş olarak ince, parlak olması sebebiyle diğer dokuma liflerinden ayrılmasıdır. Tiftik Keçisi, coğrafi olarak yalnızca Ankara’da yetişmesi dolayısıyla burada tiftiğe dayalı, güçlü bir dokuma sanayi gelişmiştir. Böylece Tiftik keçisi Ankara için büyük iktisadi katkı sağlamıştır. Fakat 19. yüzyılın ortalarında Ankara keçisinin Güney Afrika Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’ne götürülerek, o ülkelerde de yetiştirilmeye başlanması ve Sanayi İnkılabı ile Avrupa’da üretilen ucuz tekstil ürünlerinin bütün Osmanlı coğrafyasında olduğu gibi Ankara’da da pazarı ele geçirmesiyle şehirde üretilen sof kumaşının üretimi azaltmıştır.

I. Abdülhamid dönemine gelindiğinde Tiftik keçisinin dış ülkelere satışı yasaklanarak önlem alınmaya çalışılmış olsa da kararda geç kalınmıştır. Bunun üzerine Ankara keçisi yetiştiriciliğini teşvik etmek için yapılan ikinci girişim, yine II. Abdülhamid döneminde Vali Memduh Paşa tarafından 6 Mayıs 1895 tarihinde Çoban Mektebi ve Numune Tarlası’nın temelinin atılmasıyla yapılmıştır. 1898 tarihinde ise hizmete açılmıştır.

Çoban Mektebi’nin kurulduğu alanın Ankara’nın farklı bölgelerinin kesişiminde bulunmasından dolayı burada verilen eğitimlere halk da kolaylıkla ulaşabilecekti. Böylelikle hem zirai faaliyetler hem de tiftik keçileri ıslah edilerek sof ticareti tekrar canlandırılacaktı. Damızlıklar halka uygun fiyatlara satılacak ve böylece mektep için gelir elde edilecekti. Çobanlara verilen eğitimle de hayvanlarda salgın hastalıklar ve buna bağlı toplu kayıpların önüne geçilecekti.

Fakat burada tam olarak fiili bir eğitim gerçekleştirilemedi ve yeterli öğrenci bulunamadı. Daha sonra Çoban Mektebi, Atatürk ve Temsil Heyeti üyelerinin Ankara’ya geldiği 27 Aralık 1919’da Ziraat Mektebi binasıyla birlikte Milli Mücadelenin karargahı olarak kullanıldı.

Tematik odalarınızdaki anlatımda da önemli yerlere sahip olan Milli Mücadele kahramanları ve bu kahramanların mekanınızla olan ilişkisi de bir başka merak ettiğim konu.

Müzemiz iki kattan oluşuyor. Giriş katında ilk oda, yapının günümüze kadar geçirdiği evreleri anlatıyor. Büyük salon ise “Ankara’nın Hafızası” adını taşıyor. Burada, Atatürk’ün “Ben Ankara’yı coğrafya kitaplarından değil tarih kitaplarından öğrendim” dediği Ankara’nın tarih boyunca geçirdiği evreler ile Mondros Ateşkes Anlaşması’nın Ankara’da yarattığı etki ve sivil örgütlenmeler yer alıyor. İkinci kat büyük salon, 27 Aralık 1919’da Ankaralıların Atatürk’ü umut, milli heyecan ve kararlılıkla beklemesiyle başlıyor ve Cumhuriyetin ilanına kadar gecen süreyi konu alıyor.

Tematik bölümlerimiz ise bu dönem içinde Ankara’nın kadın ve çocuklarının katkılarını, Ankara esnafının Ahilik geleneğiyle orduya yardımlarını, kurulan İmalat-ı Harbiye Fabrikası’ndaki çalışmaları aktaran odalardan ve elbette burada konaklamış ve çalışmalarda bulunmuş Halide Edib Adıvar’ın Türkün Ateşten İmtihanı  kitabında da “Ankara’ya geldiğimizin üçüncü akşamı Numune Çiftliğinde bize ayrılan bir odayı işgal ettik. Burası merkez binanın ikinci katında vaktiyle talebeye yatakhane vazifesi görmüştü. Adnan ile işgal ettiğimiz odanın Ankara’ya bakan güzel bir balkonu vardı.” diye anlattığı oda ile Mustafa Kemal Atatürk’ ün karargâh çalışmalarını anlattığımız odadan oluşuyor.

Röportajımızda müzenizin üzerinde özellikle durduğu kıymetli bir kurumdan da bahsetmeden olmaz: Anadolu Ajansı.

Evet, çünkü bu dönemde Ankara yönetimi, İstanbul Hükümeti ve işgal kuvvetlerinin olumsuz haber, bilgi ve propagandasıyla uğraşmak durumunda kalmıştır. Sadece İstanbul’da değil, Anadolu’da işgal altında olan ya da milli hareketin tam denetim sağlayamadığı bölgelerde de İstanbul Hükümeti ve işgal kuvvetlerince kurulan ya da desteklenen basın organları, milli hareketin aleyhine yaptıkları yayınlarla halkı Ankara yönetimine karşı kışkırtmaya çalışıyorlardı. Anadolu’nun farklı bölgelerinde milli harekete karşı soğuk davranılmasında ve çıkan isyanlarda, bu yayınların önemli etkisi var. Ankara yönetimini destekleyen basın organları da elbette vardı ancak bu yayın organları Anadolu’nun farklı merkezlerine yeterince gönderilemiyor, milli hareketin amacını dış kamuoyuna anlatmada da yetersiz kalıyorlardı. Bu tür iletişim engellerini ortadan kaldırmak için bir ajans kurulmasına yönelik fikir Halide Edip Adıvar ve Yunus Nadi Abalıoğlu’ndan gelmiştir.

Nisan 1920’de Ankara’ya gelen Halide Edip ve Yunus Nadi, 4 veya 5 Nisan akşamı Mustafa Kemal’le yaptıkları görüşmede ajans konusundaki fikirlerini iletirler. Görüşme sırasında Halide Edip, ülkede yaşayan insanların ve dış dünyanın haber ve bilgi alamadıkları için milli hareketin amacını anlamadığını, ajansın kurulmasından sonra bültenlerin telgrafhanesi olan her yere ulaşacağını, olmayan yerlerde cami duvarlarına asılacağını söyler. Alınan karar çerçevesinde dış basın getirtilerek yabancı kamuoyu hakkında bilgi alınacak, ayrıca günlük olarak yerli ve yabancı yayınlar ve haber kaynaklarından elde edilecek verilerle Anadolu Ajansı günde en az iki haber servisi yapacaktı.

8 Nisan 1920’de Mustafa Kemal tarafından çekilen telgrafla ajansın kurulduğu haberi her yere gönderilir. Bu dönem boyunca Anadolu Ajansı, dış kamuoyuna milli hareketin emperyalist bir amacının olmadığını, isteğinin, Misak-ı Millî sınırları içerisinde bağımsız bir devlet kurmak olduğunu bültenleri ve diğer organlar aracılığıyla duyurdu.

Anadolu Ajansı’nın çalışmalarını yürüttüğü ilk merkez Ankara Keçiören’deki Ziraat Mektebi’nde ayrılan bir odadır. Bu bina aynı zamanda Mustafa Kemal’in de çalışmalarını yürüttüğü merkezdir. Bu karargahın bir ucu da Yunus Nadi ve Halide Edip’in Anadolu Ajansı için günlük çalışmalarını gerçekleştirdiği, günümüzde Atatürk Ankara Milli Mücadele Müzesi’ne ev sahipliği yapan Çoban Mektebi binasıdır.

Sonuç olarak, bahsettiğimiz tarihi olayın gerçekleştiği yer olan müze binamızda da bu gelişmeleri yansıtmak Keçiören Belediyesi olarak bizim için tarihi bir görevdir.

Peki, Cumhuriyetimizin 100. yılında açılan bu müze, ziyaretçileri için nasıl bir eğitimsel ve kültürel katkı sunuyor?

Eğitim müfredatımızda İnkılap tarihi, sarmal bir sistemle eğitimin her aşamasında çeşitli yoğunlukta işleniyor. Müzemize anaokulundan üniversiteye kadar çeşitli yaş gruplarından pek çok öğrenci geliyor. Bu yüzden, bireysel veya grup halinde gelen ve isteyen her katılımcıya, yaşı ve eğitim düzeyine uygun ücretsiz rehberlik hizmeti veriyoruz. Milli Mücadele’nin evveliyatına, Ankara için ilk örgütlenmelere, zafere giden yoldaki çalışmalara, Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyetin kuruluşuna katkıda bulunan kahramanların bölgesel çabalarına, yani kısaca Milli Mücadele ruhunun anlamlandırılmasına ve tarihsel hafızanın canlandırılmasına katkı sağlamak öncelikli amacımız.

Son olarak da müzenizin gelecek planlarından bahsedebilir misiniz?

Müzemiz, Keçiören Belediye Başkanımız Dr. Mesut Özarslan önderliğinde sosyal ve kültürel etkinliklerini sürdürüyor. Gelecek planlarımızda diğer şehirler ve Ankara içerisinden grupları davet ederek, belirlenen temalar çerçevesinde çeşitli etkinlikler oluşturmak yer alıyor. Milli Mücadele ruhunu aşılamak için yaz aylarında müze bahçemizde açık hava film gösterileri düzenlemek ve Türk tarihi açısından önemli yazar ve sanatçıları Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü’müz aracılığıyla vatandaşlarla buluşturmaya devam etmek istiyoruz. Daha önce okullarla işbirliğiyle düzenlediğimiz Milli Mücadele konulu kitap okuma aktiviteleri ve söyleşileri devam ettirmek ve müze koleksiyonumuzu da genişleterek daha çok katılımcıya ulaşmak için projelerimizi geliştirme ve sürdürme hedefindeyiz.

Pusula Banner

Paylaş:

İlginizi Çekebilir