Avrupa’da bisikletin yaygın kullanımı bize göre oldukça erken tarihlere dayandığı için birçok Avrupa ülkesinde yollar ve trafik ışıkları, trafik akışı bisiklet kullanıcıları da hesaba katılarak düzenleniyor. Bisiklet; araba gibi, yaya gibi, sokak lambası gibi hatta durağan haldeki bina gibi kent kültürünün olağan bir parçası olarak öne çıkıyor. Bunun yanında spor olarak bisiklet yarışları ise ciddi bir şekilde kendi alanını çoktan yaratmış durumda.
Profesyonel yarışları izlemeye giden çılgın taraftar grupları ve kalabalıklar, geçtiğimiz aylarda İstanbul’da gerçekleştirilen bisiklet yarışı sırasında şuursuzca kendini yola atan ve ciddi kaza riski doğuran delikanlılar göz önüne alındığında bize şu an için biraz uzak bir ihtimal gibi geliyor.
Ülkemizde bisiklet, yarışı bırakın çoğunlukla çocukların ve gençlerin bir eğlence aracı olarak görülmekten pek öteye gidemedi şu ana kadar. Bu anlayış, kendisini belediye otobüsünün bilerek sıkıştırdığı bisikletlilerde sık sık gösteriyor, nitekim araç kullanıcılarının bisikleti aralarına almamak için verdiği takdire şayan çaba sonucu sık sık ölüm haberleri de alıyoruz. Profesyonel bisiklet kullanıcıları sadece Ankara’da yaşadıkları zorlukları ve başlarına gelen olayları anlatsalar sizi trafikte ülkece içimizden çıkan ilkelliğe bir defa daha inandırır. Mesela 2013 yılında arkadaşları ile çıktığı turun dönüşünde aralarına dalan bir araç yüzünden hayatını kaybeden 19 yaşındaki Tolga Beyenir böyle bir ilkelliğin kurbanı oldu. Üstelik gereken tüm güvenlik önlemlerini de almışlardı.
Sadece araç sürücüleri değil, yayalar da bisiklet kullanıcılarının çoğu hakkını ihlal ettiklerinin farkında değiller, örneğin halihazırda sayısı zaten oldukça az olan bisiklet yollarında yürüyüş yapmayı çok seviyorlar. Arabasını bu yollara park edip gidenler de var.
Ancak bisikleti bu anlayıştan çekip çıkaracak, ona Avrupa’daki prestijli konumunu kazandıracak bir yükseliş ve bilinçlenme de söz konusu son yıllarda. Bu bilinçlenme daha çok kullanıcılarda gözleniyor şu an için. Güvenlikleri yok, kendi yolları yok ama bu onlara engel değil. Bu insanlar kendileri itmedikçe, kendileri çabalamadıkça bisiklete yönelik bir adım atılmayacağının bilincindeler. Bakanlık tarafından dağıtılan bisikletler atılmış önemli bir adım gibi gelebilir size fakat çoğu çoktan bir yerde çürümeye bırakıldı bile. Hatta bu bisikletleri satıp paraya çevirenler bile oldu.
Güzel haberler ise dediğim gibi, kullanıcılardan geliyor şu sıralar. Süslü Kadınlar Bisiklet Turları, Hollanda Büyükelçiliği’nin geçtiğimiz haftalarda Eymir’de gerçekleştirdiği Bisiklet Festivali ve Ankara trafiğinde gitgide artan kasklı bisikletliler.
Mesele algıda seçicilik aslında, muhtemelen bu yazıyı okuyan çoğumuz Ankara’daki bisikletlileri yeni fark etmeye başlayacak. Benim için de aynısı söz konusu oldu, bir arkadaşım profesyonel anlamda bisiklet kullanmaya başlayana kadar gözüm bisikletlileri hiç seçmedi, şimdiyse sanki her yerdeler zira sayıları da gün geçtikçe artıyor. Bu durum trafikteki sıkıntılarını da arttırıyor aynı zamanda.
Geçtiğimiz günlerde bisikletlilerin sıkıntılarının farkında olan bir oluşum, Hafıza Kaydı, Ankara’daki bisiklet kullanıcıları ile beraber bisiklet güzergahları oluşturmak için bir çağrıda bulundu. Hafıza Kaydı’nın 17 Haziran’da yayınlanacak yeni takvim yaprağında “Çağatay Avşar: Bisikletlilerin Trafikte Yaşam Hakkı” dosyası ele alınacak. Dosyada bisiklet kullananların trafikte maruz kaldığı hak ihlalleri ve şiddet konu edinilecek. Ankara için bir risk haritası oluşturulacak. Harita oluşturulurken Ankaralı bisikletlilerin rota bilgilerinden faydalanılacak. Sayfanın yayınladığı görselleri aşağıda paylaştım, gerekli bilgileri görsellerden alabilirsiniz.
Ankara’da bisiklet kullanan tanıdıklarınızı bilgilendirmeyi unutmayın, kendi güzergahları ile ilgili bilgilendirme yapabilirler.