Menu Kapat
Kapat
Ara
Close this search box.

Engelsiz Filmler Festivali yönetmeni Kıvanç Yalçıner ile bir toplumsal değişim hikayesi

XPzone Infinia
Okuma Modu

Engelsiz Filmler Festivali, kapsayıcı sinemanın kutlandığı bir etkinlik. Kökeni “Bir arada film izlemek mümkün mü?” sorusuna dayanıyor ve herkes (ama herkes) için erişilebilir bir sinema deneyimi sunma amacı güdüyor. Festival 11. yılında yeni temalarla zenginleşti, insan haklarına vurgu yapmasının yanında Cumhuriyetimizin 100. yılı onuruna oldukça ilgi çeken uluslararası bir seçki de sunarak, sinemanın gücünü toplumsal farkındalık için kullanmaya devam ediyor. İşte tüm bu noktaları ve çok daha fazlasını Festival Yönetmeni Kıvanç Yalçıner ile gerçekleştirdiğimiz kapsamlı sohbetimizde bulabilirsiniz. Unutmayalım ki bu festival, sadece film izlemek değil, aynı zamanda bir toplumsal değişim hikayesi. Keyifli okumalar! 

Merhabalar, Engelsiz Filmler Festivali 2023’ü konuşmaya başlamadan önce ilk zamanlara gidelim derim. Ana fikrinizin neden, ne zaman ve nerede doğduğunu bize anlatabilir misiniz?

Fikrin ortaya çıkması “Bir arada film izlemek mümkün mü?” sorusunu sormakla başladı. Biz (Kıvanç Yalçıner, Ezgi Yalınalp ve Emrah Kalan) Engelsiz Filmler Festivali başlamadan önce çeşitli festivallerde görme engelliler için sesli betimlemeli film gösterimleri yapılıyordu. Ama bu gösterimler yalnızca görme engelliler içindi. “Bir arada film izlemek mümkün mü?” sorusunu sorduk ve ardından “Ne kadar kapsayıcı bir gösterim yapmak mümkün?” sorusu eklendi. Görme engelliler için sesli betimlemeyle, işitme engelliler için ayrıntılı alt yazıyla film göstermenin ve bunu ortopedik engelliler için uygun mekanlarda gerçekleştirmenin mümkün olup olmadığını araştırdık. Tabii bu gösterimler yapılırken aynı zamanda herhangi bir engeli bulunmayanların da katılımının mümkün olup olmadığı sorusu da vardı. Teknik olarak bunun mümkün olduğunu gördükten sonra ilk kez 2013 yılında Engelsiz Filmler Festivali’ni gerçekleştirdik.

Peki günümüze dönersek, festivalin bu yılki seçkisi nasıl oluşturuldu? Hangi filmler, temalar ve coğrafyalar takipçilerle buluştu?

Bu yıl seçkiyi oluştururken tekrarlanan bölümler Ulusal Uzun Film Yarışması, Kısa Film Yarışması, Kaleydoskop ve Çocuklar İçin dışında ilk eklediğimiz bölüm Parmak İzi oldu. Bu bölüm ile ilgili aslında şunu söylemek daha doğru olacak: Sinemaya erişimi olmayan görme, işitme veya ortopedik engeli olan bireyler sinema kültürüne, usta yönetmenlere, oyunculara, sinemacılara engeli olmayanlar kadar hakim olamayabiliyorlar. Parmak İzi bölümü usta bir sinemacıya odaklanarak sinema tarihinde yer etmiş eserlere yer verdiğimiz bir bölüm oldu.

Bu yılın diğer iki yeni başlığı ise İnsanlık Onuru ve Cumhuriyete Doğru. İnsanlık Onuru bölümü, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabulünün 75. yılına özel olarak hazırlandı. Bu bölümde 3 kısa film ve bir de uzun metraj film yer alıyor. Bölümün gösterimi sonrasında ise Selen Doğan, Gökçer Tahincioğlu, Bülent Tekin’in konuşmacı olarak katıldıkları Herkes İçin İnsan Hakları forumunu düzenledik. Bir diğer bölüm ise Cumhuriyet’in 100. yılı için hazırladığımız Cumhuriyete Doğru bölümü. Bölüm, Hollanda’daki tek film mirası ve kültürü müzesi olan, ilk hareketli görüntülerden en yeni filmlere kadar 55 binden fazla filmin yer aldığı EYE Filmmuseum’un Sessiz Film Küratörü Elif Rongen Kaynakçı tarafından hazırlandı. Osmanlı’nın son dönemlerinden, Cumhuriyetin ilk yıllarından çekilmiş 9 filmden oluşan 42 dakikalık bir seçki sesli betimlemeyle gösterildi. Gösterime ise Prof. Dr. Ahmet Gürata sunumuyla eşlik etti ve katılımın oldukça yüksek olduğu, ilgi gören bir gösterim oldu.

Tabii festivaliniz sadece film gösterimleri üzerine kurulu bir organizasyon değil. Bu seneki festival kapsamında katılımcılar başka neler buldu?

Herkes İçin İnsan Hakları Forumu ve Cumhuriyete Doğru bölümünün sunum eşliğinde gösteriminin yanı sıra Otizm spektrum bozukluğu yaşayan çocuk ve gençlerin rahat bir şekilde film izleyebilmelerini sağlayan Otizm Dostu Gösterim yapıldı. Çocuklar İçin bölümündeki filmlerin tamamını loş ışıklarla aydınlatılan bir salonda, ses seviyesi düşük tutularak gösterdik.

Ayrıca, çocukların kendi yazdıkları hikayeleri, kendi yarattıkları karakterlerle stop motion denemeleri yaptıkları canlandırma atölyesi gerçekleştirildi. 9-12 yaş grubundan çocukların katıldığı canlandırma atölyesinde çocuklar, canlandırma sanatı ile kendilerini ifade etme fırsatı yakaladılar.

Ayrıca kısa film yarışması jürisinde de yer alan Michael Achtman, festival için burada bulunan yönetmenlerin yanı sıra Ankara’da konuya ilgi duyanlarla birlikte bir yaratıcı sesli betimleme atölyesi gerçekleştirdi. Kendisi bir süredir sesli betimleme üzerine çalışıyor. “Yaratıcı sesli betimleme nasıl yapılabilir?”, “İzlediğimiz filmlerin yaratıcıları, yönetmenleri, senaristleri sesli betimlemeyi nasıl daha yaratıcı hale getirebilirler?” soruları üzerinden bir atölye oldu. 26 Ekim akşamı ise Ulusal Uzun Film Yarışması ve Kısa Film Yarışması’nda yarışan filmlerden ödül alanlar belli oldu.

Biraz da BE IN! Erişilebilir Festivaller Ağı’nın bir üyesi olarak, bu uluslararası ağ ile işbirliğinizin nasıl sürdüğünü konuşalım.

Festivali gerçekleştirdiğimiz ilk yıldan beri, hatta gerçekleştirmeden önce de, yurtdışında benzer festivaller var mı, neler yapıyorlar diye araştırdık. Sonrasında kendileriyle iletişime geçtik ve sorularımızı sorduk. İlk festivali yaptıktan sonra Avrupa’daki benzer festivallerle sürekli temas halindeydik. Almanya Hamburg’da Klappe Auf!, İspanya Barcelona’da Festival Inclús, İngiltere Brighton’da Oska Bright, Polonya Kozsalin’de The European Film Festival Integration You and Me ve Belçika Brüksel’de gerçekleştirilen The Extraordinary Film Festivalleriyle birlikte bir ağ kurmaya karar verdik. Bu ağ ne yapıyor? Bu ağ aslında erişilebilir sinema için çalışıyor. Bu festivallerin tamamı erişilebilir festivaller. BE IN! Erişilebilir Festivaller Ağı’nı birlikte kurduktan sonra çeşitli projeler gerçekleştirdik. Bunlardan bir tanesi de geçtiğimiz yıl haziranda sonlanan “Döngüyü Kırmak: Erişilebilir Sinema” ismini verdiğimiz bir projeydi. Türkiye’de ve dünyadaki hukuki düzenlemeleri, mevzuatları, yasaları konuştuk. “Türkiye’de benzer nasıl yasalar yapılmalı? Nasıl mevzuatlar yapılmalı?” gibi soruların yanıtlarını aradık. Sektör bileşenleri, film dağıtıcıları, sinema sahipleri, yapımcılar ve yönetmenlerle yaptığımız toplantılar oldu. Hem sinemanın erişilebilirliği hem de engelli bir bireyin sinemada temsili üzerine çeşitli oturumlar, konuşmalar yapıldı. Umarım projenin somut çıktılarını da, çok beklemeden görürüz.

Peki, festivalin genel anlamda erişilebilirlik standartları konusundaki yaklaşımı 2023’te nasıl bir evrim gösterdi?

Her yıl olduğu gibi tüm gösterimleri ve yan etkinlikleri erişilebilir olarak gerçekleştiriyoruz. Ayrıca ortopedik engelliler için de erişilebilir mekanlar tercih ediyoruz. Web sitesi, sosyal medya ve diğer iletişim kanallarımızın da mümkün olduğu kadar erişilebilir olmasına özen gösteriyoruz. Web sitemiz, erişilebilirlik kriterleri göz önüne alınarak 3 sene önce tasarlandı. Bu yıl ilk kez sesli betimleme Hayal Ortağım uygulaması üzerinden takip ediliyor. Ortopedik engelliler için erişilebilir mekanlar tercih ettiğimizden bahsetmiştim. Maalesef Ankara da dahil olmak üzere Türkiye’de diğer şehirlerde de erişebilir mekan bulmak çok kolay değil. Bu yıl Ankara’daki gösterimlerde Paribu Cineverse ANKAmall salonlarını kullandık. Seyircilerimizin yönlendirmesiyle kendileriyle görüştük. Örnek verecek olursam, tekerlekli sandalye kullanan izleyiciler salona asansör ile erişim sağladı ve perdenin hemen önünde film izlemek zorunda kalmadılar. Paribu Cineverse ANKAmall salonunda, orta kısımda tekerli sandalye kullanan izleyiciler için ayrılmış bir bölüm var. Hem ulaşım açısından hem de erişilebilirlik açısından tekerlekli sandalye kullanan izleyicilerin özellikle tercih ettiği bir yer olduğunu biliyorum. Ek olarak Goethe-Institut Ankara da bizim uzun yıllardır kullandığımız bir salon. Bir sinema salonu değil fakat erişilebilirliği ve merkezde oluşuyla bize güzel bir imkan sağlıyor. Her iki mekana da teşekkür etmek isterim isimlerini anmışken.

Bağlantılı bir soru olarak, film gösterimlerinizin ve iletişim kanallarınızın erişilebilirliği konusundaki çabalarınızın, festivalin genel başarısına olan etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu soruyu belki izleyicilerin yanıtlaması daha doğru olur. Biz, başta da söylediğim gibi, mümkün olduğunca kapsayıcı olmaya çalışıyoruz. Erişilebilirlik konusunda bilmediğimiz, daha önce duymadığımız bir imkan varsa festivale dahil etmeye çalışıyoruz. Yaptığımız çalışmaların nasıl sonuç verdiğini, festivale tam olarak nasıl etki ettiğini izleyicilere sormak lazım. Fakat görme, işitme ya da ortopedik engeli olan bireylerin festivale katılımının her yıl biraz daha arttığını söyleyebilirim.

Kendimizden örnek verecek olursak gösterim yapacak sinema salonu bulmakta çok zorlanıyoruz.  Bulduğumuzda ise toplu ulaşım, kaldırımlar vb. altyapı düzenlemeleri erişilebilir olmadığı için festivale ulaşım kolay olmuyor. Bunlar aşıldığında daha iyi bir noktada oluruz diye düşünüyorum.

Bir nevi karşılaştırma yapabilmek adına da sormak istediğim bir soruyla devam edelim. Pek çok farklı ihtiyaca cevap vermek için çalışan bu festivali Türkiye’de gerçekleştirmenin ne gibi zorlukları ve kolaylıkları var. Dünyadaki diğer örneklerle nasıl bir kıyaslama yapabilirsiniz?

Avrupa’da çok fazla erişilebilir film festivali yok. BE IN! alanındaki festivaller dışında birkaç tane daha var ama asıl Amerika Birleşik Devletleri ve Avustralya’da yapılan, daha eski festivaller bu konuda öncü diyebiliriz.

Türkiye’de erişilebilirlikle ilgili bir mevzuat var. 20 sene önce çıkmış fakat yürürlüğe girmesi sürekli erteleniyor. Bu mevzuat erişilebilirlikle ilgili bir takım zorunlulukları ve yükümlülükleri cezai uygulamalarla birlikte getiriyor. Mevzuat bildiğim kadarıyla 2025’e kadar ertelenmiş durumda. 20 yıl önce hazırlanmış bir mevzuat olduğunu da düşünürsek günümüzdeki erişilebilirlik ihtiyaçlarına ne kadar cevap veriyor bilmiyorum, belki yenilenmesi gerekecek. Kendimizden örnek verecek olursak gösterim yapacak sinema salonu bulmakta çok zorlanıyoruz.  Bulduğumuzda ise toplu ulaşım, kaldırımlar vb. altyapı düzenlemeleri erişilebilir olmadığı için festivale ulaşım kolay olmuyor. Bunlar aşıldığında daha iyi bir noktada oluruz diye düşünüyorum. Türkiye’deki diğer film festivallerinin de programlarını erişilebilir olarak sunacaklarını umuyorum. Kolaylıklara gelecek olursak destekçilerimizi yok saymamak lazım. Her birine çok teşekkür ederim festivali yapmayı kolaylaştırdıkları için.

Röportajımızı sonlandırmadan, tüm bu çalışmalarınıza takipçilerinizden aldığınız geri dönüşlerin yanı sıra sizlerden daha ne(ler) talep edildiğini de öğrenmek isterim.

İlk yıldan beri festival hakkında geri bildirim formumuz var. Katılımcılarımızdan formu doldurmalarını rica ediyoruz. İzleyicilerimiz genelde beğenilerini ifade ediyor fakat bu festivalin hiç eksiği olmadığı anlamına gelmez tabii ki. Bir şekilde şunu hissediyorum ben kişisel olarak; örneği olmayan, daha önce sunulmayan bir imkanı sunduğunuz için müteşekkir oluyor izleyici. Var olan eksiklikler belki de biraz tolere ediliyor diye düşünüyorum. Festivali düzenlerken her geçen yıl üzerine yeni bir şey eklesek de tabii ki bazı talepler geliyor. Web sitemizdeki yenilemeyi bu talepler doğrultusunda yaptık. Fakat genel olarak geri bildirim formlarında ve bize sözlü olarak yapılan paylaşımlarda beğeni ifade edildiğini söyleyebilirim.

Engelsiz Filmler Festivali, aslında Ankara’da başlayıp sonraki yıllarda farklı şehirlerde ve de çevrim içi gösterimleri yapılan bir organizasyon oldu. Bu durumu erişilebilirlik ve seyirci farkındalığı kapsamlarında değerlendirebilir misiniz? Örneğin Ankara’da geçtiğimiz 11 yılda bu konularda ne gibi gelişmeler yaşandı?

İlk yıldan beri Engelsiz Filmler Festivali’ni takip eden ve bir arada film izlemeyi seven izleyicilerimiz var. Fakat Engelsiz Filmler Festivali’ne böyle bir sorumluluk yüklemek birazcık haksızlık olur diye düşünüyorum. Nihayetinde bir film festivali yapıyoruz. Farkındalık konusunda mutlaka pozitif etkisi olmuştur ama “6 milyonluk şehirde ne gibi farklar yarattı?” açıkçası bilmiyorum. Festivalde erişilebilirlik konusunda yaptıklarımızın bazı şeyleri değiştirdiğini düşünüyorum. Eski haberlerle bu yılın haberlerine baktığımda en azından editörlerin kullandığı dilde bir değişim olduğunu görüyorum. Şehirdeki değişim ise ancak yerel yönetimlerin veya yasa yapıcıların iradesiyle ya da kamuoyu baskısıyla olabilecek bir şey. Daha önce de dediğim gibi temelde yaya yolu, toplu taşıma ve eğitimin erişilebilir olması çok önemli. Kamusal alanda ve kültürel hayatta bir arada yaşamanın mümkün olduğuna dair bir algı yaratıyoruz. Ama en nihayetinde bir haftalık bir festival çok kısa bir süre bunun için. Çok daha sistemli bir eylem planı gerekiyor. Burada sorumluluğun yerel yönetimlere düştüğü kanaatindeyim.

Bu anlamlı festival ve röportajımız için çok teşekkür ederim Kıvanç Bey.

Paylaş:

İlginizi Çekebilir