Bahçelievler ve Yenimahalle’de Birbiri Ardına Sinemalar Açılıyor
Nüfusun artmasıyla birlikte yeni yerleşim alanları oluşturuluyordu. Ankara’nın Bahçelievler semtindeki ilk yapılaşmalar 1929-1939 yılları arasını kapsayan ve “Jansen Planı” olarak bilinen mimari plana göre başlatıldı. Kurulan Bahçelievler Yapı Kooperatifi, semte bugün de kullandığımız ismin verilmesini sağladı. Jansen, yabancı bir mimar/şehir plancısı olarak planına, bulunduğu kültürün özelliklerini de yansıtmaya çalıştı. Sosyal faktörleri de göz önüne alarak evin sınırlarına temkinli yaklaştı. Mahremiyete özen gösterilerek yapılan geniş bahçeli evlerden günümüze sayılı örnekler ulaşabildi. Bugünkü Bahçelievler’in küçük bir bölümünü oluşturan bölge, haritaya baktığınızda artık çok da fark edilemeyecek duruma geldi. Çünkü semt, yapılan değişikliklerin yanı sıra şimdiki haliyle, ilk planlandığı ve yapıldığı dönemin altı katı büyüklüğüne ulaştı. Bahçelievler semtinde yerleşmelerin artmasıyla birbiri ardına sinemalar açılmaya başlandı.
Yavuz İşcen’in, Ankara’nın eski sinemalarıyla ilgili olarak kaleme aldığı makalelerinde, Bahçelievler semtindeki eski sinemalara dair bu yazımızda sıkça yer vereceğimiz oldukça güzel bilgiler var. Bu bilgilere göre; 1940’lı yıllarda Bahçelievler 3. Cadde’de eskiden Bahçelievler Polis Karakolu’nun bulunduğu yerin hemen karşısında Zevkli Sinema vardı. Hemen yanında da Tenis Kulübü Binası ve tenis kortları. Bu tenis kortlarında mahalle gençlerinin Amerikalılarla maçlar yaptığı, tenis hocası Fuat Ambar’ın oğlu Beyazıt Ambar’ın babasının zoruyla tenis oynarken sonunda Türkiye şampiyonu olduğu biliniyor. Kulüp kapandıktan sonra bir süre “Bahçeli Gençlik Futbol Takımı Lokali”, ardından da kapandığı yıla kadar langırt salonu olarak kullanıldı. Zevkli Sinema’ya dönecek olursak, burası yazlık sinema olarak yapılmıştı. İklimin henüz bu denli farklılaşmadığı o yıllarda, Ankara ayazının fazlaca şiddetli olduğunu düşünürsek bu fikir işletme mantığı için pek de cazip değildi. Açık hava sinemaları Ankara’da yalnızca iki ay kadar izleyici çekebiliyordu. Zevkli Sinema buna rağmen uzun süre varlığını devam ettirdi. Akasya ağaçlarının altında, bir tarafta tenis kortları, mahallenin gençleri ve spor tutkunları için spor alanları, diğer tarafta her yaştan izleyicisiyle açık hava sinemasında film keyfi… Zevkli Sinema yetmişli yılların sonlarında kapandı. Tenis kortlarının bulunduğu yere Emekli Sandığı binası, Zevkli Sinema’nın bulunduğu yere ise Migros Alışveriş Merkezi yapıldı.
1950’li yıllarda Bahçelievler 7.Cadde ile 29.Sokak’ın kesiştiği köşede Gümüş Sineması olarak bilinen ve terasında açık hava sineması olarak hizmet veren bir binadan daha bahsediliyor. Eskiden bu apartmanın altında Işık Kitabevi ve Gümüş Pastanesi olarak bilinen iş yerleri varmış. İsim benzerliğinden dolayı sahiplerinin aynı olduğu tahmin ediliyor. Bahçelievler’in ilk sinemalarından olan Gümüş Sineması’nın ilerleyen yıllara ait kaydı bulunamadığından pek uzun ömürlü olmadığı düşünülüyor. Günümüzde bu apartmanın alt katında dükkânlar ve balıkçılar var.
Bahçelievler 3.Cadde’de karakolun hemen arkasında bulunan semtin en eski kapalı sineması, Renkli Sinema 1957’de açıldı. Mimari projesi ile ilgili olarak Yüksek Mimar Naki Tınay ve Mimar Vedat Özsan’ın isimleri geçer. Tınay’ın Mebus Evleri ve Bahçelievler’de birçok iki katlı evin mimarı olduğu biliniyor. Salonun yan cephelerine çıkıntılı olarak yaptığı çiçeklik pencereleri, günümüzde pek örneği kalmayan bu evlerin karakteristik özelliklerinden sayılıyor. Renkli Sinema’nın sahibi ise; yurt dışında şehircilik üzerine yüksek lisans yapan, Ankara Çubuk Barajı projesinin de sahibi Tarık H. Koyutürk’tü. Bahçelievler’de Jansen Planı uyarınca yapılan iki katlı evlerden birinde oturuyordu. 1957 yılında yayımlanan Hayat dergisinin bir sayısında, iki kuğu deseninin süslediği kadife perdesinin 11 metre ve 9 hoparlörden oluşan ses sisteminin ise 1000 voltluk kapasiteye sahip olduğu belirtilmiş. Film öncesi ya da sonrası sosyalleşme hareketlerinin benzerine burada da rastlıyoruz. Sinemanın karşısındaki Figaro Pastanesi, film öncesi ve sonrası özellikle sinemaya yakın olan Cumhuriyet Lisesi öğrencilerinin uğrak yeriydi. Ankara’nın en modern sinemalarından biri olan Renkli Sinema, Koyutürk sahipliğinde 1966 yılına kadar varlığını sürdürdü. Başından yangın geçen ve onarılmayan bina bir süre sonra yıkıldı. Şu an yerinde Bahçelievler Telekom Binası bulunuyor.
Bahçelievler’de yer alan sinemalardan belki de en önemlisi ve en çok hatırlananı Arı Sineması’ydı. Milli Kütüphane’nin karşısında, Bahçelievler Son Durak No 169’da bulunan Arı Sineması 1969 yılında açıldı. Sinema, açılışını La bataille de San Sebastian (San Sebastian’ın Topları) filmiyle yapmıştı. Ulus’taki sinemalarda olduğu gibi burada da filmler dublajsız ve altyazılı olarak gösteriliyordu. Yine, diğer çoğu Ankara sinemasında olduğu gibi Arı Sineması da başka konser ve etkinliklere ev sahipliği yaptı. 1760 koltuklu Arı Sineması’nın mimari projesini Rahmi Bediz ve Demirtaş Kamçıl yaptılar. Sinema; balkon, kulüp ve salon olmak üzere üç kattan oluşuyordu. Duvarları süsleyen seramik panolar Prof. Dr. Hamiye Çolakoğlu ve seramik sanatçısı Cemil Eren’in eserleriydi. Arı Sineması’nın hemen solunda sinema-pastane yakın ilişkisine başka bir örnek olarak Arılar Pastanesi yer alıyordu. Oturma koltuklarının olduğu bölümlere “tekler” ve “çiftler” yazan iki farklı kapıdan giriliyordu. Bekârlar ile evli veya sevgililer diye yorumlar yüklenen bu durum ilerleyen yıllarda başka sinema salonlarında da konu edilmeye devam edecekti.
Film başlamadan önce toplam üç kez çalan gongun ikinci çalışından sonra ortam kararmaya başlar ve son yerleşmeler de tamamlanırdı. Tavana doğru bir bakış atıldığında bal peteği şeklinde dizayn edilmiş dikkat çekici aydınlatma sistemi görülürdü. Arı Sineması, o dönem Avrupa’daki diğer sinemalarla yarışacak özelliklere ve görkeme sahipti. Bu durum yurt dışında da fark edilmiş olacak ki, Arı Sineması, ünlü İtalyan yönetmen Vittorio De Sica’nın yönetmenliğini yaptığı, Sophia Loren ve Richard Burton’un başrollerini paylaştığı Le Voyage (Yolculuk) filminin 1974 yılındaki dünya galasına ev sahipliği yaptı. “Tek kanallı televizyonda herkes Dr. Richard Kimble rolünü canlandıran David Janssen’in Kaçak dizisini mi izlesek Sophia Loren’i mi görsek ikilemindeydi. Yine de ‘Kaçak kaçmıyor ya’ avunmaları eşliğinde sinemanın önünde büyük kalabalık vardı.” Bu önemli galada Zeki Müren, Ayla Algan ve Müjdat Gezen gibi ünlü sanatçılar da Sophia Loren’le birlikte en ön sıralardan filmi izlemişlerdi. O günleri yaşayan Yavuz İşcen anlatıyor: “Aradan bir yıl kadar geçmişti. Sydney Pollack’ın yönetmenliğini yaptığı, Robert Redford ile Faye Dunaway’in başrollerde oynadığı ‘Three Days Of The Condor’ (Akbabanın Üç Günü) adlı filme gitmiştim. 1760 koltuk kapasiteli Arı Sineması’nda bilet bitmişti. Gişe görevlisi ‘Sadece Birinci’de yer var’ demişti. Ben de bileti alıp almamakta kararsız kalmıştım. Çünkü bu ön koltuklar sinemanın en ucuz koltuklarıydı. Daha sonraki matinede şansımı denemeyi düşünürken görevli beni ikna edebilmek için ‘Kardeşim, Sophia Loren bile kendi filmini birinciden izledi,’ demişti.”
Belleklerde önemli yere sahip Arı Sineması 1985 yılına kadar varlığını sinema olarak devam ettirdi. 1985 yılında TRT tarafından 49 yıllığına kiralanarak ve mimari özellikleri de korunarak Arı Stüdyosu’na dönüştürüldü. Sinema kapandıktan sonra Arılar Pastanesi 7. Cadde’ye taşındı. Pastanenin yerinde günümüzde Tarım Kredi Kooperatifleri Yardımlaşma Birliği Merkezi bulunuyor.
Bahçelievler’de bulunduğunu bildiğimiz son sinema ise; Bahçelievler Dedeman Sineması. Dedeman Sinemaları “Akay Dedeman” ve “Bahçelievler Dedeman” olarak biliniyordu. 1971 yılında açıldılar. Akay Dedeman Sineması, Akay Caddesi’nde bulunuyordu. Film gösterimleri dışında konser etkinlikleri de düzenleniyordu. Akay Dedeman Sineması yetmişli yılların sonlarında kapandı. Yeri, gazino ve bar olarak kullanıldıktan sonra hastane binasına dönüştürüldü.
Bahçelievler Dedeman Sineması ise; Bahçelievler 3. Cadde’de bulunuyordu. 1400 kişilik olan sinema aynı semtteki Arı Sineması’na rağmen varlığını devam ettirebildi. Yetmişli yılların ortalarında kapanan Bahçelievler Dedeman Sineması binası bir süreliğine siyasi partilerden birine bağlı olarak kültür merkezi şeklinde kullanıldı. Daha sonraki yıllarda yenilenerek Bahçelievler On Sineması’na dönüştürüldü. Bahçelievler On Sineması, Tüze Grup’a bağlı olarak 2000’li yılların başlarında işletilmeye başlandı. Alt katında kafe, bowling salonu ve oyun alanları vardı. Salonda son sinema teknolojisi kullanılmıştı ve konforlu koltuklarıyla yeni çekim merkeziydi. Tüze Grup 2007 yılında Avşar Film ile ortak oldu. Ancak geçirdiği ekonomik kriz sonrası 2008 yılında sinema sektöründen çekildi. Bahçelievler Tüze On Sineması da aynı yıl kapandı. Günümüzde yerinde Milyon Performance Hall bulunmaktadır.
Ankara’daki ilk çocuk sineması ise 1951 yılında faaliyete geçti. Küçük Tiyatro’da her cumartesi üç seans olarak hizmet verdi. Perdesinde kısa belgeseller, müzik klipleri ve Mickey Mouse filmleri gösterildi. Daha büyük çocuklar kendi yaşlarına hitap eden filmler dışında bazen aileleriyle bazen de arkadaşlarıyla birlikte kaçarak sinemalara, aşk, macera ve kovboy filmlerine gidiyorlardı. Çocuklar ve gençler özellikle kovboy ve gangster filmlerinin olası zararlarının çok farkında olmasa da, bu filmlerin türlü olumsuz etkileri üzerine o dönemler çok tartışılmış ve çözümler aranmıştı. Muzaffer Tekel bu konudan şu şekilde söz ediyordu: “ABD’nin emperyal kültürü ile zavallı Kızılderililere düşman olmanın utancını o yıllar bilemiyorduk henüz”. Seyirci olmak dışında sinemalarda çalışan çocuk işçiler de vardı. İlerleyen yıllarda Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinden olacak olan Cüneyt Arcayürek, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ailesine maddi anlamda destek olmak için Halk Sineması’nda ışıkçı olarak çalıştığını, abisinin ise aynı sinemanın kapısında bilet kestiğini anlatmaktaydı. Bobin taşımacılığından sinema makinistliğine kadar pek çok işte çalışan çocuklar böylece sinemanın arka planını da tanıyordu. Sinema, toplumun her yaştan kesimi için, her açıdan çok önemliydi.
Yenimahalle’deki Sinemalara Bakış
Eski semt sinemalarından bahsediyorken Yenimahalle’ye uğramadan geçmeyelim. Özellikle 60’lı yıllarda bu semtte birçok sinemanın olduğunu biliyoruz. Yenimahalle 8. Durakta Yılmaz Açıkhava Sineması bulunuyordu. Yeni film bulma sıkıntısı nedeniyle genelde kıştan kalan filmler gösterilirdi. Ama halkın ilgisi yine de yoğundu. 5. Cadde’de Alemdar Sineması vardı. Binanın alt katı kapalı sinema salonu, orta katı düğün salonu ve terası da yazlık sinema olarak kullanılıyordu. Alemdar Sineması’nda genellikle yabancı filmler oynatılıyordu. Sonraları bu bina Alemdar İş Merkezi, sinema ise düğün salonu olarak kullanılacaktı.
Serdar Sokak’ta Seyran Sineması vardı. Seyran Sineması’nda da genellikle yerli filmler gösterilirdi. Mahalleli yazları, ellerinde çekirdekleri ve leblebili gazozlarıyla açık hava sinemalarının tahta sandalyeli samimi atmosferinde, kışları ise kapalı sinema salonlarının kadife koltuklarında başka âlemlere dalardı. Yenimahalle’de o yıllarda Güneş Sineması ve Akın Sineması’nın da bulunduğunu da biliyoruz. Ancak ne yazık ki hepsi zamana yenik düştü.
Yazının önceki bölümü: Zamana Yenik Düşen Ankara Sinemaları II: Kızılay
Zamana Yenik Düşen Ankara Sinemaları yazı dizisi kapak illüstrasyonunu hazırlayan: Rüya İğit
Katkısı için Cem Dedekargınoğlu’na teşekkür ederim.
*Kaynakçaya serinin son yazısından erişebilirsiniz.