1961 yılında, barakalarla eğitim veren 1025 öğrencili, vizyonu sınırsız ancak henüz emekleyen bir üniversite olan ODTÜ, kendine ait kampüs hayali ile bir tasarım yarışması açar. Türkiye genelinden birçok mimar ekip katılır yarışmaya ve belki de yaşı itibariyle toy olarak tanımlayabileceğimiz 29 yaşındaki Behruz Çinici ve aynı zamanda öğrencisi olan eşi Altuğ Çinici kazanırlar yarışmayı. Türkiye’nin en önemli modern mimarlık deneylerinden biri olan ODTÜ kampüsü hikayesi böyle başlar.
2013 yılında ODTÜ arazisi ile ilgili baskılar artar ve arazinin belli bir kısmı üniversite yönetimi, öğrencileri ve çevrede yaşayan halkın rızası olmadan otoyola katılır. ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama bölümü mezunu ve aynı bölümde Yüksek Lisansını Kentsel Tasarım programında yapan Ender İplikçi bunlar yaşanırken ODTÜ’nün aslında Ankara için ne kadar önemli bir değer olduğunu, bozulmamışlığını, özgünlüğünü kendi yöntemleriyle anlatmak ister.
“Aslına bakarsanız ODTÜ, kampüsün inşası ve yapıların bittiği dönemde çekilen fotoğrafların arşivini internet ortamında paylaştıktan sonra kampüsün yarattığı değeri gözler önüne serebilmek için neler yapabilirim diye düşünmeye başlamıştım. Ama bunu yaparken nasıl bir teknik kullanacağımdan çok emin olamamıştım…”
“…2013 yılının sonlarına doğru bildiğiniz gibi ODTÜ’ye yapılan baskılar yoğunlaşmıştı. Bu baskıların sonucunda ODTÜ’ye fiziki bir müdahale uygulandı ve belirli bir bölümünden otoyol geçirildi. Tabii bütün bu müdahalelerin karşısında da özellikle ODTÜ öğrencilerinin ve 100. Yıl mahallesi sakinlerinin yer aldığı bir toplumsal muhalefet oluştu…”
“…Tüm bunlar yaşanırken ODTÜ’nün Ankara için nasıl bir değer taşıdığını gözler önüne sermek adına çeşitli çalışmalar vardı ve ben de bu düşünceyle projemi hızlandırma kararı aldım. Demek istediğim şu ki, proje şu an bakıldığında evet doğrudan eleştirel bir bakış açısı taşımıyorlar ancak projeyi hayata geçirdiğim dönemde ODTÜ üzerindeki yoğun baskı karşısında üniversitenin ve kampüsün Ankara için nasıl bir simge olduğunu kanıtlamayı amaçladım.”
Ender hoca ODTÜ kampüsü ile ilgili şunları ekliyor; “Aslında çok ilginç olmamakla birlikte hem bu çalışma bağlamında hem de ODTÜ’nün üniversite ve yarattığı kampüs ortamı açısından Ankara ve Türkiye’ye neler kattığını ve katmaya devam ettiğine dikkat çekmek isterim. Akademik eğitim ve üretime getirdiği katkıların yanı sıra öğrencilerinin birer birey haline gelebilmeleri ve gerek profesyonel yaşamda gerekse sosyal ilişkiler bakımından her zaman gelişime ve ilerlemeye açık insanlar olmasını biraz da yaratılan yapılı çevre ile mümkün olduğunu düşünüyorum…”
“…Yani kurak bozkır bir alandan, mimari ve çevresel bir değer yaratılmasının, her zaman dile getirilen o ODTÜ’lülük kültürünün oluşmasına büyük katkıları olmuştur. Bu örnek bile başlı başına bize insanın yaşadığı, eğitim gördüğü çevre ile hayata bakış açısının ve dünya görüşünün nasıl güçlü bir ilişki içerisinde olduğunu kanıtlar nitelikte…”
“…Toparlayacak olursam, ODTÜ yerleşkesinin geçmiş ile bugünü arasındaki farkı bu şekilde okumak beni bu tarz bir çalışma yapmaya motive etti.”
Devrim
A1 Kapısı
Çarşı
Fizik
Ender İplikçi’yi ODTÜ kampüsü ve Ankara açısından oldukça değerli çalışmasından dolayı kutluyoruz.
Ankara’dan bir başka mimari değer için: Türkiye İş Bankası Genel Müdürlük Binası