Menu Kapat
Kapat
Ara
Close this search box.

Kırkgöz Pınarı ve 88 yılda hafriyata gömülen çeşmesi

XPzone Infinia
Getting your Trinity Audio player ready...
Okuma Modu

Yakın zamanda yapılan bazı çalışmalar sonucunda Ankara’nın içme suyu tarihinde aklımıza gelen birkaç kaynak suyunun arasına; yerini, önemini ve lezzetini bildiğimiz bir isim daha eklendi. Ankara tarihi böyle bereketli bir alandır, üzerinde çalıştıkça yıllar içinde unutulanları yeniden keşfedersiniz. Mutlu olursunuz ama mutluluğunuz uzun sürmez, sevinmeniz bitmeden acı çekme süreci başlar.

Sahi, Ankara’nın meşhur içme sularını saymaya başlasak, aklımıza ilk sırada gelen suyun adı ne olurdu? İkinci sırada gelen suyun adı? Sokakta birkaç kişiye sorsak, bize ne yanıt verir? Bu soruların gizemsiz yanıtlarını burada vermeyeceğim. Konumuz, Kırkgöz Tepesi ile Çakırlar Tepesi arasındaki vadide, Çakırlar Çiftliği mevkiinde, etrafını konutlar sardıkça sıkışan; sıkıştıkça üzerine hafriyat dökülüp tamamen yok edilen bir çeşme ve ona hayat veren kırk göz. Yani, Çankaya ilçesinin Alacaatlı Köyü sınırları içinde yer alan Kırkgöz Pınarı. Artık ne çeşme kaldı, ne kırk gözün yaslandığı tepe, ne de karşısındaki çiftlik. Haritaya bakarak bulmak isteyenlerin, Çankaya’daki Yunus Emre Ortaokulu ve Yunus Emre İlkokulu’nu aramaları yeterli. Kaybolan çeşmemiz okulun bahçe duvarının dibindeki yeşilliklerin içinde.

Mahalle çeşmesinden fabrikaya

Ankara’da imparatorluktan kalma eski toplumun pek çok alışkanlığıyla beraber içki kültürüne de çeşitli dokunuşlar yapılmıştır. Dünyanın her yerinde bir halk içkisi olan biranın yaygınlaştırılması; milli bir halk içkisi olması için uğraşılmıştır. 1932 yılında Mustafa Kemal Paşa’nın kendisi Ankara’da bira üretilmesi gerektiğine karar vermiş ve etütler yapıldıktan sonra 1934 yılında Malt ve Bira Fabrikası açılmıştır. Ankara’da biranın üretileceği yer; 1929 Büyük Buhran sonrası modern gıda sanayinin temellerinin atıldığı Orman Çiftliği (AOÇ) olacaktır. Fabrikada normal, siyah, salon ve salvator olmak üzere dört çeşit bira üretimine başlanmıştır. Fabrika sadece bira fabrikası değildir; malt, buz, soda, gazoz ve dondurma da üretilmektedir.

Orman Çiftliği civarındaki su varlığı, Ankara’daki ilk bira fabrikasının su ihtiyacını karşılamıştır. Daha sonra, Orman Çiftliği Bira Fabrikası genişletilerek ikinci bira fabrikasının açılması gündeme gelmiştir. İkinci fabrikanın daha çok suya ihtiyacı olacağı için Kırkgöz mevkiinde çalışmalar başlamıştır. Burası Orman Çiftliği’nin güney batısında çiftliğe 15 km mesafede kalkerli bir yamaçtır. Mevsimine göre 15 litre/saniye ila 25 litre/saniye arası olan sular dört ayrı kaynaktan çıkmaktadır. Bunlar arasında ana kaynak Gözana menbağıdır. Su kaynakları yamaçta dağınık olduğu ve zeminin geçirgen olması nedeniyle buraya bir kaptaj yapılarak, arazideki su gözleri tek bir kaynağa dönüştürülmüştür. Köylülerin kullanımına engel olunmamış; 1936 yılında betonarme bir çeşme ve hayvanların su içebilmesi için bir de yalak yapılmıştır. Fabrikaya kadar 15 km boru döşendikten sonra, Kırkgöz suyunun fabrikada kullanımına 1937’de başlanmıştır. Fabrikanın 1938 yılı üretim programında Çiftlik Birası’nın, 850 ton arpa, 5.700 kilo şerbetçi otu kullanarak 25.000 hektolitre bira üretilebileceği belirtilmektedir. Bu miktarlar, fabrika kapasitesinin üçte biridir.

Fabrikadan mahalle çeşmesine

Mustafa Kemal Paşa, çiftlikleri devlete bağışlamaya karar vermiş ve 11 Haziran 1937’de Başvekalete yazdığı yazıda, tasarrufunda bulunan çiftlikleri, fabrika ve imalathaneler ile canlı hayvan varlığını Hazine’ye bağışladığını bildirmiştir. Çiftliklerin Hazine’ye bağışlanması sonrasında Ziraat Vekaleti’ne bağlı olarak yönetilmesine karar verilmiş ve 7 Ocak 1938’de Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu oluşturulmuştur. Kurumun işleyişinde Çiftlik’in standartlarının temel alınacağı ve vekaletin idare ettiği diğer çiftliklerle beraber memleketin her yerine benzer ticari getirisi olan müesseseler kurulacağı belirtilmektedir. Kısa bir süre sonra, 6 Temmuz 1939 tarihinde kabul edilen 3697 sayılı yasa ile bira fabrikaları İnhisarlar İdaresi’ne bağlanmıştır. Kırkgöz mevkiinden gelen suyun kaynağının olduğu arazi de fabrikayla beraber İnhisarlar Umum Müdürlüğü’ne geçmiştir.

İnhisarlar İdaresi’ne geçen fabrikanın üretim yapısı zaman içinde değişmeye başlamıştır. Gazoz ve soda üretimine 1940 yılında son verilmiş; 1943 yılında fabrika bünyesinde 20 bin litre kapasiteyle şarap üretilmeye başlanmıştır. 1957 yılında viski üretilmeye başlanmış ve 1963 yılından itibaren Tekel Ankara Viskisi adıyla düzenli viski üretimine geçilmiştir. Kırkgöz’den gelen leziz suyla üretilen Ankara’nın meşhur Çiftlik Birası’nın yanına, aynı suyun kullanıldığı şarap ve viski de eklenmiştir.

Suyun çıktığı TEKEL Genel Müdürlüğü mülkiyetindeki kaptaj sahası, özelleştirme faaliyetlerine konu olarak 2010 yılında TEKEL’in özelleştirilmesiyle birlikte satılmıştır. Bugün Çankaya İlçesindeki 182 dönümlük 532 numaralı parselin tapu sorgusu yapıldığında niteliğinin Kırkgöz Memba Suyu Himaye Arazisi olarak görünmesinin nedeni budur. Bu parselin üç yanı bugün lüks konutlara dönüşecek inşaatlarla çevrili olsa da, arazinin tapusu nedeniyle 182 dönümlük araziye inşaat yapılamamaktadır. Araziyi 2010 yılında alan şirketin birkaç defa giriştiği imar planı değişikliği çabası başarılı olmamıştır.

Hafriyatın altında kalan çeşme

Yazının konusu Kırkgöz Tepesi eteklerindeki su gözleri ve 1936’da oraya yapılan çeşme idi. Sözü hala çeşmeye getiremediğimi biliyorum. Çeşme; 2021 yılında “Unutulan Bir Su Kaynağının Peşinde: Kırkgöz Kaptajı” yazısı ile Ankara’nın gündemine gelmişti. Onur Bektaş’ın yazdığı bu makale, kaptaj hakkında gerekli bilgileri paylaşmaktadır. Ben burada öncelikle Kırkgöz’den çıkan su ile Orman Çiftliği’nin, Bira Fabrikası’nın ve TEKEL’in ilişkisini açıklamaya çalıştım. Kırkgöz Pınarı Çeşmesi ise, Alacaatlı’da 182 dönümlük 532 numaralı “Kırkgöz Memba Suyu Himaye Arazisi” parselinin yanında, Yunus Emre Orta Okulu’nun duvarının dibinde yer almaktaydı. Geçmiş zaman kullanıyorum, çünkü geçmiş zamandan bahsediyorum. Ankara ölçeğinde su kaynaklarının kıt olduğu bir bölgede bir çeşmenin 1936’dan 2024’e kadar ayakta kalıp, suyunun kesintisiz akmış olması, başlı başına büyük bir olaydır. 88 yıldır mahalle halkının su içtiği, önünde kuyrukların oluştuğu bu çeşmenin üzerine bir şekilde hafriyat döküldü. Çeşme, hafriyatın altına gömüldü. Böyle yazınca inandırıcı olmadığını biliyorum. Ankara’da 88 yıl suyu akan bir çeşmenin üzerine hafriyat dökülerek yok edilmiş olmasına kimse inanmaz. Ama oldu. Büyükşehir belediyesi, ilçe belediyesi, mahalle muhtarlığı, emniyet müdürlüğü ya da savcılık olaya el koymadı. Çeşme hafriyata gömüldü, yan parselde inşaat yükselmeye devam etti, öğrenciler derslerine girdi.


Notlar:

1- 2021 yılında Ankara Araştırmaları Dergisi’nde Hayrettin Onur Bektaş’ın yayınladığı “Unutulan Bir Su Kaynağının Peşinde: Kırkgöz Kaptajı” makalesine mutlaka bakılmalı:https://ankaradergisi.org/jvi.aspx?un=JAS-20591&volume=9&issue=2
2- O günlerde makalenin duyurusunu VEKAM şöyle yapmıştı: https://x.com/vekamAnkara/status/1490958586582749187

3- “Cumhuriyet’in mirası bu su kaynağını Ankaralılarla buluşturun lütfen.” diyerek 2022 yılında yetkililere seslenip, çeşmenin hafriyat altında kalabileceği uyarısı yapmıştım. https://x.com/EnguruAnkara/status/1517069351555379203

4- Üç gün sonra Büyükşehir Belediyesi hafriyatla çeşme arasına osb çekmişti: https://x.com/EnguruAnkara/status/1526831473461977088

5- 2024 yılının Mayıs ayında DHA’nın haberi ilgililere bölgenin son durumunu gösteriyor olmalı. Haber için Ruken KADIOĞLU’na çok teşekkür ediyorum: https://www.dha.com.tr/foto-galeri/aocyi-besleyen-tarihi-su-kaynagi-ve-cesme-hafriyatin-altinda-kaldi-2447187

Paylaş:

İlginizi Çekebilir