İlk yazımdan sonra söz verdiğim gibi sokaklarımıza hayat verenlerin peşine düştüm. Her gün önünden geçtiğim duvarlara daha dikkatli baktım. Bir ipucu aradım. Hafta sonu Bahçelievler’de girdiğim ara sokakta yatay şekilde duran bir kadın portresi dikkatimi çekti. Resmin üzerinde Devak yazıyordu. Ya gerçek sahibine ait ya da birileri yine resimleri kirletmiş diye düşündüm. Geç olmadı ki bir diğer sokaktaki duvarda da aynı yazıya rastladım. Böylece araştırmaya koyuldum ve Devak Era ile tanıştım.
Aybars Yücel, namıdiğer Devak Era’ydı bu çizimlerin sahibi. Üstelik çalışmalarına sadece Bahçelievler’de değil, Tunalı’da, Eryaman’da hatta Eskişehir’de, İzmir’de, Antalya’da da rastlamak mümkündü. Kendisiyle biraz da olsa konuşma fırsatı yakaladım. Bana hikâyesini anlattı. Aslında duvar resimleriyle epey geç tanışmış. Tıpkı benim büyüdüğüm şehirde olduğu gibi onun şehrinde de duvar resimleri yokmuş. Başka başka kentlerde görünce haliyle ilgisini çekmiş. Bu sırada resimle de uğraş halindeymiş. Kâğıtları, masasını, perdelerini hatta kaykayını bile boyamış. “Ama duvar daha farklı, en çok duvarlar hoşuma gitti çünkü elinizde çok büyük bir tablo var,” diyor.
Diğer pek çok meslektaşı gibi o da kendisine sanatçı demiyor. “Ben sadece kirli bir duvar gördüğümde boyamaya çalışıyorum, renklendirmek istiyorum,” diyor. Bazen eskizlerini hazırlayarak bazen de spreylerini alıp girişiyor duvarlara. Mutlaka bir mesajı var çizdiklerinin. Mesela çizdiği hayvanların çoğu, soyu tükenmiş olanlar. Diğer çizimlerin mesajlarını anlamak ise bize düşüyor. “Herkes için farklı anlamlar çıkıyor, işin büyüsü de zaten bu,” diye ekliyor. Bizlere başka hangi sorumlulukların düştüğünü sorduğumda ise ikili ayrıma gidiyor. Bir şeyi dikte etmenin yanlış olduğunu söylerken diğer yandan da insanların kendilerini anlık tüketim kültürüne çok kaptırıp çevrelerini fark edememelerinden şikâyetçi. “İnsanlar çevrelerine olan bakışlarını biraz değiştirse başka insanların acısını, üzüntüsünü, neşesini, kederini paylaşabilir. Sanırım bu biraz yorucu ki insanların çoğu yapamıyor,” diye ekliyor, üzülerek.
Hayatımız bir mücadeleyse Devak Era bize sokaklarda eşlik ediyor. Bir şeyler üretmeye çalışıyor. Bizden de bu üretime ortak olmamızı istiyor. “Sokaklar herkes için ve çok güçlü. Biz sadece bunu kullanmasını bilmiyoruz. Sokaklar bir ülkeyi yansıtır. Sokaklar değişirse insanların görüşü de değişir, böylece ülke de değişir.” Gelecekte ne olur bilemiyoruz. Kim bilir belki bir gün galerilerde rastlarız kendisine. En azından şimdilik tahmin edebileceğimiz tüm zorluklara rağmen sokaklarımızı, duvarlarımızı renklendirdiğiniz için teşekkür ederiz. Bu arada Devak Era ne demek onu öğrenemedim, belki bu da işin büyüsüdür.
Eda Geveci