Atatürk Bulvarı’nın dibinden Posta Caddesi’ne dönüşte, kalabalık bir güruh sağlı sollu inişli çıkışlı kalabalığına doğal yollardan merhaba diyor insana. Hafif yokuş tırmanıp Suluhan hedefine yaklaşma çabalarının öncesinde caddenin sağ tarafına park edilen çift sıra arabaların yarattığı karmaşadan gerek araç sahipleri gerekse yayalar muzdarip. Epey dert yanıyor, soğuktan ellerini cebinden çıkaramayan başı önünde, dikkatli adımlarla karşısından gelene çarpmamak için dans adımları ile yürüyen sade vatandaş.
Yokuş tırmanırken karşılaşılan küçük esnaf lokantaları, dönerciler ve ev yemeklerinden gelen kokuları cılız sesiyle bölen işportacı, “30 tane yara bandı 1 lira abla, abi,” derken geçenlerin dikkatini çekme derdinde. Gözüm dükkanlara ilişiyor. Ev gereçlerinden, hırdavat malzemelerine, ahşap boyamadan hobi malzemelerine uzun zamandır arayıp da bir türlü hayat telaşından ve büyük mağazaların yarattığı körlükten göremediğimiz araç ve gereçleri sunuyor Posta Caddesi’nde.
Evlerde görev dağılımında genellikle babaların sorumluluğunda olmasından ötürü cadde erkek egemen ağırlığını yol boyunca hissettiriyor. Derken Ulus Hali‘nden gelen balık ve peynir kokuları Suluhan’a yaklaştığının habercisi. Dahası erkek seslerinin azalıp kapısında kadın seslerinin yoğunlaştığı noktada “Suluhan’a Hoşgeldiniz” tabelası gözlerinizin önünde canlanmaya başlıyor bile.
Suluhan, Ankara’nın en eski hanlarından. Hikayesi Osmanlı tarihinin konusu içinde kalkmakla beraber günümüzde takı, aksesuar ve boncukla yapılan tüm el işlerinin, el sanatlarının ana arteri. Hanın merdivenlerini inerken karşınıza çıkan avlu ile tarihi doku sizi Osmanlı’ya götürmese bile, duvarların ve taşların muntazam duruşu etkilemeye yetiyor. Hanın giriş kapısına yakın dükkan sahiplerinin, gelen ilk müşteriyi dükkanına yönlendirme çabalarından ve bir-iki malzeme alıp çıkmak isteyenlerin yarattığı sıkışıklığı atlattığınızda devam eden koridor, rengarenk boncuklarla hayal gücünüzü birleştirdiğinizde nelerin ortaya çıkabileceğini gösteren cinsten. Mağazaların isimleri kadar vitrinleri de el emeği, göz nuru. Gökkuşağı Boncuk, Mavi Boncuk birkaç örnek.
Uzayan koridorlar, kadınların ilk çağlardan gelen toplayıcılık hünerlerini bir araya getirip ellerinde biriktirdikleri boncukları yan yana koyarak oluşturdukları motifleri, desenleri düşünerek ve hatta yanında benzer şeyler yapan bir diğer kadınla diyalogları dinleyerek devam ediyor. Kadınların diyaloglarını bir anda memleket meseleleri ile bölen, ellerinden plastik kırmızı şeritli kıraathane çay tabağı ile sohbete dalan iki emekli amcayla da karşılaşmanız tesadüf değil.
Kafanızı bir dükkana uzattığınızda kendi takısını yapmak isteyen üniversiteli, kızının gelin tacını hazırlamak isteyen anne, tespihi bozulmuş ve yenisini yapmak isteyen ihtiyar bir bey amcaya rastlamak oldukça mümkün. Hanın dört bir yanında yer alan dükkanlarda boncuğun yanı sıra son dönemin popüler hareketleri olan baby shower, kına gecesi ekipmanları ve doğum günleri süsleri ise handa bir diğer sektör olmuş durumda. El işlerinde bir dünya markası olan annelerimizin vazgeçilmez el işleri, Suluhan’ı bugünlere getiren doğal taşlarına eşlik etmeye devam ediyor.
Ankara’da yaşayıp yolu Suluhan’a düşmemiş olanlara, avludaki çay ocağında Türk kahvesi önemle tavsiye diyor bir Suluhan esnafı. Bir de istedikleri gibi at koşturamamanın, Hanın tarihi dokusu nedeniyle çivi çakarken düşünmelerinin, başını anca önüne eğip dükkanlarına girebiliyor olmalarının, tarihin içinde olabilmenin memnuniyetinin esnafın motivasyon kaynağı olduğunu dile getiriyor.
Ankara’daki diğer hanlar için: Ankara’nın Hanları