Operalar arasında tüm dünyada kendisine özel bir yer edinmiş “La Bohème” Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin geçtiğimiz sezon sahneye koyduğu eserlerden biriydi. bu sezon repertuvarında yer alan eserlerden biriydi. Bu sezon aralık ve ocak aylarında seyirciyle tekrar buluşacak.
Dünya Prömiyerini 1 Şubat 1896 yılında Torino’da yapan La Bohème, ülkemizde ilk kez Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından 1948 yılında sahnelendi. O günden bu yana defalarca farklı kadrolarca sahneye konan La Bohème 2017 versiyonuyla ülkemiz genelinde 24. kez seyirciyle buluşmuş oldu.
La Bohème; Edgar, Manon Lescaut ve ülkemizde daha çok bilinen Madame Butterfly ve Tosca eserlerinin bestecisi, İtalyan müzisyen Giacomo Puccini‘nin 4 perdelik opera eseri. Bestecinin diğer eserlerinden daha çok benimsenen La Bohème konusunu Fransız yazar Henri Murger’in “Bohem Hayatından Sahneler” başlıklı otobiyografik romanından alır. Librettosunu Giuseppe Giacosa ve Luigi lllica’nın yazdığı La Bohème, Puccini’ye başarı getirirken besteci dostu Ruggero Leoncavallo ile arasının bozulmasına neden olur. Bunun sebebi ikisinin de operaları için aynı romandan yola çıkmasıdır. Puccini’nin La Bohème operasının dünyada defalarca sahnelenmesiyle bu yarıştan galibiyetle çıktığı görülür.
La Bohème Konusu:
Geçimlerini zorlukla sağlayan dört sanatçı arkadaşın, 1900’lü yılların Paris’indeki yaşamlarını, merkezine aşkı alarak anlatıyor La Bohème. Birbirlerine ilk görüşte aşık olan terzi Mimi ve şair Rodolfo arasındaki dramatik aşkı, Rodolfo ile ev arkadaşı ressam Marcello ve eski aşkı şarkıcı Mussetta’nın ilişkileriyle pekiştiriyor. Rodolfo çeşitli bahanelerle ayrıldığı Mimi’nin ağır hastalığının farkındadır. Bu hastalığın ilerlemesinden fakir hayatını sorumlu tutup, vicdan azabı çekmektedir. Hastalığının ilerlemesiyle yatağa düşen Mimi son nefesini Rodolfo’nun kollarında verir.
Yaratıcı Kadro:
Genç yönetmen Aylin Bozok’un rejisiyle sahnelen La Bohème’in dekoru Talat Ayhan, kostümü Gazal Erten ve ışığı Fuat Gök imzalı. Orkestra yönetmeni Alessandro Cedrone, koro şefi Mikhail Iskrov ve çocuk koro şefi Ayşegül Erşahin. Orijinalinde 4 perde olan La Bohème bu versiyonda 2 perde 2 buçuk saat olarak seyircinin karşına çıkıyor.
Bu sezon izlediğim ikinci opera olan La Bohème birçok yönüyle beğendiğim bir eser oldu. Dekorları, kostümleri, ışıklarıyla bir dünya yaratabilen La Bohème, rollerine hayat veren sanatçılarıyla da bir bütündü. Metnin sözleri çok duygusal, sesler çok güzel, okuyuşlar içliydi.
1900’lü yılları anlatmak için seçilen beyaz dekorlar La Traviata’da ne kadar eğreti durmuşsa, La Bohème’de o kadar oturmuştu. Rodolfo ve arkadaşlarının zar zor kirasını ödeyebildiği evin eşyalarından, oyun boyunca sahnede yer alan duvar dekorlarına, şirin Paris kafelerine kadar her şey yerli yerindeydi. Sahne, uçan balon tasarımlarıyla şeker gibi bir havaya bürünmüştü. Az ama yeten dekor, dönemi yansıtan kostümlerle görsellik ikna ediciydi. Işık kullanımı da eseri pekiştiren detaylardandı.
Eserde yer alan tüm sanatçıları da çok beğendim. 4 arkadaşa hayat veren Şenol Talınlı (Rodolfo), Eralp Kıyıcı (Marcello), Mithat Karakelle (Colline) ve Emre Uluocak (Schaunard) etkileyici sesleriyle çok iyi, çok uyumluydular. Onlara eşlik eden Tuğba Dekak utangaç, sessiz, hasta ama çok aşık Mimi’yi hem görünüş hem ses olarak hafızama kazıdı. Esra Çetiner de hem aşık hem kurnaz Mussetta rolüyle oldukça iyiydi.
İlk perde neşeli, ikinci perde ise dramatikti. İçerdiği duygusal yoğunluk ve ve seslerin yarattığı uyumla ikinci perde favorim oldu.
Oyuncakçı Parpignol karakterinin sürekli sahnede dolaşması dikkatimi dağıttıysa, konu biraz yavaş ilerlese de geneline özen gösterilen detaylarıyla hem kulakların pasını silen hem görsel olarak tatmin eden güzel bir eser.
Keyifli Seyirler.