DEKAMER (Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi) Dalyan Kumsalı(Ortaca, Muğla)’nda 2008’de kurulmuş. Yaralı deniz kaplumbağalarının bakım ve tedavilerini yaparak onları tekrar denizle buluşturuyor, üreme kumsallarında bilimsel araştırmalar yapıyor ve kamuoyunu bilgilendiriyor. Varlığından mutluluk duyduğumuz DEKAMER, Çevre ve Orman Bakanlığı-Özel Çevre ve Koruma Kurumu, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve Dalyan Belediyesi ile Pamukkale Üniversitesi arasında imzalan bir protokol çerçevesinde hizmet veriyor.
Biz Ankaralılar yaz mevsiminde her yerdeyizdir. Güzel gezeriz. Gözlerimiz yeşile ve maviye doyar ama bir yandan da renklerin dansıyla büyüleyen sonbaharı özler ki bu Ankara’nın ruhuna çok yakışan bir mevsimdir. Gezdiğimiz yerleri ve farklı hikayeleri biriktirip hemen getiririz ki sadece hafızamızda kalmasın, sohbetlerimizde anlatılıp başkalarında da yer etsin. Dekamer Dalyan’a her gittiğimde mutlaka uğradığım yegane yerdir. İztuzu Plajı’ndan Dekamer’e doğru giderken yolun sağında hayatını yine kaplumbağalara adamış İngiliz çevreci Kaptan June’un barakası bulunur. Sonunda ulaşacağınız bu mütevazı merkezde deniz kaplumbağalarıyla ilgili bilgi alarak onları görebilir ve hikayelerini dinleyebilirsiniz.
Ülkemiz, kumsallarımızda yuvalama yapan ve koruma altında olan iki deniz kaplumbağası türüne ev sahipliği yapıyor: Caretta caretta (iribaş deniz kaplumbağası) ve yeşil deniz kaplumbağası (Chelonia mydas). Mayıs-Temmuz arası kumsala bırakılan yumurtalardan çıkan yavrular Temmuz-Eylül arası tekrar denize bırakılıyorlar. Yavrular 25 yıl sonra anne olduklarında yumurtlamak için içgüdüsel olarak yine doğdukları kumsala yuva yapmak için geliyorlar. Yani korunan, kumsallarımızdan denize bırakılan her yavru deniz kaplumbağası yaşadığı takdirde beslenme alanı neresi olursa olsun yumurtlamak için yine ülkemize, evine geri dönecek.
Yaralı kaplumbağalar kendilerini bulan kişilerin verdiği isimleri taşıyorlar. Bizim ziyaretimiz sırasında Kağan, Uğur, Aybüke, Selda, Alya, Özgürlük ve Kanki’nin tedavileri devam ediyordu. Su tanklarının içindeki kaplumbağaları izlerken orada kalan gönüllülerden bilgi de alabiliyorsunuz. Bizim rehberimiz veterinerlik bölümü öğrencisi bir gönüllüydü ve güzel bilgilerle dolu bir tur yaşadık. Merkezdeki gönüllülerin büyük bölümü daha çok Avrupa ülkelerinden geliyor ancak Amerika, Endonezya gibi farklı ülkelerden gelenler de var. İsterseniz siz de gönüllü olabilirsiniz. Ama bunun için hemen her gün 10 km yürüyebilecek dinçlikte olmanız, herhangi bir sağlık sorununuzun bulunmaması, hayvanlara dokunmaktan korkmamanız ve grup içerisinde uyumlu çalışabilme özelliğiyle birlikte bir ay Merkezde kalabilecek olmanız gerekiyor. Grup konaklaması şeklinde konaklayıp, ortak yemek, bulaşık yıkama ve ortak alandaki işleri yapmakla başlıyorsunuz. Sonrasında da kumsalda yuvaların kafeslenmesi, yuvaların belirlenmesi, yaralıların bakımı ve günlük ziyaretçilere bilgi verme gibi görevleriniz oluyor. Bu şekilde hem farklı bir deneyim yaşayabilme hem de doğayı korumak için bir şeyler yapabilme imkanınız var.
DEKAMER gelirini kumsallardaki yuvaların korunması ve yaralı deniz kaplumbağalarına müdahale için verilen devlet desteğinin yanında çeşitli STK bağışları, promosyon malzemeleri alınarak yapılan bağışlar ve proje desteklerinden sağlıyor. Elde edilen gelir de tedaviler, koruma çalışmaları, müdahale araçlarının giderleri, görev yapan kısa ve uzun süreli personelin giderleri ile gönüllülerin yeme ve içme masrafları için harcanıyor.
Denizlerin bu kadim canlıları hem denizdeki çayırları ve denizanalarını yiyerek denizleri temizliyor hem de dişleri olmadığından dökülen yemek artıklarıyla küçük deniz canlılarının beslenmesine katkıda bulunuyor. Biz insanlar da temizlenen denizden daha çok faydalanabiliyoruz.
Peki gerçekten ısırıyorlar mı? Hayır. Normalde kaplumbağalar insanları ısırmazlar. Onlar denizde karşılaşabileceğiniz en uysal hayvanlardan. Ancak insanların sürekli alanlarına girmeleri, sevmeye çalışmaları, fotoğraf çekmek istemeleri ve onlara zararlı olsa da ısrarla yemek vermeleri, elle besleme yapmaları sonucu hem doğal davranışlarından kopuyor, beklenti içinde oluyor hem de strese girerek kendilerini koruma içgüdüsüyle karşılık verebiliyorlar. Her ne kadar uysal oldukları bilinse de yabani hayatın bir parçası oldukları asla unutulmamalı. Denizde kaplumbağa görülmesi halinde onları rahatsız etmeden uzaktan kısa süreliğine izlemek ve yaralı olduğundan emin olmadan müdahale etmekten kaçınmak gerekiyor. Kaplumbağaları beslemenin yarattığı belki de en büyük sorun, bu canlıların insanın çok bulunduğu ve deniz trafiğinin yoğun, balıkçılığın yapıldığı alanlarda kalmaları. İnsanla yoğun şekilde karşılaşan kaplumbağaların bu bölgelerde yaralanma ve ölümcül yaralar alma riski artıyor, yüksek strese maruz kalıyorlar.
Kıyılarımızdaki deniz kaplumbağası yaralanmaları nadir olan doğal yaralanmalar dışında ne yazık ki tamamen insanların denizde bıraktığı ve kaplumbağaların deniz anası sanarak yuttukları poşetler-plastik atıklar ile olta ve misinalar sebebiyle gerçekleşiyor. Turistik tesislerin göz alıcı beyaz ışıkları ve sesleri sebebiyle yönlerini şaşırdıkları da oluyor.
DEKAMER, kollarını açmış bir baba edasıyla İztuzu Kumsalına sırtını yaslamış, şifa verdiği ve vereceği çocuklarıyla birlikte ziyaretçilerini ve desteğinizi bekliyor.
Keşke biz insanlar dünyanın sadece bizim olmadığını anlayabilsek.
https://www.youtube.com/watch?v=-hc12RwZ4ko
Prof.Dr.Yakup KASKA (Pamukkale Üniversitesi) ve tüm DEKAMER ekibine emekleri ve verdikleri bilgiler için çok teşekkür ederim.
*Tüm fotoğraflar Dekamer’in web sayfasından alınmıştır.