Ankara ve Berlin arası 2.600 kilometreden fazla… Yine de iki kent arasında bana tanıdık gelen bir şeyler var. Bu bir özellikten çok bir duygu durumu belki de. Yaşam tarzı, tarih ve kültür açısından değil de sevmek için yaşamak gereken kentler olduklarından. Bu iki kenti benden başka benzeten var mıdır bilmiyorum ve pek de sanmıyorum. Ancak Ankara ve Berlin arasında gördüğüm bu benzerlik, beni iki kentin birbirlerindeki izlerini araştırmaya itti. O sırada harika bir proje ile karşılaştım: Ankara’da Almanya İzleri.
Bir Başkentin Oluşumu
Ankara aslında genç bir kent. Şu andaki halinin temelleri, Türkiye Cumhuriyeti ile hemen hemen aynı yıllarda atılmış. Anadoludaki direnişin yönetim kadrolarına ev sahipliği yapmasının ardından Cumhuriyet’in “yoktan var edilmiş” başkenti olarak inşa edilmiş. Bu yüzden de 20. yüzyıl mimari eğilimleri kentimizde karşımıza çıkıyor.
Şimdi zihninizde bir yolculuğa çıkın… Plazaların mantar gibi bittiği Eskişehir Yolu’nu, Çukurambar’ı, Or-An’ı bir tarafa bırakın. Apartmanların yan yana dizildiği Ayrancı ile Anıttepe-Bahçelievler-Emek hattını rafa kaldırın. Biraz daha eskiye, şehrin kalbine doğru ilerleyin.
Ulus, Cebeci, Sıhhiye, Kızılay, Bakanlıklar ve Çankaya gibi nispeten daha eski semtleri gözünüzün önüne getirin. Orada hâlâ sağlam duran hâlâ kullanılan bir takım binaların güzelliği dikkatinizi çekmiş olmalı. O binalarda hâlâ eskiyi hatırlatan şeyler var. İşte, Cumhuriyet Dönemi’nin mimarı tarzını yansıtan bu yapılardan bazılarına bakın. Bu binalar gösteriyor ki Ankara’da Almanya izleri var!
Avusturyalı, Alman ve İsviçreli Mimarların İzleri
Türkiye ve Almanya arasında pek çok ülkeden farklı bir bağ var. Kimi Orta Doğu ve Kuzey Afrika göçmenlerinin, eski sömürgeci Avrupa ülkeleri ile köprülerinin olması, sık karşılaşılan bir durum. Oysa Almanya ve Türkiye, böylesi bir sömürge ilişkisi olmadan, göçlerle birbirine bağlanmış. İkinci Dünya Savaşı zamanında ülkelerini terk etmek zorunda kalan bilim insanlarının Türkiye’ye davet edilmesi, 1960’lardaki işçi göçü, Türk-Alman toplumu ve bugün de çeşitli nedenlerle iki ülke arasında devam eden trafik, bu ilişkiyi daha da özel kılıyor.
Bir Başkentin Oluşumu: Avusturyalı, Alman ve İsviçreli Mimarların İzleri projesi, bahsettiğimiz bu etkilerin kaydedilmesini hedeflemiş. Proje, Ankara Goethe Enstitüsü ve TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından yürütülüyor. Proje, Ankara’daki mimarı kültüre ve kent yaşamının oluşumuna katkıda bulunmuş Almanca konuşan mimarlara dair bir arşiv oluşturuyor. Bu mimarlar; Avusturya, Almanya ve İsviçre’den geliyorlar.
Projede bahsi geçen Ankara binalarına birlikte göz atalım!
Atatürk Orman Çiftliği
Ankara’da Alman mimarların imzasını taşıyan en büyük proje, Atatürk Orman Çiftliği olmuştur. Avusturyalı Ernst Egli’nin üstlendiği proje; çiftlik arazisi üzerine bir bira fabrikası, memur-işçi konutları, bir hamam, Atatürk’ün manevi kızı Ülkü’nün evi ve AOÇ müdürü için bir villayı kapsamaktadır.
Ticaretin Kalbi
Ankara’daki pek çok ticari ve endüstriyel kurum, yine alman mimarların imzasını taşımaktadır.
Dışkapı’daki Su Süzgeci Binası
Çubuk Barajı’ndan gelen suyu filtrelemiş ve başkentin su ihtiyacını karşılamıştır.
Şeker Fabrikaları
Türkiye Şeker Fabrikaları, yeni Cumhuriyet’in en önemli icraatlarından bir tanesidir. Bu fabrikanın Etimesgut’ta bulunan Ana Yönetim Binası Alman mimar Bernhard Pfau tarafından ve Sıhhiye’deki Genel Müdürlük Binası ise yine Almanya doğumlu Paul Bonatz tarafından tasarlanmıştır.
Bunlar dışında pek çok başka üretim tesisi, yine Ankara’da Almanya izleri taşıyan binalardandır.
Yaşam Alanı Planlamaları
Almanca konuşan mimarlar, Ankara’da sadece tek başına binaları değil, yaşam alanlarını da planlamışlardır. Bunların örnekleri, Saraçoğlu Mahallesi ve Bahçelievler’de görülebilir. 642 daireli Saracoğlu Mahallesi Paul Bonatz tarafından, Cumhuriyetin ilk konut kooperatifi girişimlerinden Bahçelievler ise Hermann Jansen tarafından tasarlanmıştır.
Bankalar
Merkez Bankası’nın Ana Binası, Ulus’taki Emlak Kredi Bankası ve Sümerbank Genel Müdürlüğü, Alman mimarlarca planlanan banka binalarıdır.
Eğitim Kurumları
Genç Cumhuriyet’e farklı alanlarda hizmet verecek gençleri yetiştiren üniversiteler, dönemin en önemli yatırımları arasında… Bu yatırımlara Gazi Üniversitesi’nin o dönemki adı ile Jimnastik Okulu, Yapı Usta Okulu ve Erkek Teknik Öğretmen Okulu örnek verilebilir. Ayrıca Ankara Üniversitesi’nin DTCF, Konservatuar ve Siyasal Bilgiler Fakültesi de bunlara örnektir.
Ankara’daki pek çok lise de yine Alman mimarların imzasını taşıyan planlar ile yapılmıştır. Ankara Atatürk Lisesi, Ankara Ticaret Lisesi, Ankara Kız Lisesi ve Gazi Lisesi bunlara örnektir.
Bu proje kapsamında ayrıca Ankara’da Almanlarca yapılan sağlık kompleksleri, büyükelçilik binaları, heykeller ve anıtlar ile şehir planlama tasarıları da incelenmiş… Üstelik sitedeki haritalar sayesinde bu binaların konumlarını öğrenebilirsiniz. Kim bilir belki de her gün önünen geçtiğiniz bir binada Alman izleri vardır.
Benim gibi, Ankara’da Almanya izleri ile ilgilenen meraklıları, işin güvenilir kaynaklarına yönlendirmek isterim! Bir Başkentin Oluşumu: Avusturyalı, Alman ve İsviçreli Mimarların İzleri projesi hakkında bir kitap da var. Konu ile ilgili detaylara bu kitaptan ulaşmak mümkün.