“Bildiğimiz onun bir damla olduğu.
Bilmediğimizse aslında onun okyanus olduğu.”
Isaac Newton
Groucho Marks, hastane yataklarını duran ama taksimetresi açık taksilere benzetmiş. O yatağa bağlı kalmayanın bilemeyeceği anları, günler hatta yıllarca yaşayanlar var. Yazının hazırlandığı günlerde Sevgili Hasan Pekmezci örneğin, merdivenden düşüp kalça kemiğini kırmadan önceki gün bir yerde konferans vermiş, diğer yerdeki atölye dersine uçarak yetişmişti. Öylesi hareketli bir yaşam sürüyordu, bir süredir yatağa bağlandı. En kısa sürede iyileşmesini, tuvalleri ve her gününü boyadığı günlükleriyle bir an önce buluşmasını diliyorum.
FTR Odaları
FTR odaları, fizik tedavi ve rehabilitasyonun kısaltmasıdır. Hastalar için zorludur bu odalarda geçen saatler. Bir, bir buçuk saat süren seanslar, aralıklarla gün boyu devam eder, elbette yararı büyüktür ama büyük bir emek ister.
Ortadoğulular Hastanesi FTR odası büyükçe olunca adı “salon” olmuş ve bir süredir hastanenin Kurumsal Temsilcisi Gülsen Yalçın’ın girişimleriyle sanata, sanatla terapiye de mekan oluyor. Özellikle bu salona zorlanarak giren ve çıkan hastaların bu kez sanat için gelmesi, kaldıkları süre boyunca üretim yapıp keyifli dakikalar geçirmeleri önemli ve bir o kadar da heyecan verici.
FTR salonundaki konuk, bu kez ebru eğitmeni Esengül İnalpulat oldu.
Esengül İnalpulat
Yurt içi ve yurt dışında sergiler düzenleyen İnalpulat, Tunalı’daki işliğinde üretim yapıyor, dersler veriyor. Ebru sanatını yaşamı zenginleştirmenin bir yolu olarak görüyor ve şöyle tanımlıyor:
“Kültürümüzün bir parçası olan ve sanat dallarımızdan ebru sanatında kullanılan malzemelerin hepsi doğada bulunan maddelerle, el emeği ile hazırlandığı için özel bir sanattır. Ebru sanatını uygulamak için de çalışma ortamının ısısı ve temizliği, kıvam artırıcı suyun yoğunluğu, boyanın su ve öd oranı ve bunların birbirleri ile olan ilişkileri çok önemlidir. Bu hassas dengeyi kurmak için eğitim almak, dikkat ve tecrübe ister.”
Hastaneden çağrı
Hastaneden davet almak İnalpulat’ı çok mutlu etmiş. Hastalarla buluştuğunda ayrıca duygulanmış ve çok iyi bir iş çıkacağını hissetmiş:
“Önce ebru sanatını anlattım. Uygulamaya geçerken hepsinin istekli ve heyecanlı olduğunu hissettim. Gülsen Hanım’ın bu girişimi beni yıllar öncesine götürdü. Hacettepe Üniversitesi Fizik Tedavi Merkezinde yatan hastalara ebru sanatı uygulaması başlattığımız ve yurt dışında olan İş ve Uğraşı Terapisi (Ergoterapi) bölümünün açılması için yaptığım çalışmalar aklıma geldi. Daha sonra bazı üniversiteler İş ve Uğraşı Terapisini eğitim programlarına aldı.”
Hastalık ve engellilik sonucu ortaya çıkan fonksiyonel yetersizlik yaşayan hastalarla göz göze geldiğinde, onların gözlerindeki heyecanlı bakışları ve tedirginliği fark etmiş, hemen ebru sanatındaki renklerin güzelliğini anlatıp iletişime geçmiş.
Ebru sanatının bireylere katkıları
Bireylere sabırlı olmayı; takıntılılara, olanı değiştirmeyi değil kabul etmeyi öğretir.
Günlük koşuşturmadan uzaklaştırır, suyun yaymış olduğu pozitif iyonlar sayesinde rahatlama yaşanır.
Renklerin sudaki hareketleri zihinsel dinlenmeyi, kişinin başka dünyalara dalıp gitmesini sağlar.
Dikkat toplamayı, hedefli ve gayretli olmayı, zamanı iyi kullanmayı öğretir.
Yaparken boyaların dağılımı, suyun hareketleri yanında hayal gücü, hissedilen özgürlük duygusu, el-göz koordinasyonu, düşünme becerilerini güçlendirirken bitirildiğinde eserin beğeni alması özgüveni artırır.
Çıktı
Melek Hanım,
“Ruhumu hissettim.” Başak,
“Ebru çok güzelmiş.” Ve Muhammet,
“Çok güzel.” diye duygularını kısa ama anlamlı ifade ettiler.
Ebru çıktısı eşsizdir çünkü her bir eser diğerinden farklıdır. Yaparken hissedilenler bir yanda, yarım saat öncesine kadar belki de hiç ebru yapmamış hasta veya hasta yakınları teknenin başından ayrılmadan eserlerini sudan gururla, heyecanla ve büyük bir merakla çıkarırlar.
Damlaların düştüğü an başlayan hikayenin kahramanı, artık bu salonda o güne dek iyileşmek için ter döken ve dökmeye kim bilir ne kadar süre daha devam edecek hastadan başkası değildir. Eserini sıyırıp kaldırdığında bir süre izleyenlere gösterir, yandan kendi de mutlaka bakar. Kendini bir ebruzen gibi hissetmemek için hiçbir neden yoktur. İzleyen herkes sanatın gücüne şahit olur. Alkışlar eşliğinde yaşanan, artık bu salonda o güne dek hissedilenlerden bambaşkadır…
Fotoğraflar, etkinliğe katılan fotoğraf sanatçısı Gülhan Yıldız’a ait.