Sonbahar geldi, tatilden döndük okullar açıldı Ankara’nın sokakları kalabalıklaşmaya havası ise soğumaya başladı. Yağmurlu melankolik günler kapıda. Böyle günlerin en iyi arkadaşları olan kitaplar, filmler ve müzikler ile ilgili de seçim yapmakta zorlananlar için önerilerimiz de Sendromsuz Pazartesiler yazımızda…
1 Kitap: Hermann Hesse – Demian Emil Sinclair’in Gençliğinin Öyküsü
Haftaya 1946 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Hermann Hesse’nin gençlik ve öğrencilik üzerine bir roman olan ‘Demian Emil Sinclair’in Gençliğinin Öyküsü’ adlı kitabıyla başlıyoruz.
Hermann Hesse’nin kitabı yazdığı dönemde yaşadığı sıkıntıları ve psikolojik sorunlarını yansıttığı söylenen bu romanı Emil Sinclair adıyla yayın evlerine yolladığı ve kitabın ilk baskılarının bu isimle yapıldığı bilinmektedir.
Kitabın arka kapağında yer alan tanıtımı şöyle: ”On yaşındaki Latince öğrencisi Emil Sinclair, güvenceli aile ortamının dışında sert ve acımasız bir dünya olduğunu erken fark eder. Kendini bulma yolundaki delikanlı, din ve ahlak gibi artık inanamadığı kalıparla birlikte baba evinden de kopar. Küçük yalanlar ve hırsızlıklarla beslenen yaşamında, sağlam çocuk dünyasının çöktüğünü görür. Onu bu acılardan kurtaracak olan kişi, okula yeni gelen bir başka öğrenci: Max Demian’dır. Demian, Sinclair’in yaşamını yönlendiren, etkileyen başkisi olur. Tanıştığı ve tanıdığı insanlar, Sinclair’in kendini ve benliğini bulma yolunda birer kilometre taşı olacaktır.”
‘Her insanın yaşamı, onu kendine götüren bir yoldur, bir yol denemesi, bir yol taslağıdır. Hiçbir insan yüzde yüz kendisi olamamıştır ama yine de herkes gücü yettiğince ilerler bu yolda, kimi biraz daha gözü açık, kimi biraz daha gözü kapalı. Herkes kendi doğumuna ilişkin artıkları, bir ilkçağ dünyasının sümüksü cismini ve yumurta kabuklarını sonuna dek sürükleyip götürür kendisiyle. Kimileri vardır, hiçbir vakit insan aşamasına erişemez, kurbağa olarak, kertenkele olarak, karınca olarak kalır. Kimileri de vücutlarının belden yukarısıyla insan, belden aşağısıyla balıktır. Ama her biri doğanın insan doğrultusunda bir yaratışıdır. Çıkıp geldikleri kaynak ise ortaktır hepsinde: anneler. Hepimiz aynı derinliklerden çıkıp geliriz ama bir taslak, derinliklerden çıkıp gelen bir yaratık olarak her birimiz kendi öz amacımıza varmak için uğraşıp didiniriz. Birbirimizi anlayabiliriz ama kendimizi ancak kendimiz açıklayıp yorumlayabiliriz.‘ Can Yayınları 11. Baskı s.14
1 Etkinlik: Parayla değil Takas’la! / 2 Ekim 2016 Pazar
Bu hafta sonu Lavarla ve Kakule Kahve’nin organize ettiği Takasla etkinliğinde buluşuyoruz. Tüketim çılgınlığı her yerde. Hangimiz zaman zaman sırf indirimde olduğu için düşüncesizce alışveriş yapmıyoruz? Eminim evinizde aylardır hatta belki de yıllardır kullanmadığınız şeyler vardır. Gelin bu pazar ihtiyacınız olanı almak için para harcamayın. Sizin artık kullanmadığınız bir eşya başka birisinin ihtiyacı olabilir. Hobi olarak biriktirdiğiniz model uçaklar, etkinlik biletleriniz, okuyup kitaplığın tozlu raflarına attığınız kitaplarınız… getirin takaslayın.
Nitelikli kahve, kolektif orkestra, sosyal sorumluluk, güzel insanlar ve daha fazlası için takas etmeye değer eşyalarını al 2 Ekim’de Kakule Kahve’ye gel!
Takasla’da görüşmek üzere…
Bu hafta ve Eylül ayının tüm etkinlikleri için Lavarla Etkinlik Takvimi‘ne bakmayı unutmayın.
1 Film: Jean-Pierre Jeunet, Marc Caro – Delicatessen
Bir çoğumuzun ‘Le fabuleux destin d’Amélie Poulain’ filmi ile tanıdığı Jean-Pierre Jeunet’in yönetmenliği Marc Caro ile paylaştığı Fransız sinemasının şaheserlerinden birisi Delicatessen (Şarküteri).
Yiyecek bulmanın oldukça zor ve bu yüzdende çok değerli olduğu savaş sonrasında bir apartmanda yaşayan garip insanları ve onların yaşantılarını konu edinen sürrealist bir kara komedi filmi Delicatessen. Eski bir palyaço olan Stanley Louison apartmandaki şarküteri sahibinin gazeteye verdiği ilandaki işe başvurur ve orada yaşamaya başlar. Şarküteri sahibinin ve apartmanda yaşayan garip insanların onunla ilgili planlarından habersiz şarküteri sahibinin kızına aşık olur, bu durum olayların seyrini değiştirecektir. Fransız filmlerinde sık sık karşılaştığımız, filmin renkleriyle oynayıp, renklerin olay durum ve psikolojiyi yansıtma özelliğinden yönetmenlerin bu filmde de yararlandığını görüyoruz. Sadece renklerin değil müzik ve ritmin de kullanıldığı filmi izledikten sonra kült filmler arasında sayılmasına şaşırmayacaksınız. İyi seyirler.
1 Albüm: Kalben – Kalben
Bu çarşamba IF Performance Hall’de konseri de varken Kalben’in albümünü önerelim dedik. Öneri için Hande‘ye teşekkür ederek devam ediyorum. Kalben’i ilk olarak Sofar Sound sayesinde tanıdık ve dinledik. Son yıllarda alternatif müzik yapan bir çok kişi ve grubu bizlere kazandıran Sofar Sound nedir diye soracak olursanız dünyanın bir çok şehrinde gönüllülerin evlerini bağımsız müzisyenlere ve müzik severlere açtığı bir oluşum. Daha doğru ve ayrıntılı bilgiyi sayfalarından edinebilirsiniz. Gelelim Kalben’e, 2014’de Sofar Sound’da ‘Saçlar’ performansının videosu izlenme rekorları kırınca konserler vermeye başlayan Kalben 2016 yılında kendi adını taşıyan albümünü yayınladı. Sonbahara çok uygun olan Kalben’in albümünü çalma listenize ekleyip yağmurlu depresif günlerin tadını çıkartabilirsiniz.
Not: Depresyona girip psikolog faturalarınızı Lavarla’ya göndermemenizi rica ederiz sonuç olarak bizimki öneri illa dinleyin demiyoruz 🙂
Sevgiler, iyi haftalar 🙂