Ankara Tren Garı yenilendiğinden beri, yeni yeri gidip görmek istiyordum. Türkiye’de bulunduğum dönemde pek mümkün olmadı bu. Kısa bir tatil için mart ayında Ankara’ya döndüğümde yeni garda gezme imkanım oldu. Hemen ardından da halen açık olan eski gara gidip, kafamın içinde sıcağı sıcağına bir karşılaştırma yapabildim. Bu minik turu bütün şehir romantiklerine tavsiye ederim. Bu iki gar binasını ziyaret etmek, yalnızca eski bir mekanın yenilenmiş halini görmek anlamına gelmiyor. Aynı zamanda neo-liberal değişimi şehir ölçeğinde karşımıza koyuyor.
Yeni Ankara Tren Garı: Parlak Bir AVM
İlk İzlenim
Öncelikle şunu belirteyim: Teknik olarak artık Ankara Garı diye bir yer yok. AGT AVM olmuş durumda ismi. Bu yapının içinde TCDD trenlerinin peronlarının yanı sıra, AVM, otel ve ofis binası bulunuyor. Yani herhangi başka bir AVM/Ofis kompleksinden tek farkı içinden tren geçiyor olması.
Yeni Ankara Tren Garı, eskisine oldukça yakın bir konumda. GMK Bulvarı ile Gençlik Parkı arasında yer alıyor. Kızılay’dan ulaşım oldukça kolay. Gara ulaştığımızda henüz onun bir AVM olduğunu bilmeden önce, geniş yapısı dikkatimi çekmemişti. Oysa şimdi düşününce şehrin öteki AVM’lerine kıyasla çok daha yayvan bir şekilde konumlandığını söylemek mümkün. Bunun nedeni zemin katındaki peron bölgesinden kaynaklanıyor sanırım. Mimarisi oldukça modern, güncel bir görüntüsü var.
İçeri girdiğimizde geniş tavanlı ve iki katlı bir bina bizi karışılıyor. Özel güvenlik görevlileri herhangi bir AVM’deki gibi kapıdalar. Popüler müzik melodileri kulağımıza çalınıyor, o günden notlarıma göre beni biraz da rahatsız etmiş üstelik… Mart ayında henüz bütün dükkanlar sahiplerini bulmamıştı. O nedenle binanın boş oluşu dikkatimi çekiyor. İlk olarak üst kata çıkmak ve garın içini fotoğraflamak istiyoruz.
Gardan Çok Havaalanı
Yeni Ankara Tren Garı, bir tren garı dışında her şeye benziyor. Alışveriş merkezi benzerliğini vurguladık. Bunun dışında ayrıca bir havaalanı havası da var. Parlak yer döşemesi, henüz eskitilmemiş yürüyen merdivenler, her şeyin bakımlı ve temiz oluşu bana havaalanlarını anımsatıyor.
Bu arada yeni garın etrafında başka AVM olmadığını belirtmekte yarar var. Bu hibrit proje ile Gençlik Parkı civarında bu ihtiyaç ortadan kaldırılmış (!) gibi.
Yeni gar, temizliği, genişliği ve modernliği ile göz dolduruyor. Bu noktaya belirtmeden geçmek haksızlık olacaktır. Biraz da yeni olması ve henüz AVM alanındaki dükkanların kendisine sahip bulamamasının da bunda katkısı var. Ancak yeni gar, seyahat deneyimini bir alışveriş deneyimine dönüştürüyor.
Eski Ankara Tren Garı: Kaderine Terk Edilmiş Bir Bina
Yeni gar türünün ardından eski garı görmeye gidiyoruz. Ankara Tren Garı, ayaklı tarih niteliğinde bir bina. İlk binası, Anadolu Demiryolları projesi kapsamında 1892 yılında inşa edilmiş. 1922 yılına kadar savaş dönemindeki kısa akşama dışında hizmet vermeye devam eden tren garı, cumhuriyetin ilanı ile beraber İngiliz yönetiminden TCDD yönetimine geçmiş. Tarihin canlı tanığı olan bir bina olduğunu söylemek mümkün.
Tren garı, Ankara’daki pek çok insanın en az bir kere yolunun düştüğü bir konumda. Benim için, 1 Mayıs’larda meşhur toplanma yeri olarak hafızama kazınmış durumda. Ayrıca, 10 Ekim Saldırısı’nda 109 yurttaşımızı yitirdiğimiz bir nokta… Sadece uzak tarihin değil, yakın tarihin de canlı tanıklarından bir tanesi.
Eski gara ilk girdiğimiz anda dikkati çeken, terk edilmişlik duygusu. Devam ettiğini düşündüğüm tadilat, kullanılmayan kısımların kendi haline bırakılmışlığı, artık güvercinlerin yaşam alanı haline gelmiş ortam dikkati çekiyor. Ancak tren kullanıcıları arasında bir kafa karışıklığı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Pek çok kişi yanlışlıkla eski gara geliyor, orada bulunan görevlilerce yeni gara yönlendiriliyor. Garın akıbetine dair henüz bir bilgi edinemedim. Temennim, Ankara Garı gibi tarihi bir mekanın korunması, belki müze haline getirilmesi yönünde.
Türkiye’de Tren Kullanımı
Marşta geçen o sözü hatırladınız mı: “Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan!”? Bu aslında bir marş temennisi olarak kalmış desek doğru olur. Ülkemizde en az kullanılan ulaşım yollarından bir tanesi tren. Belli başlı hatlar dışında tren ile seyahat fazla tercih edilen bir yöntem değil. Bunun temel nedeni, tren ağlarının yetersizliği ve trenin yavaşlığı olarak özetlenebilir. Yine de son yıllarda tren kullanımında bir artış yaşanmaya başladı. Hızlı tren, kara ve hava yoluna bir alternatif oluşturuyor.
TÜRKSTAT verilerine göre Türkiye’de 2016 itibariyle 10 bin 131 kilometre tren yolu var. 2016 yılında 89 bin 38 kişi trenle seyahat etti. Bu istatistikler, Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslandığı zaman yine de oldukça düşük. 2014 yılında Türkiye, AB ülkeleri arasında Makedonya’dan sonra en az tren kullanılan ülke oldu. Tren kullanımının en yaygın olduğu ülke ise İsviçre. İstatistiğin detaylarını buradan inceleyebilirsiniz.
Tren Gar Romantizmi
Sizi bilmem ama benim için tren garlarının romantik bir yanı vardır. Belki de dönem filmlerinin kafamızda yarattığı bir imge bu… Ancak eski bir tren garına girdiğim zaman, kendimden daha büyük bir şeyin parçası gibi hissederim kendimi. O gardan bugüne kadar gelip giden insanları düşünmek bana mutluluk verir. Kalkan trenler ve sallanan mendillerden, online alınan biletler ve QR kodlarına geçilmiş olsa da, hala o gar şehre aittir ve siz de yolculuğunuzun o kısmında kendinizi şehre ait hissedersiniz.
Ankara’daki yeni tren garı, bana Ankara’da son dönemde yapılan pek çok yapı ile benzer hissi verdi: Aidiyetsizlik. Etrafı ile, o bölgede her yaştan insanlarla, şehrin genel dokusu ile uyumsuzluk. Bu durumu pıtrak gibi yükselen gökdelenlere, çirkin çok katlı apartmanlara baktığımda da hissetmişimdir. Bu binayı buradan kessek, dünyanın başka bir yerine koysak sırıtmaz, çünkü hiçbir yere ait değildir. Biraz emanet gibidir. Her yerde olabilir, çünkü hiçbir yerden değildir. Bu tarz binaların şehir kültürü üzerindeki etkisi insanı düşündürüyor gerçekten…
Eğer bu yakınlarda yola çıkacaksanız, yanınıza uzun yol şarkıları almayı unutmayın!