“Yıkım ve umutsuzluk karşısında sadakatin tek testi vefadır.”
Müzisyen Eric Felten
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin (DTCF) Farabi Salonu tarihi günlerinden birini yaşadı. Öğrencileri ve sevenleri Türk Halk Müziği’nin unutulmaması gereken iki ismi, Coşkun Güla ve Bircan Pullukçuoğlu için düzenlenen anma konserinde salonu hınca hınç doldurdu.
Saatler süren etkinlik anma konseriydi derken tam bir vefa şöleni olmuştu.
Saat 20’de başladı, 23’te zor bitti.
Coşkun Güla ve Bircan Pullukçuoğlu
Halk müziği dendiğinde adlarını saygıyla yâd edilen iki güzel insan. Onlar Türk Halk Müziğinin kahramanlarından. Gerek insani yönleri, gerekse çalışkanlıkları, üretkenlikleriyle örnek alınan Coşkun Güla 1944, öğrencisi, asistanı ve sağ kolu olan Bircan Pullukçuoğlu 1953 doğumlu. İkisini de 2016 yılında, 10 buçuk ay arayla kaybettik.
Arkalarında binlerce türkü, milyonlarca seven kalp bıraktılar… Dostlarıyla öğrencileri bir araya geldi, ayrılmaz ikili olarak çalışan iki güzel insanı birlikte andılar. Müthiş bir programla.
Burhan Öralay
Öralay renkli kişilikli, kocaman yürekli. Adıyla girebileceğiniz internet sayfası renkli dünyası hakkında fikir verecektir. Tam bir Ankara aşığı.
“Van’dayım, uzaktayım!” demedi!
Ta Van’dan, 1200 km uzaktan, yaptı yapacağını! Aktarmaya çalışacağım o müthiş akşamı tasarladı Ankara’nın bağrında, DTCF’nin Farabi Salonu’nda.
Kesmedi!
Ankara’ya geldi, isme özel, koltuk numarası bile yazılı, bir davetiye hazırladı ki gerçekten kapsamlı. 14 sayfalık, hem bilgi hem de hatıra için saklanmalık!
Koro
Salonun ışıkları söndü, sahne sağdan ve soldan gelen koristlerle renklenmeye başladı. Açılış sahnesi tam anlamıyla vefa gecesine harcanan emek ve özenin göstergesiydi. Kadınların iki farklı renkteki elbiselerine ve erkeklerin tek tip takımlarındaki kadınlarla aynı iki renkteki kravatları renk cümbüşündeki uyum bağlantılarını oluşturmuştu. Menberi İcra Topluluğu ve Türkü Ola Korosu, 69 güzel insan, Türk bayrağı ve Atatürk posterinin önündeki 4 basamakta santim boşluk kalmayacak şekilde yerlerini aldılar.
Gece boyu, verilen ara hariç, türküler söylediler, sololara eşlik ettiler, ritim tuttular, bazen de sessizce, son dakikaya kadar yerlerini muhafaza ettiler.
Orkestra
Üçer bağlama ve ritim, bir bas bağlama, kaval, kabak kemane ve zurna ile 4 basamağın hemen altındaydılar.
Gecenin baştan sona yerini terk etmeyen diğer sanatçı grubunu oluşturdular.
Okan Murat Öztürk
Güla’nın öğrencisi, Prof.Dr. Okan Murat Öztürk’ün Güla ve Pullukçuoğlu’na yazdığı mektubu okudu.
Mektubu okurken Öztürk’ün sesi kısıldı, bizim gözlerimiz doldu, derken Öztürk’ün de gözleri doldu, okuyamadı, sessizliği salonu dolduranların alkışları bozdu. Öztürk mektubu kısa tutmamıştı. Dünü yâd, bugünü şikayet eden, baştan sona özlem ve minnet duygularıyla dolu mektup, gözyaşları ve alkışlara karıştı.
“Halden anlamak türkülerde kaldı.”
Söylediklerinin arasında ve mektubun bir özetiydi belki de.
Mehmet Üçer
Ve gecenin mimarlarından Mehmet Üçer.
Gecedeki sanatçıların çoğu gibi o da Güla’nın öğrencisi. Ses ve saz sanatçısı, Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde akademisyen. Anma gecesinin aylar önce başlayan hazırlıklarında Öralay’ın yanındaki, gece boyunca koro ve orkestrayla birlikte en çok emek harcayan.
“Hoca yorulmaz nedir bilmezdi,” diyerek hocasını andı. Koroyu yönetti, yeri geldi çaldı, söyledi. Sahneden hiç inmedi, nerdeyse herkesle göz teması kurdu, Güla ve Pullukçuoğlu’nu hatıralarıyla andı, yeri geldi sazın teline vurdu, türkü okudu ve müthiş bir performans sergiledi.
Gecenin sonunda haklı bir gururla, Öralay’la bir araya getirdikleri ve geceyi tam anlamıyla vefa gecesine dönüştürdükleri tüm sanatçı dostlarıyla, son bir türküyle seyirciyi de sarmalayarak kapattı.
Değerli sanatçılar
Her biri ayrı değer olan sanatçılar birer, üçer, dörder sahne aldılar. Çok değil, birer-ikişer türküyle. Sıralama Öralay’dan. Görüşme sırasıyla notu düşmüş: Dr. Özay Önal, Prof.Dr. Cenk Güray, İhsan Öztürk, Emine Koç, Emin Sancak, Ali Demirhan, Hüseyin Ertürk, Bülent Aslan, Ferhat Durmuş…
İmran Koç
TRT’nin deneyimli sanatçısı. Yanımdaydı, gecede yüz yüze tanışma fırsatı bulduğum güzel insanlardandı. Gece boyu, yorulmadan, son ana kadar enerjik, kulis-kürsü arasında adeta mekik dokuyan, sunucu Neslihan Tekinüçer’in davetiyle sahne aldı.
Koç, yüreklere dokundu. Tok sesiyle, önce türküsüyle, sonra Güla ve Pullukçuoğlu’nu andığı anlamlı sözleriyle.
Sümer Ezgü
Davetli sanatçılar arasında bu gece için Ankara dışından ve sanırım türkü dediğinde ilk akla gelenlerden. Gülümseyen gözleriyle Güla ve Pullukçuoğlu’nu özlem ve saygı dolu sözlerle andı. Birden, kimse şikayet etmiyorken, “Nota öğretilir ama hocamız bize rota öğretti. Sanatçılar, daha doğrusu sanat kültürü alan insanlar ölmez,” dedi. “Fazla konuştum!” diyerek türkülerine geçti.
Kadim Dostları çaldı, o da hem çaldı hem de söyledi. Dostlarına takıla takıla, gülen yüzü ve sempatik tavırlarıyla. Zeybek de oynadı, dizlerini yere vura vura.
Öralay ve Üçer
Gecenin özeti!
Üçer, aldı arkasına dev koro ve orkestrayı. Kattı aralarına, Güla ve Pullukçuoğlu’nu seven sayan sanatçı dostlarını.
Önlerindeyse biz vardık.
Tüm geceyi mektuba ve türkülere gözyaşlarını, seslerini veya alkışlarını katan, 15 dakikalık aradan sonra yerlerini eksiksiz alan, gece 3 saatten uzun sürse de yerlerinden kıpırdamayarak tüm geceyi büyük bir saygıyla tamamlayan, bir salon dolusu, DTCF’nin Farabi Salonu’ndaki onca insan…
Sahneden yayılan türkülerdeki hava, salonunun her köşesindeki vefa, karıştı birbirine.
Öralay ve Üçer…
Nice olumsuzluklar yaşadığımız, değerleri ipini kaçırdığımız bir uçan balon misali yitirdiğimiz dünyada, iki güzel insanı, bir güzel geceye sığdırdınız ya! Ezgü’nün gecenin kapanışındaki sözüyle “Vefa hala varmış,” dedirttiniz ya!
Helal olsun!
Çıkarken döndüm baktım Atatürk’ten yadigar, Taut imzalı eğitim mabedine. Son bir kare daha çektim.Vefa şöleninin ardından, ayrı bir aydınlanmış geldi sanki gözüme…