İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın bitişiyle 1950’lerde farklı bir dönemin kapısı aralanmış, Ankara’da alışılagelmiş mimarinin aksine yapılan yüksek katlı binalar farklı bir çağa göz kırpmaya başlamıştır. Bunlardan biri olan Anafartalar Çarşısı yapıldığı dönemden itibaren birçok nedenden ötürü devrim niteliği taşır. Bulunduğu işlek caddenin ismini alan bu çarşının en parlak dönemi olarak nitelendirilebilecek o zamanlarda, mimari özelliklerinin yanı sıra edindiği misyon, kısa zaman içerisinde popülaritesini arttırmıştır. Bir zamanlar ünlü Akman Bozacısı’nın da bulunduğu Anafartalar Çarşısı, açıldığı döneme şahitlik etmiş her Ankaralı için çağrıştırdıkları bakımından aynıdır; ilk alışveriş merkezi ve içinde barındırdığı plastik sanatlar…
Bulunduğu bölgenin tarihine bakıldığında Ankara’da 1881 ve 1916 senelerinde çıkan yangınlardan sonra kentin ticaret merkezinin önceden Anafartalar Çarşısı’nın konumunda bulunan Karaoğlan Çarşısı ve etrafında şekillendiği gözlemlenir. Ankara’ya demiryolunun gelmesi Karaoğlan Çarşısı’nın önemini arttırmış, çarşının içinde bulunan kahveler ise milli mücadele döneminde buluşma yeri olarak tayin edilmiştir. Bu çarşının bir diğer özelliği ise yakın çevresinde Zincirli ve Kuyulu Camileri, Kuyulu Kahve, İstanbul Pastanesi, Arif Hikmet Koyunoğlu’nun mimarlık bürosu, Arif Oruç’un Yeni Dünya Gazetesi’nin hazırlandığı Mühendis Han gibi bir zamanın önemli yapılarını bulundurmuş olmasıdır.
Yıllar içerisinde Cumhuriyet mimarisini benimseyen Ulus ve çevresi ağır top olan Taşhan’ın yerine bile Sümer Holding binasını koymuş, onu da eskiterek dünyayı etkisi altına alan modernist yaklaşımda bir değişime doğru yol almıştır. Ankara’nın en eski alışveriş merkezi olarak da bilinen Anafartalar Çarşısı, 1967 senesinde Ankara İmar ve Emlak İşletmesi T.A.Ş’ nin açtığı bir yarışma sonucunda seçilen üç mimari projenin harmanlanarak oluşmasından doğmuştur.
Binanın mimarları Ferzan Baydar, Affan Kırımlı ve Tayfur Şahbaz süregelen modern mimarlığı tasarladıkları binaya direkt olarak yansıtmış, binada giydirme cephe, kübik mimari gibi çağdaş birçok unsur kullanmışlardır. Yapıldığı dönemde çarşının diğer örneklerinden ayrılmasında oldukça önem arz eden dekorasyonunu ise mimar Ruşen Dora yapmıştır. Çarşının öngörülen ilk projesinde, büyük mağaza karakterinde olması ve bir sürü farklı malın bir arada satıldığı açık standlar içermesi düşünülerek modern bir bedesten yaratılması planlanmıştır. Zaman içerisinde farklı tarzlarda mallar satan dükkanların köşeleri kapmasıyla sabit tesisler artarak, planlanan ilk halinden bir hayli farklılaşmıştır.
Günümüzde çarşının mimari kimliğinden çok içerdiği eserlerle ilgili bilgi bulmak mümkündür. Bunun sebebi ise Anafartalar Çarşısı’nın Türk Plastik Sanatları’nın en nadide örneklerini barındıran, fakat kimsenin farkında olmadığı saklı bir müze olmasıdır. Çarşının iç duvarları, kolonları ve merdiven boşlukları artık yaşamayan sanatçılarının seramik panoları, rölyefleri ve resimleriyle doludur. Her biri bir zamanlar icra ettikleri sanatın duayenleri olan Füreya Koral, Seniye Fenmen, Attila Galatalı, Arif Kaptan, Cevdet Altuğ ve Nuri İyem’in bu eserleri zamana meydan okurcasına bugün bile çarşının demirbaşlarıdır. Bu seramik, rölyef ve resimler insan unsuru, doğa, doğadaki dönüşüm süreçleri, evrenin sonsuzluğu ve ay kraterleri gibi bir sürü farklı konuya ithafen yapılmıştır. Günümüzde meraklısı dışında gezinen çok az insanın farkına vardığı bu hazinelerin bazıları Çağdaş Türk Plastik Sanatları’nın ilkleri olarak kabul edilir.
Bu altı sanatçının çalışmalarının ayrıntılı bir bilgilendirme metnine ulaşmak kolay olmasa da bilindiği üzere Ulus Çarşısı’na yakın olan giriş kapısında Attila Galatalı’nın sanat kuramını yansıttığı büyük seramik panosu, biraz ilerideki ikinci girişte ise Füreya’nın çamur sanatında tüm hünerini ortaya koyduğu bir renk cümbüşü bulunur. Diğer katların hepsinde Füreya’nın daha küçük boyutlu ikişer tane seramik panosu ve bir başka usta kadın seramikçi olan Seniye Fenmen’in çalışmaları görülebilir. Arif Kaptan, Nuri İyem ve Cevdet Altuğ’un yapıtları ise çarşının girişi hariç tüm katlarda bulunur. Ne yazık ki bugüne kadar gelmeyi başaran bu eserler, dükkanlardan taşan ayakkabı ve giysiler tarafından zaman zaman önleri kapatılarak görünmeyecek hale gelebilmektedir.
200’den fazla dükkanı bulunan bu çarşının son yıllarda gündeme geldiği bir diğer önemli olay ise Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından planlanan ‘Ulus Tarihi Kent Meydanı’ projesi kapsamında 100. Yıl Çarşısı ve Ulus Çarşısı ile birlikte yıkılarak dönüşüme uğraması olmuştur. Fakat açılan dava sonucunda 2017 yılının başında proje iptal edilmiş, bu yapıların yıkımı durdurulmuştur.
Kaynakça:
-Ankara İmar ve Emlak İşletme A.Ş. Anafartalar Çarşı Sitesi Tefriş Projesi Yarışma Şartlaşma Tasarısı
-Zerrin Yaya, “Kentin Ortasında Saklı Bir Müze”, Enamour Magazine, 07. 09. 2015
-www.ankararehberi.com/ Karaoğlan Çarşısı
-Gökçe Günel ve Ali Kılcı, “Ankara Şehri 1924 Haritası: Eski Bir Haritada Ankara’yı Tanımak”, Ankara Araştırmaları Dergisi, Haziran 2015.
-Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarihte Ankara Uluslararası Sempozyumu, 25-26 Ekim 2011